Anayasa değişikliğine “Evet” demek vaciptir
Anayasa değişikliği ile ilgili referandumun, Türk milletinin ve İslam dünyasının geleceği açısından çok önemli bir olay olduğunu bundan önceki bir yazımızda da vurgulamıştık.
Bir kere daha ifade etmeliyiz ki, bu anayasa değişikliği bundan sonra gerçekleştirilecek sivil-demokratik ve insan haklarına dayalı bir anayasanın vücut bulmasının temel taşıdır.
Bu anayasa değişikliği olmadan hiçbir şekilde tam bir sivil anayasa yapılamaz. Çünkü mevcut Anayasa Mahkemesi üyelerinin kafa yapısında sivil anayasa düşüncesi yer almamaktadır. Onlar ülkemizin efendileridir, mutlak hâkimleridir, icazet vericileridir, onların izin vermeyeceği bir anayasa yapılamaz.
Anayasa Mahkemesi’nin mevcut yapısı çok çetin bir düğümdür. Bu düğümün mutlaka çözülmesi lazımdır. İşte bu referandum, o düğümü çözecektir. Bu bakımdan çok önemlidir.
Statükocuların bakış açısıyla, şimdiye kadar gerçekleşen meclis üyelerinin seçilmesi ile ilgili referandumlardaki manzara şudur: “Bizim kafamızdaki insanların seçilmesi lazımdır. Zira bu memleket bize emanet edilmiştir. Bizim adamlarımız seçilip iktidar olursa ne âla… Eğer olmazsa, görünüşte olmasa da, gerçekte iktidar yine bizim olmalıdır. AYM, HSYK, DANIŞTAY bunu sağlamaktadır. Bu kurumların başına gelen insanları millet değil, atanmışlar seçiyor, dolayısıyla hâkimiyet sağlama alınmıştır.
Eğer bizim anlayışımızdaki insanlar seçilmez de kafa yapılarını, hayat felsefelerini beğenmediğimiz ve benimsemediğimiz kimseler, millet tarafından seçilip iktidara getirilirse, onları muktedir yapmayız, güçlerini kırarız, önlerini keseriz. Esaslı işler yapmalarına engel oluruz. Anılan yüksek kurumlar işte bunu sağlar, sağlamaktadır.
Bizim hayat felsefemize iman etmeyen ve bizim gibi düşünüp yaşamayan bu hükümetler, eğer bayındırlık hizmetlerini iyi yürütürlerse, onlara aferin de demeyiz, fakat pek ses de çıkartmayız, çünkü bizim hizmetimizi yapmış olurlar. Esasen onların görevleri bize hizmetçilik etmek, hizmetimizi iyi yapmak, ekonomiyi ayakta tutmak ve bizim hâkimiyetimizi devam ettirmektir.
Fakat iş, ülkenin geleceği ve milletin mukadderatı ile ilgili temel konularda söz sahibi olmaya gelince, bunda hakları yoktur. Onları etliye-sütlüye karıştırmayız, karışmaya kalkarlarsa o zaman da kendilerine hadlerini bildiririz. Nitekim, yumuşak tabiatlı birçok iktidar olmuş kimselere hadlerini bildirdik. Şapkalarını hemen ellerine alıp gittiler.
Hah, işte biz bizden olmayan iktidarlardan bunu istiyoruz. İtaatli birer köle gibi olmalıdırlar. Daima karşımızda “hazır ol” vaziyetinde durmalıdırlar. Öksürsek kaçmalıdırlar. Birkaç cümlelik açıklama yapsak kendilerine derhal çeki-düzen vermelidirler.
İtiraz etmek hadlerine mi? Bunu akıllarından bile geçirmemelidirler, geçirememelidirler.
Esasen kanunlar başkaları içindir, anayasa maddeleri başkaları aleyhine uygulanmak içindir. “Biz” söz konusu olursak, bizim söylediğimiz, bizim düşündüğümüz şeyler anayasadır, esas anayasa bizim kafamızın içindeki kutsal (!) değerlerdir.
Gerçi Atatürk TBMM’yi kurarken “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” demiştir. Ama, bu bizim hakimiyetimizin millet hakimiyetinden daha üstün olduğu düşüncesi ile çelişmez. Çünkü “biz biziz”, biz herkesten iyiyiz, herkesten daha doğru düşünürüz.
Millet her şeyi anlamaz, anlayacak rüşde henüz erişememiştir. Milletin yetişmeye ihtiyacı vardır, milletin de adam edilmesi lazımdır. Biz bunun için varız. Önemli olan bizim varlığımızdır, milletin varlığı değildir. Aslında kayıtsız şartsız hâkimiyet bizimdir.
Aziz okuyucularım!
12 Eylül’de gerçekleşecek olan referandum, bu ilkel zihniyetin yıkılması ve cumhuriyetin ta başına dönülerek, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yeniden yapılanması, milletimizin kalkınması ve derin devletin derin siyasi taassubunun tarihe gömülmesi açısından çok büyük bir önem taşımaktadır.
Bu referandum, Türk Milletinin yeniden kendisi olması ve bundan sonra da var olma meselesidir. Şekilciliğin tarihe gömülmesi, siyasette akılcılığın hâkim olması için önemlidir. Ülkeyi bir avuç kuru kafalı kişinin değil, milletin seçtiği kimselerin, milletin istediği şekilde yönetebilmesinin kapısını açacak değişik bir referandumdur.
Kölelikten, “emret komutanım” zihniyetinden ve çağın bir asır gerisinde düşünmekten kurtulmanın referandumudur.
Subay ve astsubayların, hiçbir hukuki gerekçe olmadan ordudan atılması ve dünyanın hiçbir zalim devletinde görülmeyecek şekilde açlığa terk edilmesi zulmünden kurtulmanın referandumudur. Firavunlar bile bu kadar büyük zulüm yapmayı becerememişlerdi.
Bu referandum, diğerlerine hiç benzemez. Bu referandumu diğerleri ile karıştırmamalı, bunun derin anlamını düşünmeli ve ona göre mutlaka herkes oy kullanmaya gitmelidir.
Bu referandumda, işte bu sebeplerle kuvvetli bir “EVEEEET” demek vacip olmuştur. Her hata affedilir, mazur görülebilir, fakat bu referandumda “Hayır” deme hatası affedilmez bir hata olur. Ya özgürlük ve kalkınma, yahut kölelik ve despotizm… Buna karar vermek üzere yapılmaktadır bu referandum…. O halde, özgürlük için “EVET” demek vacip olmuştur. Evet cevabınız şimdiden hayırlı olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.