PKK artık siyasallaştı
Bu işin herkesin anlayabileceği basitlikte bir mantığı, aklıselimle çizilen bir sınırı olmalı. Türkiye, doğrudan halkın tercihine müracaat edildiği önemli bir anayasa değişikliği paketini tartışıyor.
Partiler meydanlara inip, eteklerindeki bütün taşları döktükleri kampanyalar yürütüyor. En yüksek makam halk iradesi olduğu için, bütün siyasî aktörler halkın tercihini etkilemeye çalışıyor. "Siyaset için gün bugündür" diyenler ellerindeki bütün araçları ve cephaneyi seferber ediyor. Peki bu çekişmeli siyasî rekabet içinde en önemli ve belirleyici siyasî aktörlerden birinin PKK olduğunu reddedebilir misiniz? Demokratik siyasî rekabetin ana akışını son günlerde PKK belirlemiyor mu? Boykottan veya hayırdan yana olması, kendi hedef kitlesinin referandum sandığındaki tercihini belirlemesi bir yana, şu anda referandum gündemini sürükleyen ve diğer kesimlerin tercihini etkileyen ana aktör PKK değil mi?
Terör, şiddet araçlarıyla siyasî sonuçlar devşirmeyi amaçlar. PKK silahları susturdu ve ateşkes ilan etti. Şu anda PKK silahsız hareket ettiğine ve gündemi stratejik ve taktik çıkışlarla tayin ettiğine göre, PKK siyasallaşmış olmuyor mu? PKK silah kullanmıyor, sadece siyaset yapıyor. Gündem belirlediğine göre başarılı oluyor. Peki kimin sayesinde? PKK'ya bu alanı kim açıyor? PKK'nın siyasallaşmasının terörden daha büyük bir tehlike olduğunu öne sürenler değil mi?
"PKK ile pazarlık" gündemi etrafında ilerleyen, partilerin referandum kampanyalarına bakarak, "delinin kuyuya attığı bir taşı kırk akıllı çıkartmaya uğraşıyor" demek ne kadar doğru? PKK daracık bir alanda siyaset yapıyor. Siyasî sonuçlar devşirebileceği adımlar atıyor. Partileri birbirine düşürüyor. Üstelik sonuç alıyor. Tekrar soralım: Kimin sayesinde?
Terörün bizi sıkıştırdığı daracık bir labirent var. Can aldığı zaman kafanızı sağdaki duvara vurup lanet okuyor, "kanı durdurun" diye feryat ediyorsunuz. Silahı susturup siyaset konuştuğu zaman, bu sefer soldaki duvara başınızı vurup "terör siyasallaşıyor" diye itiraz ediyorsunuz. Bu daracık labirentte siz dursanız bile zaman ilerliyor. Terörü ortadan kaldıracak asıl yeteneğiniz, yani aklınız ve öngörünüz bir türlü size rehberlik edemiyor. Tıpkı terör örgütü gibi, terörden siyasî çıkar elde etmeye kalkarsanız, kanlı katillerin beklediği sonuçlardan biri sizin elinizde duran şey olur. Terör ancak ortak akılla çözülebilir. Canı yananların feryatlarını, acısını, öfkesini sandığa taşımaya kalkanlar terör ateşine benzin dökmüş olurlar.
Bu devlet tam iki asırdır etnik sorunlarla boğuşuyor. Bizler imparatorluk bakiyesiyiz. Miting meydanlarının, televizyon ekranlarının yani kamuoyu önündeki tartışmaların bu işin çözümüne hizmet etmeyeceğini, bu iki asırlık tecrübe hakkında asgari fikir sahibi olanlar bilirler. Terör hiçbir zaman gücünü tetiğini çektiği silahtan almaz. Hiçbir terör örgütü arkasında halk desteği olmadan amacına ulaşamaz. Demokrasinin bütün aktörlerine düşen görev terörün kitle ile bağını koparmaktır. Bunun yolu bu arka bahçedeki kitleleri kazanmaktır. Türkiye'nin terör karşısındaki asıl gücü, Türklerle Kürtlerin uzun bir geleceği birlikte yaşama iradesidir. Bu iradeye kuvvet veren her teşebbüs terörün hayat damarlarını kurutmuş olur. Türkiye'nin geleceğinde bölünme tehlikesi yok. Kim ne kadar korkarsa korksun, bu korkudan kaç ekmek yiyeceğini hesaplarsa hesaplasın Türkiye tek parça halinde kalmaya devam edecek.
"Devlet PKK ile anlaştı mı?" Bütün istihbarat, güvenlik ve diplomasi kurumları ile asıl işi terörle mücadele etmek olan bir devletten bahsediyoruz. Bizim devletimiz hainlerden mi meydana geliyor? Ne yani, kanı durdurmanın neresi kötü? Karşılığında ne taviz verildiğini soranlara, hayvan pazarında celeplerin pazarlığından değil, 200 yıldır etnik sorunlarla boğuşan bir devletin donanımını hatırlatalım.
Beklenmeyen tek sonuç: PKK demokratik siyasetin önemli aktörlerinden biri haline geliyor. Peki kimin sayesinde?