Okuma Zevki 1
Kadın oğlundan şikayet ediyordu, ben de gülerek dinliyordum.Gülmem, kadının derdine lakaytlıktan ziyade, bir öğretmen olarak duyduğum şeylerin güzelliklerinden ötürüydü ama, bunu kadına nasıl anlatacaktım?
- Hocam bu bizim çocuğa biraz akıl versen. Mektep bitti, derse çalışması bitmedi. Hala akşamlara kadar elinde kitap, durmadan okuyor. ‘Oğlum yeter artık, mektep bitti, tatil oldu. Gez toz biraz. Arkadaşlarınla oyna. Kırlara bağlara, dağlara git. Gözün kör olacak Allah etmeye’ diyorum, bana hiç aldırmıyor. Aklını yitirecek diye korkuyorum.”
- Niye okula gönderdin onu? Deli olmasından korkuyorsan mektepten al, okutma!
- Ama hocam okusun adam olsun diye mektebe gönderdim.
- İyi ya, o da adam olmak için oturup okuyor işte. Niye dert yanıyor, zavallıyı şikayet ediyorsun?
- Acıyorum hocam. Onu akşama kadar öyle kös kös oturup kitap okur görünce içim parçalanıyor. İstiyorum ki gezsin, tozsun, eğlensin.
- Eee, adam olmak kolay mı? Sen bahçenden bir dometes, biber, patlıcan almak için ne kadar emek veriyorsun. Kitaplar da bilgi vermek için emek ister. Alim olmak kolay olsaydı, herkes olurdu. Fakat o emek, senin emeğine benzemez. Yani yormaz adamı. Bu da ilmin bereketi.
- Nasıl yani, anlamadım hocam. Adam çalışır emek verir de yorulmaz mı?
- Evet, ilim yolcusu hem çalışır, emek verir, hem de yorulmaz. Bak sana anlatayım. Sen yetiştirdiğin hıyarı, domatesi yerken yoruluyor musun?
- Yok, yorulmuyorum.
- Üstelik iştahla yerken zevk de alıyorsun.
- Elbette.
- İşte akıllı bir talebe de kitap okurken, ders çalışırken, problem çözerken zevk alır. Bak sen hıyarı ısırırken dişlerini oynatıyorsun, sonra da on kere, yirmi kere çiğniyorsun. Bu hasta bir adama ne kadar zahmetli bir iştir. Onun için canı yemek istemez. Çiğnemeye dermanı yok da ondan yorulur. Ağzının tadı da yoktur zaten. Ama sen yorulmazsın. Hatta hıyarı ısırmadan önce ağzına dolan tadı, zevki düşünürsün de ağzın sulanır değil mi? Bir talebe de öyledir. İlmin kendisine vereceği zevkleri, menfaatleri düşünür, yaptığı işi sever, keyifle çalışır. Bırak onu, bizzat derse çalışmak, kitap okumak, hıyar ısırmak gibi tatlıdır, zevklidir, keyiflidir. Sonra sen onu evde kös kös oturuyor sanırsın ya, aslında o evde oturmuyordur. O okurken beyninde nice yolculuklara çıkıyordur. Okuduğu kitabın içinde bir yol vardır, adama dünyayı, hatta semayı gezdirir. Kalabalıklara girer, savaşlara katılır, eğlenceleri izler, keyfince yaşar gider.
- Hocam adam oturduğu yerde nasıl dünyayı gezer?
- Yahu senin evde televizyon yok mu? Ya da hiç onu seyretmedin mi?
- Ettim.
- Koltukta otururken nerelere gitin geldin değil mi ya! Dağları denizleri gördün değil mi? İşte okumak da öyle gezdirir insanı. Senin çocuk kitaba bakarken dünyayı dolaşıyor ve senden benden daha çok keyifli zaman geçiriyor. Sen hiç üzülme. Allah herkesin çocuğunu da öyle yapsın. Sen dua et, o ileride büyük bir alim olacak. Onun yüzünden herkes senin de elini öpecek.
- Vallahi ne bilim hocam!
- Sen bilmezsen ben biliyorum, sen rahat ol, çocuğa karışma.
- Haklısın da, öteden beri duyarız “tahsil zor” diye. Ben de bunu böyle görünce acıyorum işte.
- Sen yanlış anlama. Tahsil zor değil. Zor olan adam gurbette tahsil yaparken parası olmaz, aç susuz kalır, üşür hasta olur filan. Zor olan onlar. Ama adamın böyle bir sıkıntısı yoksa, tahsilin kendisi yağ bal yemek gibi tatlıdır.
- Ağzına sağlık hocam. Allah senden razı olsun. Beni rahatlattın. O zaman ben hiç karışmam. Oğlan nasıl biliyorsa öyle yapsın.
- Hah, işte senin yapacağın da budur. Sen ona dua et yeter.
Okumanın nasıl bir keyif olduğunu sadece bu kadın değil, çoğu insan takdir edemez. Hatta nice okur yazar da buna dahil. Oysa seçtiğin her kitap bir alemdir, gez gez bitmez. Beğendiğin her kitap bir allamedir, sohbet et dur.
Evet, okumak büyük bir keyftir, yaman bir zevktir.
www.cemalnar.com
www.ilimistan.com