Okuma Zevki 2
Okumanın nasıl bir keyif olduğunu çoğu insan takdir edemez. Hatta nice okur yazar da buna dahil. Oysa seçtiğiniz her kitap bir alemdir, gez gez bitmez. Beğendiğiniz her kitap bir allamedir, sohbet et dur. Kainat kitabını ibretle okumak da böyledir. Derin murakabelerle gönül alemini seyretmek de böyledir. Bunlar sırayla gider. Gittikçe de kaliteleşir. İnsan önce kitap okur, düşünce ufku açılır, bakışı zenginleşir. Sonra kainat üstüne tefekkürü yoğunlaşır, bakar, tefekkür eder, yorumlar, zenginleşir. En sonunda da iç alemine, gönül deryasına dalar, kalbin uçsuz bucaksız ufuklarında cevalan eder. bu da bambaşka bir zevk olsa gerektir. Bu aleme erişenler, görünen aleme pek iltifat etmezler.
Birisinden duymuştu. Ramazanoğlu Mahmut Sami Efendi Bursa’ya gelir. Bir gün Uludağ’a çıkarırlar. Şehre ve vadiye bakar bir ulu ağaç altına minder atarlar. Sami Efendi gelir oturur. Çok geçmez, boynu düşer kalbine ve dalar gider murakabeler…
Bu esnada bir seveni, “Efendim, manzara ne güzel değil mi?” der. Gözlerini açar, şöyle bir bakar, “Çok güzel maşallah” der ve yine kendi alemine dalar. Söyleyen eğer onun gözü kapalı seyrettiklerini bir bilseydi, dediğine diyeceğine bin pişman olurdu herhalde…
Biz onu bilemesek de, kitap okumanın ne anlama geldiğini az çok biliyoruz Allah’ın lütfuyla. Onun için şu adamı da anlıyoruz az çok.
“Abbasi halifelerinden biri, sohbet ve muhabbet etmek için, devrin büyük âlimlerinden bir zatı saraya davet eder. Görevli şahıs, durumu bildirmek üzere o âlimin evine gider; renk renk, cilt cilt, boy boy kitapların ortasında oturduğunu görür. Bu güzel manzarayı kısa bir süre seyrettikten sonra, dört bir yanı kitaplar tarafından kuşa¬tılan âlime seslenir:
- Halife Efendimiz sizi saraya davet ediyor.
Kitapların Efendisi, şu cevabı verir:
- Mü'minlerin Emiri'ne söyleyiniz. Şu anda yanımda bulunan ilim, irfan ve hikmet ehli bir grup insanla sohbet ediyorum. Onlarla
işim biter bitmez, halife efendimizin davetine icabet edeceğim.
Görevli şahıs, bu sözleri nakledince halife büyük bir merakla sorar:
- Kendisini bu kadar etkileyen o âlimler acaba kimlerdi:
Saray görevlisi, "Vallahi efendimiz, yanında hiç kimse yoktu!" deyince büsbütün meraklanan halife son kesin emri verir:
~ Onu filan saatte mutlaka saraya getir! Halife, apar topar huzura Çıkarılan âlime, biraz da yüksek bir sesle sorar:
- Seni, bizim yanımıza gelmekte geciktiren âlimler kimlerdi?
Alim tek kelimeyle cevap verir:
~ Kitaplar!” (Dursun Gürlek, Çınaraltı, s. 9.)