Diyarbakır mitingi
DİYARBAKIR 2007 seçimlerinde bir yönüyle DTP’li bağımsızları seçmek, öbür yönüyle AKP’yi seçmek için seferber olmuştu.
DTP’liler bağımsız adaylarla, Meclis’e girmek heyecanıyla geceli gündüzlü çalışıyordu.
AK Partililer de öyleydi çünkü partileri kapatılmak istenmişti, Anayasa Mahkemesi yetkisini aşarak türban ve 367 kararlarını vermişti. AK Partililer halkın tepkisini sandıkta göstermek istiyordu.
Ve sandıklar açıldığında ilçeleriyle beraber Diyarbakır’da Ak Parti yüzde 41, DTP’li bağımsızlar yüzde 47 oy almıştı.
Büyükşehir Belediye seçimlerinde DTP’nin oyu yüzde 65’ti!
Önemli bir sonuç daha vardı: İki parti de bu kadar seferber olduğu halde Diyarbakır halkının ancak yüzde 71’i sandığa gitmişti. Neredeyse seçmenlerin üçte biri sandığa gitmemişti.
Referandumun Diyarbakır sonuçlarını değerlendirirken bu üç veriyi gözden uzak tutmamak gerekir. Evet’lerin oranı AKP’nin olağan oylarına göre ne kadar olacak?
BDP’nin çağrısıyla ve bunun seçmen üzerinde oluşturduğu ağırlıkla sandığı “boykot” edeceklerin oranı ne olacak? Tabii ortalama seçime katılmama oranını düştükten sonra...
Ortak değerler, duygular
Başbakan’ın mitingini CNN Türk’ün canlı yayınında izledim.
Başbakan, Diyarbakır’ın ilçelerini ve büyük beldeleri teker teker sayarak, Diyarbakır’a olan “muhabbetini” anlatarak “duygudaşlık” kurmaya özen gösterdi.
Başbakan’ın “mazlumluk” vurgulu konuşması da bölge halkının duygularının ifadesiydi:
“Mahpus damlarında çürümenin ne olduğunu çok iyi biliriz... Başörtüsünden dolayı aşağılanmanın, üniversite kapısında boynu bükük kalmanın, yoksulluğun ne olduğunu çok iyi biliriz... Faili meçhul cinayetlerin acısını çok çok iyi biliriz...”
Başbakan’ın askeri darbelere yaptığı coşkulu eleştiriler, Menderes ve Özal’ı anarak milli irade mesajı vermesi, Diyarbakır’ın sahabeler şehri olduğunu hatırlatması da Erdoğan’ın kurduğu duygudaşlığın sembolleriydi.
Kürt değerlerine ve duygularına saygısını “yüreğe dokunan” ifadelerle seslendiren Başbakan, aynı zamanda “73 milyonun partisi” vurgusunu yaptı, “Nurettin Zengi, Kılıçaslan, Selahaddin Eyyubi, Alpaslan, Fatih, Yavuz, Kanuni, Çanakkale, İstiklal Savaşı” terimleriyle ortak tarihe atıflarda bulundu, “Zılgıt da bizim, horon da bizim” diye konuştu...
Bunu çok beğendim. Çünkü Türkiye genelinden duygusal bir kopuş yaşamakta olan bölgede bu ortak değerlerin hatırlanması önemlidir.
Ortak akıl
Başbakan’ın “kardeşliğimizi bozmak isteyenlere karşı sandığa gidin” çağrısı, doğrudan PKK ve BDP’nin “boykot” çağrısına karşıydı.
Ne kadar etkili olmuştur?
Bunu sandıklar açıldığında göreceğiz.
PKK’nın hem yaygın bir tabana sahip olması, hem tehdit gücüne sahip bulunması çok önemli bir faktördür.
Başbakan da konuşmasında baskıya boyun eğilmeden sandığa gidilmesini istedi, “Biz evet diyene de, hayır diyene de saygı duyuyoruz!” dedi.
Demokraside evetler de hayırlar da saygıdeğerdir. Gönül istiyor ki, BDP’liler de “boykot edene de etmeyene de saygı duyuyoruz” diyebilsinler.
Böyle demokratik davranışlar PKK-BDP yapılanmasında mümkün mü?
Aynı gün Fırat Haber Ajansı Öcalan’ın emrini yayımlıyordu:
“Boykotu aktifleştirin, derinleştirin!”
Ne dediği belli değil mi?! Bu totalitarizmdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.