HSYK kavgası
SÜTUN komşum Rıza Türmen çok okunan bir yazar oldu, bundan mutlu olduğumu kendisi de bilir. Mutluyum çünkü farklı görüşlerimiz olmakla birlikte basınımız hukukçu bir yazar kazandı.
“Hayırcı” okurlarım iki gündür bana mesaj gönderiyor; Rıza Türmen’in HSYK’nın Adalet Bakanı’nın egemenliğine gireceğini savunan yazısını okumamı tavsiye ediyorlar. Bazıları da “hukukçu geçiniyorsun, oku da hukuk öğren” diyerek tipik bir ‘pozitivist mantık’ örneği veriyorlar; mesele sanki ak-kara imiş gibi...
Ben Sayın Türmen’i devamlı okurum. HSYK’nın Bakan egemenliğine geçeceğini savunduğu 6 Eylül tarihli yazısını da okudum ve farklı düşünüyorum.
Rıza Bey, taslakta bakanlıktan alınıp HSYK’ya bağlanacak yetkileri küçümsüyor; mesela kararnameleri hazırlayacak sekretaryanın, denetimleri yapacak müfettişlerin HSYK’ya devredilmesini şöyle bir zikredip geçiyor.
Hatta “Sekreteri Bakan atayacak” deyiveriyor, halbuki Bakan, mutlak çoğunluğu yargıçlardan oluşacak HSYK’nın seçeceği üç adaydan birini atayacak...
Aynı şey mi?
HSYK’da üye sayısının 22’ye çıkması, 15’inin mutlaka yargı kökenli olması, kurulun bu şekilde çeşitlenmesi son derece önemlidir. Bakan’ın böyle bir yapıya egemen olması fevkalade zordur.
Bugünkü yapıda HSYK’nın bütün işlerinin görüşüldüğü bütün toplantıların başkanı Bakan’dır. Yeni durumda HSYK’nın işlerinin önemli bir bölümü “daire”ler tarafından yapılacak, daire toplantılarına Bakan katılamayacaktır.
Hangi yetkileri genel kurul, hangi yetkileri HSYK daireleri kullanacak? Bu konu kanuna bırakılmış. Kanun Anayasa Mahkemesi’nin denetimine tabi olduğu gibi, ön yargıyla “Bakan her şeye egemen olacak” diye düşünülmesini fazla şüpheci buluyorum.
Taslağa göre, ünlü yaz ve güz kararnamelerini artık bakanlık değil, HSYK’nın kendi bürokrasisi hazırlayacaktır... Sayın Türmen “Bunlar Bakan’ın yetkileriyle ilgili değil” diyor. İlgisiz olur mu? Bunlar Bakan’ın emrindeki bürokrasiden alınıp, HSYK’nın kendi bürokrasisine ve Bakanla hiç irtibatı olmayan HSYK dairelerine ve 22 üyeli Genel Kurul’a devredilecek yetkilerdir.
Rıza Bey, “Müfettişleri Bakan atayacak, Bakan’ın onayı olmadan soruşturma yapamayacaklar” diyor.
Halbuki “idari müfettişler”i evet Bakan atayacak... Ama hâkimler ve savcılar üzerinde teftiş yapacak olan müfettişler tamamen Bakanlığın yetkisinden çıkarılmaktadır, bunların atamasını HSYK yapacak. İkisini karıştırmamak lazım.
İnceleme ve soruşturmalar artık Bakan’ın emriyle değil, “ilgili dairenin teklifi” ile ve Bakan oluruyla başlatılacak ve yetkili HSYK dairesi tarafından yürütülecektir.
Yetersiz ise...
Adalet Bakanı’nın ve müsteşarın tamamen HSYK’dan çıkması savunulabilir. Bana göre, adalet hizmetlerinden halka karşı sorumlu olan Bakan, HSYK’nın ‘yargısal’ hiçbir işlemine karışmamak kaydıyla Genel Kurul başkanı olabilir.
Bağımsız dairenin yapacağı teftiş talebini Bakan onayına bağlamayı eleştirebiliriz fakat bu konuda yargı yolu açıktır.
Bu tabloya, “eskisinden daha kötü” demek çok tarafgirane bir yorumdur; Bakan’ın yok edilmeyen ama azaltılan yetkilerini görmemektir.
“Yetersiz, onun için hayır” denilebilir; “yetersiz ama evet” de denilebilir, fark bu kadardır. ‘Yargı elden gidiyor’ feryadını gerçekçi bulmuyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.