Bu söküğü ancak biz dikeriz

Bu söküğü ancak biz dikeriz

Aramızda PKK'nın karşıdan göründüğü gibi, "TC'nin zulmü altında inim inim inleyen Kürtlerin meşru silahlı gücü ve son çâresi" olduğuna inanan kaldı mı bilmiyorum?

Mümkündür, bir zamanlar PKK'ya o misyonu yükleyen bazı sert ve romantik Kürtler mevcut olabilir ama artık kuvvetle hissediliyor ki PKK sadece Kürtlerin silahlı sözcülüğünü yapan bir şiddet ve siyaset örgütü değil, bazıları tarafından varlığı "vacibü'l-vücud" (varlığı mecbur ve kaçınılmaz olan) sayılan bir çatışmanın kurgulanmış kutbudur, bir ihâle konusudur.

Bu bir bağımsızlık, hak savaşı filan değil; öyle olsa en çok zararı yine Kürtlere dokunuyor olmazdı. PKK, ne yazık ki Kürtleri rehin alarak onları canlı kalkan olarak kullanan, onların eti, kanı, kemiği, canı ile siyaset yürüten bir örgüt. En önemlisi PKK, iç barışını sağlamış bir Türkiye'de yarına güvenle bakan bir Kürt topluluğunun geleceğini mayın olarak kullanıyor ve bu yüzden hâlâ sempati toplayabiliyor olması inanılmaz bir şey.

PKK'nın varlığı vacibü'l-vücud cinsinden bir şeydir dedik; bu cümlenin açılımı, devlet içinde de PKK gibi bir şiddet ve cinayet örgütünün varlığıyla meşrûluk bulan derin yerlerin mevcut oluşudur. Bu yapıyı hissediyor, işaretlerini seziyor ama mekanizmalarına erişemiyoruz. Alâmetleri çok, isbatı yok.

Bu kirli savaş bütün Türkiye'yi diken üstünde tutuyor; kanını, iliğini emiyor, enerjisini tüketiyor; beşeri ve ekonomik kaynaklarını sömürüyor. İçimizde birileri Türkiye'nin güçlenmesini, bölge barışının en kuvvetli aktörü haline gelmesini, şu mülevves ve boğucu ortamda rahat bir nefes alıp etrafına bakmasını, suyun yüzüne çıkmasını istemiyor. Ne zaman hepimize iyi gelen, olumlu gelişmeler cereyan etse Güneydoğu'dan bir can yakıcı haber geliyor; ardından tahrikler, yankılar, intikam çığlıkları... Akl-ı selimi buharlaştırıyor şiddet eylemleri.

Zihnimiz dağılmasın, aklımız karışmasın; bu başkalarının düzenlediği kurgulanmış bir savaş; komplocular zannettiğimiz kadar güçlü değil, biz istemezsek hiçbir şey yapamazlar: Tek silah atılmaz, tek delikanlı, tek genç geleceğini şu kuklacıları hoşnut etmek için feda etmez.

Devletin içindeki savaş tâcirlerini, kan ve dolar emici çatışma lobisini teşhis edebilmemiz için sükûnet lâzım; dağdan silah sesi gelmemeli ki, kendi gündemimize dönüp aramızdaki şiddet simsarlarını tanıyıp etkisiz hale getirebilelim.

BDP, bütün yanlışlarına rağmen hâlen meşru bir sistem uzvudur. İstese, tek başına Türkiye'ye sınıf ve çağ atlatabilecek bir rahatlamaya yol verebilir; PKK'nın ardındaki moral destek çekildiğinde, bir başka ifadeyle Kürtler PKK'yı Kürt vicdanında mahkum ettiğinde iş biter; silah ve ölüm tehdidinden uzak bir sükûnet ortamında oturup meseleyi daha rahat konuşuruz. Korku baskısı altındakiler barış yapamaz, güçlüler barış yapabilir. Her iki taraf da baskı altında ve korku içinde; baskı ve korku bu pis sürecin devamını sağlayan yegâne faktör ve bu fenalığı kendi kendimize yapıyoruz.

12 Eylül'de verilen "Evet"ler, kendi devletimizin iç organlarını röntgen ekranında daha iyi görebilmek için büyük bir adımdı; engellemelere rağmen bunu başardık. Büyük kazançtır, ümit verici bir adımdır. Devamı gelmeli ki bu şiddet sarmalından, vaktiyle devlet eliyle kurumlaştırılmış Diyarbakır, Mamak hapishanesi rezilliklerinden, faili meçhullerden, pusu ve tuzaklardan kurtulabilelim.

Hepsi kendi elimizde; biz bu ülkenin vatandaşları olarak biz, kendimiz yapabiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi