Müslümanlar ve Sanat
Beşerî planda dünyada tarih boyunca üç büyük pozitif/yapıcı güç olagelmiştir. (1) Bilgi, inanç ve kültür. (2) Ahlak, karakter, fazilet. (3) Güzellik, sanat, estetik...
İslam dini bilgi ve inanç konusunda doğruyu, ahlak ve aksiyon konusunda iyiyi, duyulara hitap eden şeylerde güzeli öğretir ve kazandırır.
İslamî eğitim ve öğretim faaliyetleri ve hizmetleri çocuklara, gençlere, yeni nesillere:
* Doğru olan bilgileri, inançları ve kültürü öğretir, belletir ve kazandırır; kötü, yanlış, sapık, çarpık bilgi, inanç ve kültürden uzak tutar.
* Yapılacak şeyler, aksiyon, eylem konusunda iyi olanı öğretir, onları iyi insanlar, iyi Müslümanlar olmaya yönlendirir; kötü eylem, tavır ve hareketlerden sakındırır.
* Doğru inançlı, doğru bilgili, doğru kültürlü; iyilik yapan, kötülükten kaçan olgun, gerçek, güçlü Müslümanların dünya hayatı güzelliklerle doludur. Onların şehirlerinde, evlerinde, mimarlıklarında, giyim kuşamlarında, serpuşlarında, dekorasyonlarında, lisanlarında, konuşmalarında, yazmalarında, insanlarla olan muamelelerinde, bazısı hemen kolayca görülüp anlaşılan, bazısı esrarlı olan güzellikler, letafetler, çekicilikler bulunur.
Fertlerine, çocuklarına, genç nesillerine, yukarıda saydığım üç boyutu kazandır(a)mayan bir İslam toplumu zayıf, güçsüz, şuursuz, hatâlı bir İslam toplumudur.
Bendeniz Türkiye'deki İslamî uyanış hareketini, 1945'ten bu yana görmüş, yaşamış bir kimseyim. CHP oligarşisinin baskıları biraz azalınca millet var gücüyle Kur'an kursları, din mektepleri açmaya yöneldi. Hepsini rahmet ve şükranla andığım "Hacı Beyler" denilen Müslüman zenginler hâfız, imam, vâiz, hoca, din görevlisi (eskiden hademe-i hayrat denirdi) yetiştirmek için çırpındılar. İslamî hizmet ve faaliyetlere dar bir açıdan bakıldı.
Müslüman kesim, en zeki çocuklarını tabip ve mühendis olarak yetiştirdi.
Müslümanlar eğitim, hukuk, siyasî bilgiler, sanat, edebiyat, tarih, mimarlık konularına önem vermediler.
İslamî kesimin uyanması, kalkınması için öncelikle doktor ve mühendis mi lazımdı; yoksa eğitimci, öğretmen, üniversite hocası, akademisyen, gazeteci, yazar, düşünür mü lazımdı?.. Elbette, ikinci grup uzmanlar lazımdı. Müslümanlar buna önem vermediler.
Son yarım yüzyıl içinde Müslümanlar siyasî iktidarlara baskı yaparak 500'den fazla imam-hatip mektebi açtırdılar ama Robert Kolej ayarında bir tek liseleri olmadı.
Beş yüz imam-hatip mektebinin yanında beş "Güzel Sanatlar Koleji" açsalardı ne iyi, ne faydalı, ne isabetli bir hizmet yapmış olurlardı.
Bazıları, Türkiye'deki ağır ve bunaltıcı baskıların ve tabuların böyle okullar açılmasına imkan tanımadığını söyleyebilirler. Doğrudur ama insan iradesinin azmi karşısında hiçbir negatif güç direnemez. Müslümanlar isteselerdi, yeterli miktarda istidatlı ve kabiliyetli çocuklarını yurt dışında eğitimci, medyacı, sanatkar, mimar olarak yetiştiremezler miydi?
Bir kısım Sabataycılar çocuklarını Avrupa'da ve Amerika'da okutup yetiştiriyor da Müslümanlar niçin böyle yapmamışlardır?
Bizde bu iş için para yokmuş... Bu itiraz hem doğrudur, hem yanlıştır. İslamî kesim son elli yıl içinde başta cami inşaatları olmak üzere yekun olarak belki de bir trilyon dolar toplamış ve sarf etmiştir. Bu paraların bir kısmı ile kaç tane Abdi İpekçi ayarında gazeteci yetiştirdik?
Son kırk yılda 40 bin yeni cami yaptırıldı. Bunların bence sadece 40'ı sanat ve mimarlık açısından başarılıdır. Sanatsız (çirkin demeye dilim varmıyor) cami binaları bedavaya yahut ucuza dikilmiyor. Müslümanların kültürleri, bilhassa sanat ve estetik boyutları yeterli olmadığı için yeni camiler güzel olmamıştır.
Müslüman din eğitiminde bile bence başarılı olmamıştır. Bugün bütün Türkiye sathında eski Süleymaniye ve Fatih sahn medreseleri bir imam-hatip mektebi ve ilahiyat fakültesi olduğunu söyleyebilir miyiz?
Eski Osmanlı-İslam medreselerinden dinde reform, dinde değişiklik, dinde yenilik, ılımlı İslam, BOP İslam'ı, Fazlurrahman'ın Tâtiliye mezhebi, Diyalogçuluk gibi çatlak sesler çıkıyor muydu?
Yakın tarihimizde Osmanlı medreselerinden Şeyhülislâm Mustafa Sabri, Düzceli Zâhid Kevserî, Elmalılı Hamdi efendi gibi dünya çapında büyük alimler, fakihler yetişmiştir. Bizim imam-hatip okullarımızdan, ilahiyat fakültelerimizden böyle kaç alim çıkmıştır?
Osmanlı devletinin yaptırdığı en son kamu hizmeti binası Sultanahmet Cezaevidir. Osmanlı dehası ve medeniyeti ölüm döşeğinde, yıkılış arefesinde bile bir hapishane binasına harika bir estetik, sanat, güzellik verebilmiştir. Bugünün Müslümanları hangi imam-hatip veya Kur'an kursu binasına böyle bir sanat ve güzellik kazandırabilmiştir?
Müslümanlar kültüre, sanata, mimarlığa, edebiyata, tarihe, ilmî araştırmalara gereken önemi vermemişler ve bu ihmallerinin kurbanı olmuşlardır.
Hâfızlık elbette büyük bir şeref ve unvandır ama tek başına yeterli olmaz. Müslümanlara lâzım olan Şeyhülislâm Mustafa Sabri ve Zahid Kevserî ayarında din alimleri ve fakihlerdir... Erbilli Esad efendi ve Abdülhakim Arvasî ayarında şeyhlerdir... Dünya çapında mimarlardır... Büyük edipler, büyük yazarlar, büyük düşünürlerdir... Müslümanların zaruret derecesinde büyük estetlere ihtiyacı vardır... Müslümanların sıradan hukukçulara değil hukuk mimarlarına ihtiyacı vardır... Büyük eğitimcilere, büyük tarihçilere, büyük edebiyatçılara ihtiyacı vardır... Bu saydığım sahalarda ve konularda hiçbir büyük adamımız yoktur demiyorum ama mevcut olan birkaç kişi istisnaîdir ve istisnâlar kuralı bozmaz.
Artık eski baskılar, tabular azaldı, gücünü yitirdi. Keşke bir grup Müslüman özel bir "İslam Geleneksel Sanatları Koleji" kursa da, büyük bir boşluğu doldursa.
İslam sadece dar manada bir din değildir, bir medeniyettir, bir kültürdür, bir nizamdır. Bedevî, gecekondu ve kırsal kesim zihniyeti ve kültürü ile İslam hakkıyla temsil edilemez.
En zeki ve kabiliyetli çocuklarını, ileride bol para kazansınlar diye teknolojik branşlarda yetiştiren bir İslam toplumu dejenere olmaya mahkumdur.