Cemal Nar

Cemal Nar

Sır Açığa Çıkarsa

Sır Açığa Çıkarsa

İzmir Bayındır'ın “Bînamaz Mehmed Dede” adında, meşhur bir meczubu varmış. Eskicilik yapan Mehmed Dede, cemaatle namaz hic gelmediğinden, Bayındırlılar ona 'Bînamaz' adını takmışlar.

Halkın şikâyetleri üzerine, kaymakam birkaç defa ikaz etmiş. Mehmed Dede gelen görevli jandarmaya demiş ki: "Ben kılıyom evladım namazımı, kılıyom ben."

Şikâyetler birkaç defa tekrarlanınca, kendisini camiye götürmeye gelen jandarma erine dönüp: "Evladım, elini ver bakayım" demiş Mehmed Dede. O sırada tam kapının eşiğindelermiş. Dışarı adımlarını attıkları anda, jandarma eri bir de bakmış ki Mekke'deler!

Mehmed Dede "Aramızda kalsın evladım, kimseciklere söyleme" diye tembihlemiş. Ama çocuk heyecandan bu sözü tutamamış. Gözlerini açıp Bayındır'a döndüklerinde yolda bağırıp çağırarak kaymakamlığa doğru koşmaya başlamış: "Kaymakam bey, kaymakam bey, bildiğin gibi değil. Biz Kabe'de namazı kıldık!" derken kaymakamlığın kapısından girerken ruhunu teslim etmiş. Aynı anda Dede de Hakk'a yürümüş. ( Bkz. M. Serhan Tayşi, Ali Emiri İzinde, Timaş y. İst. 2009, s. 30)

Keramet, velilerin hayatlarında görülen harikulade- olağanüstü olaylardır. Havada uçmak, suda yürümek, kısa bir sürede uzak yerlere gidip gelmek gibi. Ehl-i sünnet alimleri kerametin hak olduğunda ittifak etmişlerdir.

Bilindiği gibi bu olağanüstü - harikulade olaylar, peygamberlerden olursa “mucize”, yine onlardan peygamberlik öncesindeki hayatlarında olursa “irhas”, saf Müslümanlarda olursa “meunet”, kafir ve facirlerde istekleri doğrultusunda olursa “istidraç”, ama isteklerinin zıddına olursa “ihanet” adını alır.

Allah dostlarından kerametin zuhuru klasik ifadesiyle “aklen caiz, naklen sabittir.”

Aklen caizdir; çünkü Allah’ın kudreti karşısında imkansız diye bir şey olamaz. O’nun her şeye gücü yeter ve bir şeyi yaratmak istediğinde irade etmesi yeterlidir. Enbiya elinde mucizeler gerçekleştiren Allah (cc), dilerse evliya elinde de elbette kerametler zuhur ettirebilir. O, dilediğini yapandır. Öyleyse keramette garipsenecek bir durum yoktur.

Naklen de sabittir. Keramet konusunda Kur’an ve sünnetten delillerin varlığı kadar, inkar olunamayacak açık örnekleri de her asırda görülmektedir. Bu delillerden bir kısmını biz “Aydınlanma Yolu Tasavvuf” isimli kitabımızda yazdık, bakılabilir.

Kerametin hikmeti, Allah Tealanın dostlarını desteklemesidir. Tabi bunlara şahit olanların da imanı kuvvetlenir, dinlerine bağlılıkları artar.

Keramet konusunda öteden beri bilinen uyarılar yapılmıştır. Bunların başında gelen uyarı ise kerametin bizatihi bir maksat olmadığıdır. Evet, keramet amaç değildir. Bir üstünlük alameti de değildir. Veli olmak için şart da değildir. Olursa, şükredilir geçilir.

Keramet istemek veya sürekli ondan konuşmak eksikliktir, çünkü bunda nefsin arzusu vardır. Asıl olan istikamettir. Evet, iman, amel ve ahlak çerçevesinde ihlasla İslam’ı yaşamak olan istikamet, en büyük keramettir. Sufiler için önemli olan uçmak, kaçmak değil, adam olmaktır.

Bu yüzden alimler kerameti ikiye ayırtmışlardır:

1-Kevenî Keramet: Bunlar hissî, maddî, şeklî kerametlerdir. Yaygın ifadesiyle havada uçmak, suda yürümek, kabir ahvalini keşfetmek gibi. Halk, seviyesi gereği bunlara daha çok iltifat etmiştir.

2-Hakikî Keramet: Manevî, ilmî keramet de denir. Kamil bir iman, ihlasla amel, güzel ahlak, yaratılmışlara sevgi, şefkat ve hizmet, her türlü kötülüklerden ve halka eziyetten uzak yaşamak, herkesin derdiyle ilgilenmek, iyilik ve takvada halka rehberlik etmek gibi. Tekrar edersek istikamet, en büyük keramettir.

Kerameti gizlemek esastır. Keramet göstermek hoş karşılanmamıştır. Bazen dine yardım, düşmana galebe, sihri iptal, sapıkların şerrinden insanları korumak, sevenlerin muhabbet ve bağlılığını sağlamak, şüphe ve tereddütleri gidermek gibi bir hikmete binaen açığa vurulabilir. Bazen de irade dışı kerametin görüldüğü olabilir. İrade dışı olmuş ve irade dışı açığa çıkmıştır.

Kerameti gizlemek gerektiği için tasavvuf yolunda keramet, “hayz-ı rical” sayılmıştır. Dolayısıyla kerameti açığa çıkan veli utanır, bunun bir ibtila, imtihan olmasından ötürü korkar, endişelenir. Hatta bir mekr-i ilahi, bir istidraç olmasından ödü patlar. Bu yolda daima ihlas esastır. Onun zırhı da gizliliktir.

Şan ve şöhret, Allah dostlarının kaçtıkları şeylerdendir. Eğer insan uyanık olmazsa, keramet bir hicap, Allah’a vuslatta bir engel dahi olabilir.

Kerametin ölçüsü de şeriattır. Şeriata uymayan bir adamdan keramet görülmesi, bir kıymet ifade etmez. Halkın çoğu bundan gafil olduğu için, maalesef aldanmaktadır.

Yukarıdaki “Beynamaz dede” örneği, kerametin gizlenmesi gereğine ilginç bir örnektir. Eskiler “sırrın senin kanındır, açıklarsan ölürsün” derlerdi. Burada maddi ölüm kadar, manevi ölüm de esastır. Nitekim sırrı açığa çıkan veliler, bulunduğu toplumu terk ederek tanınmadıkları yerlere giderlerdi eskiden.

Aşağıda yaşanmış ilginç bir olayı sunalım isterseniz. Böylece bu hallerin hep eskiden hikaye edilir işlerden değil, zamanımızda da olagelir hadiselerden olduğuna da vurgulanmış bulunsun.

Ama öbür pazara. Çünkü yazı çok uzadı.


www.cemalnar.com
www.ilimistan.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi