Başkalarından sana ne!..
Hayır; “bencilliği” tavsiye ediyor filan değilim.
Demem o ki;
- Herkes kendi gerçeğini yaşar.
- Güneş herkes için doğar ama ondan bazıları istifade eder.
- Fırsatlar hep vardır, onlardan faydalanabilen azınlık ile faydalanamayan çoğunluk da öyle.
•
Hayırlı uğurlu olsun, okullar açıldı.
Bir vesileyle katıldığım açılış merasimlerinden birinde gençlerle velilerin her zaman olduğu gibi eğitim sisteminin bozukluğundan, üniversite bitirenin bile işsiz kaldığından bahsedişlerine şahit oldum.
İmkânsızlıklar yüzünden başarılı olamıyorlarmış!..
Ne yanlış düşünceler!..
Veli böyle derse öğrenci ne yapsın!..
•
Eğitim sistemi bozuk mu?
Hayır değil.
Bozuk değil, rezalet! Dahası, sistem filan yok; her gelen “İz bırakmalıyım” endişesiyle saçmasapan işler yapıyor.
Akla ziyan işler; ilköğretime başlayan bir çocuk, liseyi bitirene kadar birbiriyle alâkasız en az 5 sınav sistemiyle karşılaşıyor.
Her sene aynı terane:
“Bu yıl sistem değişti!..”
Sürekli olarak değiştirilmesi gereken sistem, “yok” demektir!..
Ve öyle görünüyor ki; güdümlü resmi eğitimin hedefi, gençlerimizi “yok” etmektir!..
Buraya kadar tamam...
Aynı fikirdeyiz.
Bundan sonrasında ise okul merasiminde sohbet ettiğim velilerle gençlerden ayrılıyorum.
Devlet eğitimi bozuk olabilir.
Bazı öğretmenler yetersiz, modeller hedefsiz, okul faydasız...
Bunlara evet.
Lâkin, sızlanmakla yetinmeye hayır!..
Eğitim sisteminin düzgün olduğu ülkelerde bile, üniversite diploması iyi işin garantisi değildir.
Oralarda bile, üniversite tek başına “aydın” yetiştirmez. Yetiştiremez.
Türkiye’nin birçok sıkıntısı var evet.
Şunu da görmek lazım ki; sistemsizliğinin sağladığı bazı avantajlar da var.
Kayıtdışı ekonomi, birçok ülkede olmayan iş imkânlarını da beraberinde getiriyor.
Okurken istediğin gibi çalış, niçin olmasın.
Bakıyorum delikanlı ya da genç kız, hukuk fakültesinde okuyor.
Veya “iletişim”de.
Öğrencinin kötüsünü boş ver.
İyisi de dört yıl boyunca kaba tabirle “inekliyor!..”
Maksat?
Okulu dört senede bitirebilmek.
Onu öyle yapacağına, bir avukatın yanına girse hukuk okuyan...
Gitse kapısına ve “Efendim” dese;
“Derslerden arta kalan zamanlarımı tecrübelerinizden istifade ederek geçirmek istiyorum. Herhangi bir ücret talebim yok. Çayınızı getirir, büronuzun temizliğini yaparım. Bu esnada biraz piyasa tecrübesi edinebilirsem onu büyük kâr sayarım!..”
Bir genç bunu yapamaz mı?..
Diyeceksiniz ki;
“Her gence bir avukat düşmüyor ki; herkes bunu yapabilsin!..”
Doğru...
Her gence bir avukat düşmez.
Ancak, kafası çalışan, gayreti olan her genç için mutlaka bir yerlerde bekleyen bir avukat vardır!..
Dedik ya;
Güneş herkes için doğar ama ondan bazıları faydalanabilir!..
Bir genç...
Üniversiteyi diyelim ki 4 senede bitiremedi de, zamanının önemli bir bölümünü piyasa tecrübesi edinebilmeye ayırdığı için 6 senede bitirebildi.
Zararı ne?
Piyasada işe yaramayan, dilekçe yazabilmeyi bile temin etmeyen diplomayı bir an evvel alıp da ne yapacaksın?..
Çağrım o ki; onu bunu boşverin!..
Herkes başının çaresine baksın; en küçük fırsatı değerlendirip vasıf artırmaya çalışsın.
Geçtiğimiz günlerde Libya Büyükelçiliği’nin ilanını gördüm.
Arapça ders veriyorlarmış, başarılı olanlara Libya’da pratik imkânı sunacaklarmış.
Kurs ücreti de sembolikmiş!..
Birçok devletin büyükelçilik ve konsoloslukları bu tür faaliyetlerde bulunuyor.
Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak ile konuştum; İngilizce, Arapça, Osmanlıca, Rusça, Çince vesaire...
Birçok alanda -gayretli öğrenci için- öğrenme garantili kurslar açıyorlarmış. Bu faaliyetin etkinliği, talebin büyüklüğüne bağlı olacakmış.
Birçok belediyenin bu tür faaliyetler içinde olduğunu biliyoruz.
Bir başka imkân da uzaktan eğitim.
Sakarya Üniversitesi müthiş bir model geliştirdi.
Bir üniversite mezununun çalışarak karşılayabileceği bir bedelle, uzaktan eğitim yoluyla “yüksek lisans” eğitimi veriyor Sakarya Rektörlüğü.
İmkân çok...
Bilgisayar-internet hayırlı amaçlar doğrultusunda kullanılırsa, bazı imkânları ayağının altına seriyor.
Ve unutma ki;
Allah (c.c.) bütün kalbiyle dileyene ve gayret gösterene veriyor. Bugün yokmuş gibi görünen fırsatlar, ayak dibine geliyor.
Ağlayıp, sızlamanın, Ankara’nın kusurlarıyla avunmanın, boşa vakit geçirmenin kime ne faydası var?!..
MHP YÖNETİMİNDEN KOMİK UYGULAMA!..
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, HSYK’daki Ülkücü karşıtı yapılanmayı canhıraş bir şekilde savunmakta ya...
Adalete bakışta HSYK’yı model alan bu zat; medyayla ilişkilerde de “Genelkurmay” uygulamalarına iman etmiş durumda!..
Bir basın toplantısı yapmış, davet etmedikleri medya organları şunlar:
Vakit, Türkiye, Zaman, Bugün, Yeni Şafak, Star, Samanyolu TV, Kanaltürk, Kanal 24, Kanal 7, İHA ve TGRT.
Ne akıl değil mi; MHP tabanının en çok rağbet ettiği gazeteleri dışla, Bahçeli’yi iktidar ortağı olmaya hazırlandığı günlerde “kirli çamaşırlarından” sadece “don”u kalmış bir halde karikatürize eden “Kartel”den medet um!..
O gün biz, “Kirli çamaşır muhabbeti”ne sert çıkmış ve MHP gibi köklü bir partinin başındaki zatın bu şekilde karikatürize edilmesinin büyük ahlâksızlık olduğuna vurgu yapmıştık.
Bahçeli’nin bize gönderdiği bir parti yöneticisi de bu durumdan şöyle şikâyetçi olmuştu:
“Adamlar böyle yapıyor, bundan biz de rahatsızız ama ne diyebiliriz ki!”
Şimdi...
MHP yönetimi, akredite medya...
MHP yönetimi, mevcut yapısıyla HSYK...
MHP yönetimi, İşçi Partisi...
MHP yönetimi, BDP...
MHP yönetimi, Genelkurmay’daki “akreditasyon” zihniyeti el ele...
Gönül gönüle!..
Ne diyelim, Allah kurtarsın!..