'Kartaca mahvolsun!'; ee sonra?
Son günlerde ilki önemli, ikincisi ilginç iki köşe yazısı okudum; ilki, gazetemizin bilge kalemi Ahmet Selim Bey'e ait. "Seçmenler ve partiler" başlığıyla dün yayınlandı.
Önemli tesbitleri var: "CHP sola açılamaz. Açılınacak bir sol yok; sol artık siyasi değil entelektüel bir alan parçası. Siyasette pratikte hiç karşılığı yok... Sağa açılmaya kalksa; ne yapsa eğreti durur. Eski varlığı üzerinde yoğunlaşıyor sadece. CHP mürekkep lekesi gibi koyulaşıp hafiften genişliyor, AK Parti su gibi yayılma istidadında. Temel fark bu." Devam ediyor Ahmet Bey, "Türkiye'de sol (çok genel mânâsıyla) iktidar olamaz; yeni iktidar için yeni bir sağ alternatif gerekir ki bu da krizli bir yol. Bu sağlıksız dengeyi mürekkep lekesi gibi yoğunlaşan CHP'nin çırpınışı değil; su gibi yayılma imkânlarına sahip AK Parti'nin basiretli tedbirleri ve açılımları düzeltebilir. Aslında sadece CHP değil, AK Parti de kendini tam bilmiyor. Vaktiyle DP'nin, AP'nin, ANAP'ın da kendilerini tam bilememeleri gibi."
Hâcet yok ama özetleyelim: CHP'nin seçim kazanması hayâl-i muhâl; AK Parti'nin tek rakibi kendisidir. Yeni iktidar için bir başka sağ alternatif lazım fakat vaktiyle iktidar olmuş sağ partilerde kendilerini murakabe edip geliştirememek gibi ["Irsî" denilebilir mi?] bir kötü itiyad görünüyor.
Çok mühim tesbit ve teşhisdir. Testi kırılmadan yol göstermenin kadrini bilmeyiz biz pek. Döne döne okunmalı...
İkinci yazı, Ahmet Selim Bey'in yazısından üç gün önce yayınlandı ama, zıt mânâda devamı niteliğinde sanki. Yazarın ismini zikretmeyeceğim. Özetle şöyle diyor:
Referandum, AK Parti'nin % 45 civarında oy kazanacağını gösterdi. Bu halleriyle tek başlarına iktidar olurlar. Bunları durdurmanın yolu, merkez sağda oy koparabilecek yeni bir çekim merkezi inşâ etmektir. "Canım aslı varken taklidine ne gerek var demeyin, aslı gayrimilli, biz AKP'nin millisi ve bütün toplumu kucaklayanı yani, yeni bir ANAP veya DYP yaratılsın diyoruz!" Demokrat Parti olmaz, CHP'ye benziyor. Öyleyse DP'yi olması gereken çizgiye çekmek lazım. "Peki ne mi yapılmalı? Kamuoyunda bütün dikkatleri toplayacak şok adımlar atılmalı! Mesela ne mi? Bu aralar partisi SP ile ipleri kopma noktasında olan Numan Kurtulmuş, Demokrat Parti'nin başına getirilmeli!" Kurtulmuş DP genel başkanı olursa iktidara gelemez ama AK Parti'den oy koparıp aşağı çeker, AK Partisiz koalisyonların önünü açar.
Yazar, "Kurtulmuş ile akrabalığın mı var hemşehrim?" şeklindeki muhtemel itirazları -olanca saflığı ile- şöyle önlüyor: "Benim arayışım AKP'den tuğla sökebilecek yeni bir siyasi yapının hayat bulmasıdır ki bu ancak Kurtulmuş ya da benzerleri ile olur!"
Anladık fikir hürriyeti, fakat varlık sebebini AK Parti'nin mahvına adamış olmak da bir nevi maraz alâmeti değil midir? Doğrusu son zamanlarda bu kadar açık kalplilikle kaleme alınmış pek az köşe yazısı okudum. Saffetinden ötürü bu zâtı, "Yılın merdânesi" seçsek yeridir. Edebiyatta böyle açık açık fikir yürütme tarzına "Bilinç akışı" deniliyormuş, psikolojide nasıl isimlendirilir bilmiyorum.
Latîfe bir yana, referandum sonuçlarının bazı çevrelerde ne türden bir yılgınlık, nasıl bir çöküntü psikozu uyandırmış olmasını dikkate değer buldum. Referandumun altını çizdiği önemli hususlardan biri şu: Sırf Tayyip Erdoğan'dan nefret ettiği için, "Bu adam gitsin de nasıl giderse gitsin" önyargısıyla fanatik derecede hayırcı davrananlar vardı; bunları farkedince bir an, aslında öyle olmaması gerekirken II. Abdülhamid'e küfretmeyi insanlığın ilk şartı sayan bazı ricâli hatırladım. Abdülhamid'in iki kusuru vardı oysaki: İdarede istikrar ve siyasette uzun ömür!
Yeni gelişmelere bir de bu gözle bakmanızı istedim.