Türban tartışmaları: Asla masum değildir tetikte olmak gerekir
Referandumda yüzde 58 Evet çıkmasından sonra alevlenen türban tartışmasının siyasi bir tezgâh olduğunu düşünüyorum.
Türkiye'de ne zaman Kemalist zihniyete aykırı bir siyasi gelişme olsa, hemen laiklik merkezli bir tartışma başlatılır.
2007 Genel Seçimleri'nden sonra yaşananları hatırlayın: AKP büyük bir başarı kazanmış, Abdullah Gül de Cumhurbaşkanı olmuştu.
Artık Prof. Ergun Özbudun ve arkadaşlarının hazırladığı demokratik anayasayı gündeme getirebilirdi.
Bu arada birkaç gelişme oldu:
PKK saldırıya geçti, birçok şehit verildi... Başbakan Erdoğan, Başkan Bush'tan yardım istemek zorunda kaldı.
Aydın Doğan ve şürekâsı elindeki gazete ve TV'leri kullanarak, "mahalle baskısı", "ılımlı İslam" ve "Malezya" saçmalıklarıyla AKP'yi töhmet altında bırakmaya çalıştı.
İşte tam o dönemde Devlet Bahçeli, "Velev ki" diyerek Kemalistlerin eline koz veren Başbakan'a çağrıda bulundu: "Türbana üniversitede özgürlük sağlayan Anayasa değişikliğini Meclis'e getir; destekleyelim."
AKP ise ikinci hatasını yaptı: Tabanından güçlü ve acil bir baskı gelmemesine rağmen, değişikliği Meclis'e sundu.
(Halbuki hiç olmazsa, öneriyi MHP'nin getirmesini sağlayabilirdi.)
* * *
Bu süreç, kapatma davası açılmasıyla ve AKP'nin Anayasa Mahkemesi tarafından "laiklik karşıtı eylemlerin odağı" olarak yaftalanmasıyla son buldu.
O arada Türkiye'yi demokratikleşmeye götürecek "Özbudun Anayasası" çoktan rafa kalkmıştı.
MHP'nin "özgürlükçü" tutumunun ise bir yalandan ibaret olduğu ortaya çıkmıştı.
Milletvekili ve parti yöneticisi Deniz Bölükbaşı gerçeği ağzından kaçırıvermişti: "AKP'ye tuzak kurduk, onlar da düştü..."
* * *
Gelelin bugüne...
Kemalist bürokrasi ve yandaşları ne zaman zora düşse, irtifa kaybetse, "laikliği" ve "şeriat öcüsünü" yardıma çağırır:
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı, Serbest Fırka'yı böyle kapattılar... Demokrat Parti'ye karşı darbe yaparken bir bahaneleri de buydu...
12 Eylül (1980) ve 28 Şubat (1997) darbesinde de, 27 Nisan (2007) e-muhtırasında da laiklik ve şeriat başroldeydi.
İşte bu yüzden, eğer medyada türban tartışması başlamışsa, tetikte olacaksınız. "Ne oluyoruz" diye soracaksınız!
Çünkü bu durum asla kendiliğinden bir gelişmenin sonucu değildir. Ardında mutlaka ama mutlaka aport bekleyen Kemalist bürokrasi ile onun yandaşları yer alır.
Örneğin Alevilerin en az yüzde 80'i, Sünni düşmanlığı bağlamında, türban yasağının sürmesini isterken, CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun türban çıkışı samimi olabilir mi? Olamaz!
Bence CHP'nin asıl yapmak istediği, AKP'yi bu "sonu belirsiz oyuna" çekmeye çalışmaktan ibaret. O kadar!
* * *
"Yine mi aynı oyun, bıkmadılar mı" diyeceksiniz... Evet, yine aynı oyun çünkü ellerinde başka araç yok.
"Otoriter laiklik" kavramı çevresinde bir araya gelmiş bir gruptan söz ediyoruz.
Ekonomide, dış politikada, hatta kültürde bile aralarında uyuşmazlık olabilir. Ancak "dindar düşmanlığı" ve "asker seviciliği" konularında hemfikirler. Bunun da ortak noktası laiklik.
Türbanı ve dolaysıyla laikliği yeniden tartışmaya açmalarını bir başka sebebi daha var: Bilhassa Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na seçilecek olan hukukçuların, Kemalist olmasını sağlamak...
Ilımlı ve demokrat hukukçuları korkutmaya çalışıyorlar. Adını koymadan, "Kemalist hukukçulara oy vermezseniz, şeriatçılar kurulu ele geçirir" propagandası yapıyorlar.
Ne demiştim size? Laiklik, Türkiye siyasetindeki İsviçre çakısıdır. Farklı işler için kullanılır.