HSYK kavgası
KEŞKE mesele bu noktaya gelmeseydi. HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek ve arkadaşlarının toplu bir hareket olarak istifası üzücü bir olaydır.
İstifa eden üç yedek üyenin görevleri zaten sona erecekti, iki asil üye de görev sürelerinin sonuna gelmişlerdi. Süreleri olduğu halde istifa eden sadece iki üye idi. Fakat “toplu istifa” görüntüsüyle bu istifaların yapılmış olması da gösteriyor ki, yapılan, hükümete karşı bir protesto eylemidir.
Uzun zamandan beri devam eden gerilimin son ve sarsıcı halkası bu istifalar oldu.
Özbek istifalarını açıklarken “fiilen çalıştırılmıyorduk” diye hükümeti suçladı. Buna karşı Adalet Bakanlığı ise açıklamasında, tıkanmanın “gündem dışı talepler” yüzünden olduğunu belirtti.
Hangisi haklı? Peşin bir hüküm istiyorsanız, siyaseten kimi tutuyorsanız o taraf haklıdır!
Asıl üzerinde durulması gereken, sistemin nasıl tıkandığıdır.
Sistem sorunu
İstifa eden Sayın Özbek’in mayıs ayında yapılacak Yargıtay Başkanlığı seçimlerinde aday olacağı Ankara’da konuşuluyor. Onun için gazeteci arkadaşlar bunu sordular, fakat Özbek net bir cevap vermedi.
l Belli ki istifası ile muhtemel adaylığı arasında bağlantı olduğunun düşünülmesini istemiyor.
l Mayıs ayına çok var, erken adaylık açıklaması siyasette de yargıda da ‘tedbirsizlik’ olabilir. Sayın Özbek ‘tedbirli’ davrandı, erken bir açıklama yapmaktan sakındı.
Sistemin niye tıkandığına dair çok tipik bir ‘örnek-olay’dır bu: Siz HSYK başkan vekili ve üyeleri olarak Yargıtay’a üye seçiyorsunuz... HSYK’daki göreviniz sona erdikten sonra Yargıtay veya Danıştay’da bir makama aday olduğunuzda da onlar sizi seçiyor!
Bu mekanizma sadece ‘yakın dost’ tercihini değil, aynı zamanda siyasi görüş ve ideolojik anlayış kadrolaşmasını da teşvik eder.
Literatürde buna “kooptasyon” deniliyor, yani dar mesleki kadroların birbirini seçmesi... Literatürde buna “yargısal kast sistemi” de deniliyor.
Yargının büyük sınavı
Sadece yüksek yargı seçimlerinde değil, hâkim ve savcı kararnamelerinin hazırlanmasında da bu ‘kooptasyon’ ya da ‘kast’ davranışları kendini gösterir. Gösterdi de zaten. Kavgaların sebebi buydu.
Elbette iktidarlar da masum değildir; yargıyı etkilemek isterler.
Çözüm, “kooptatif” bir “kast” olarak sürdürmek değildir... Çözüm, yargının yönetiminden sorumlu HSYK gibi idari kurulların üye tabanının genişletilmesi ve çeşitlendirilmesidir. Bu yapılırsa “kast” da oluşmaz, siyaset de yargıyı etkileyemez.
Maalesef HSYK ve yargı bu yönde bir sistem önerisi yapmadı, yapılan öneriye toptan karşı çıktı.
Şimdi HSYK uyum yasa taslağı açıklandı, “tuzaklarla dolu” diyenler bu boyuttaki bir suçlamaya hak verdirecek bir ‘teknik eleştiri’yi henüz yapmadılar!
Kusursuz tasarı olmaz. Şimdi hukuk çevreleri HSYK tasarısına eğilmeli, teknik dille eleştiri ve önerilerini belirtmelidir.
İlk büyük olgunluk sınavını yargı mensupları 17 Ekim’de verecek; 11 bin hâkim ve savcı HSYK’ya toplam 10 üye seçecekler. Politik veya kimliksel kutuplaşmalara sürüklenmeden başarabilmeliyiz bunu... Yargının önüne konulacak sandıklardan geniş bir “çeşitlilik” çıkabilmeli ki tarafsızlık güveni oluşabilsin. HSYK konusunda en önemli dönemeç bu seçimlerdir
DÜZELTME VE ÖZÜR: Dünkü yazımda Sayın Nur Serter’in ismi dizgi hatasıyla ‘Sertel’ olarak çıkmıştır. Kendisinden ve okurlarımdan özür dilerim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.