Zeytinyağlı zırva
Yakınınız olan bir delikanlıyı sırıtarak boğduğu, akrabanızdan bir kıza da aynı serinkanlılıkla tecavüz ettiği bilinen bir iti sırf iyi keman çaldığı için düğününüzdeki müzik grubuna katar mısınız?
Katmadığınızda bir arkadaşınızın şöyle dediğini düşünün:
"İnsanın sicili başka, müzisyenliği başkadır.
Adamı dışlamakla sanata saygısızlık ettin!"
O zaman düğün konusu geri plana kayar, arkadaşınızın değer yargılarını ve karakterini yeniden gözden geçirmeniz gerekir. Değil mi?
Sanat yarattığı güzelliklerle ruhunu okşadığı insanın daha da insanlaşmasını sağlayan bir nimettir. Keman çalan ele bakarken onun bir gırtlak sıkışı, bir giysi parçalayışı gözünüzün önüne gelirse, uygarlaşır mısınız? Siz de öfkeden canavarlaşır mısınız yoksa?
***
Bir gün incelenen konunun ertesi gün yeniden ele alınması gerekmez. Ama Kusturica hikâyesi festival sorunu olmaktan çıktı, başka boyutlara ulaştı.
Aklın yolu birdir ya; SABAH'ta o yolda birleşmenin çarpıcı bir örneği sergilendi. Dünyada başka filmci yokmuş gibi o adamın Antalya'da onurlandırılmasını skandal diye niteleyen Hıncal Uluç'tan sonra Haşmet Babaoğlu ve Hasan Bülent Kahraman'la birlikte aynı gün ortak yönde görüş açıkladık.
Bir süredir kamuoyumuzda gazete yorumculuğunun işlevi tartışılmakta. Masa başında ahkâm kesilmeyip "hayatın içinden yazmak" gerektiği belirtiliyor. Doğrudur. Kendim de burada dile getirdiğim düşünceleri görmüş geçirmiş olduğum şeylere dayandırmaya çalışıyorum elimden geldiğince.
Kusturica'nın "Abartılmasın" diye tatlıya bağlamak istediği faciaları Bosna'da kurbanların ağızlarından dinledim, sonuçları gözümle gördüm.
Kara Kuğular birliğinde aslan gibi bir sarışın delikanlı vardı. Şarapnel parçaları iki bacağını da koparmıştı bir baskında. Tekerlekli sandalyesinde hiç konuşmadan oturur, dövüşe giden arkadaşlarını şikâyetsiz bir hüzünle izlerdi.
Birliğe niçin katıldığını öğrenmek istemiştim. Anlatmazlardı öyle şeyleri. Ama ısrar ettim. Tercümanımın kulağıma fısıldadığına göre, sabaha karşı evlerini basan Çetnikler (Sırp faşistleri) babasının karnını süngüyle deştikten sonra annesiyle kız kardeşinin ırzına geçmişler. Kız sonra kendini asmış.
(Anılar kitabımda intiharından söz edilen Sarıkız sanılmasın. O da ayrı.)
***
Kusturica "Ben iddia edildiği gibi konuşmadım" derken düpedüz yalan söylüyor. İnternet araştırmasıyla bulunabilecek kanıtlar var. Onu protesto ederek kendini festival dışına atan yönetmenimiz Semih Kaplanoğlu da Bosna'da tanıklarla konuşmuş, Kusturica'nın kanlı katil "komutan" Arkan'la çektirdiği fotoğrafları görmüş.
Onun tecavüzler konusunda "Abartılmasın", "Doğal afet sayılır", "Kürtaj yapılır, olur biter" türünden inciler döktürdüğü de kayda geçmiş durumda. Gaddarca edepsizliğin tatlıya bağlanamayacağını söylemek bilmem abartı mıdır?
İlkellik ve barbarlık laflarını ağzına almaması gereken konuğumuzun ülkemizden ayrılırken "Kültür Bakanı'nın tepkisi ilkellik ve barbarlıktı" demesi de rekorlar kitabına girecek bir zeytinyağlık örneği.
Bosna seferim günlerinde Ertuğrul Günay bir grup aydınla birlikte oraya gitti. Onun şimdi festivale katılmayışı da gördüğü somut gerçeklere dayalı bir tepki.
Vahim olan, politika ve medya kesimindeki akıl karışıklığı. Konu şu ya da bu parti yandaşlığıyla değil, etikle ve ilkelerle ilgili. Oysa Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Bursa Belediye Başkanı ile Cumhuriyet Halk Partisi'nin Antalya Belediye Başkanı "Yeterince incelemeden yanlış adam çağırmışız, özür dileriz" diye konuyu kapatacaklarına, söz birliği etmişçesine Kusturica'dan zeytinyağlık kopyası çektiler.
Biri "Sanatçının siyasetini sorgulayamayız" dedi. Öteki "Siyasetin sanata müdahalesidir bu" buyurdu. Basının bir bölümünden alkış da aldılar.
Ne demeli? Tanrı siyaseti de, sanatı da zırvaseverlerin müdahalesinden korusun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.