Kurtulmuş’un yürüyüşü?.. Önder Sav kararı!..
Bir tarafta tartışmasız Sayın Erdoğan var.
İkincisi?..
Son zamanlarda her görüşten kanaat önderiyle ve dahi sıradan vatandaşla konuşuyorum...
O’na rakip olacak tek isim olarak Sayın Numan Kurtulmuş dile getiriliyor.
¥
Muhtelif fikirler...
Mesela; kimi “İşi iyi götürdü ama Saadet kongresine girmemesi hataydı” diyor.
Kimi, “Esasında, işler iyi giderken partide ‘değişmeden yenileşme’ adına taşları oynatmasının hata olduğunu” öne sürüyor.
“Sayın Kurtulmuş en iyisini yaptı. Ekibiyle birlikte oluşturduğu politikaları dile getirir ve tatbik ederken çok daha rahat olacak” diyenlerin sayısı da hayli fazla.
Olabilir...
Sosyal olaylarda yüzde yüz doğruyu bulmak çoğu zaman mümkün değildir.
Her hareketin artıları ve eksileri kol koladır.
Zamanında “Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni bir siyasi hareket başlatması yanlış oldu” diyenlerin büyük bir bölümü...
Şimdilerde, “İyi ki öyle yapmış” görüşünü savunuyor.
En iyi hükmü zaman verir.
Bitmez tükenmez tartışma konuları bir yana...
Genel Başkanlar dünyamıza, Numan Kurtulmuş gibi bir ismin katılması ve siyasete yeni bir üslup ve düzey getirmesi iyi mi oldu kötü mü?..
Bu soru genellikle “müspet” karşılık buluyor.
Kurtulmuş’un dünya görüşüne katılmayan kesimler bile, O’nun asla bir Baykal, bir Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Şener olmadığını kabul ediyor.
Genel kanaat o ki, yanlış bulduğu her iktidar uygulamasına tepki gösteren, bunu yaparken de seviyeyi hiçbir zaman düşürmeyen Kurtulmuş, kısa süre içinde ne söyleyeceği en çok merak edilen bir Lider haline geldi.
“Adalet, nezaket, üslup, seviye, karşılıklı anlayış havasını oluşturma çabası, empati, davet, ziyaret, zarafet” gibi kavramların iyice göz ardı edildiği bu atmosferde, “farkını” “fark etmemeyi imkansız kılacak bir etkinlikle” ortaya koydu.
Önceleri, “Ne de olsa akademisyen, vatandaşla bağ kuramaz” diyenler de büyük ölçüde yanıldıklarını gördü.
¥
Bu, “sözlü kültürden, yazılı kültüre geçiş” için de bir model.
Lâf uçar, yazı kalır.
Şu “açılım” tartışmaları esnasında Devlet Bahçeli’den çok laf duyduk, her konuşmasında ağız dolusu hakaret yer buldu.
Lâkin, herhangi bir teklifi yoktu. “Böyle olmaz” lafı tek başına hiçbir anlam ifade etmez.
“Nasıl olur?”a cevap veremeyen bir “Genel Başkan”ın eleştirilerinin ağırlığı olmaz.
Sayın Kurtulmuş, “AK Parti’nin iyisi de kötüsü de kötüdür!” bağnazlığına da saplanmadı.
İyi bulduklarına iyi, kötü bulduklarına kötü...
Pekiii... Bu üslupla başarı gelir mi?.. Bu üslup büyük oranlarda oy alabilmeyi sağlar mı?..
Bugünden “şöyle olur, böyle olur” tahmininde bulunmaya çalışmanın anlamı yok...
Sayın Kurtulmuş’un üslup ve düzeyine uygun bir kadro oluşturulabilirse... Süreç içinde bir siyasi hareketi zora sokacak hatalar yapılmazsa...
“Bir günü hatta bir saati bile uzun” olan siyaset arenasında Sayın Kurtulmuş gibi dikkatleri üzerinde toplamayı başaran bir Lider’in elbette şansı vardır.
Ben “ne zaman ne kadar oy alabilir” meselesinden çok muhalefetin seviyesini yükseltecek ve Meclis içi muhalefet partilerini bir şeyler yapmaya zorlayacak olmasını önemsiyorum.
Sayın Kurtulmuş, Kılıçdaroğlu’nun siyaset tarzını bile önemli ölçüde etkiledi, etkileyecek...
İnsanımızın yolunun açılmasında, “Sayın Kurtulmuş üslubu”nun önemli katkıları oldu, olacak...
Merhum Menderes ve Merhum Özal, Muhterem Erbakan, Merhum Muhsin Yazıcıoğlu...
Ve Tayyip Erdoğan ve Numan Kurtulmuş...
Bu iş, böyle böyle olur!..
ÖNDER SAV KARARI!..
Şu “dinledi, dinlemedi” davası vardı ya.
Aslan Değirmenci kardeşimizle birlikte yargılandık.
Ve beraat ettik!..
Dualarını esirgemeyen okuyucularımızdan Allah razı olsun.