Tartışmacılar birbirine tahammül edemiyorsa
Bir meseleyi veya meseleleri tartışmak; konuşmak anlamına gelir. Kavga anlamına ise asla gelmez.
Eğer tartışma kavgaya dönüşüyorsa, taraflar “ne dediklerini” değil, “ne söylememeleri” gerektiğini ifade ediyorlar demektir.
Hani bir sözümüz vardır: “Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa anlaşırlar.” Kavgaya dönüşen tartışmaların temeline önyargı ve peşin hüküm hâkimdir.
İki soru:
“Bu insanlar küçük bir masanın etrafında ve seyircilerin karşısında, birbirlerine ne söylemek istediklerini anlatamıyorsa, seyirciye nasıl anlattıklarını zannediyorlardır?”
“Tartışmacılar birbirine tahammül edemeyip neredeyse yumruk yumruğa geldikleri bir noktada, seyircilerin kendilerine nasıl tahammül ettiklerini düşünüyorlardır?”
¥
Köy yerlerinde hâlâ var mı bilmiyorum ama eskiden her köyde “Yalancı Pehlivanlar” namıyla bilinen 5-6 kişi bulunurdu.
Bunlar köy düğünlerinin tartışmacısı, kargaşacısı, dedikoducusu ve çok(!) bilenleri olurdu. Sebep oldukları hiçbir olaydan yara ve sorumluluk almadan kurtulurlardı. İşte bu tiplerin genel adına “Yalancı Pehlivan” denilirdi.
Mesela iki dünür arasından su sızmasa bile bunlar köy meydanında ve köy odasında ürettikleri dedikodularla dünürlerin arasının açılmasına sebep olur ve artık köy, bu mevzu ile yaklaşık birkaç ay idare ederdi.
Hatta davulcu ve zurnacının, bilmem kimin düğününde bilmem kaç sene önce çaldığı hava ile bu düğünde çaldığı havanın aynı olmadığını, davulcunun parası az olduğu için düğün sahibine garaz yaptığını da bunlar bilir ve tartışmalara, kavgalara neden olurlardı.
¥
Şimdi bu tartışmacıların “Yalancı Pehlivanlardan”ne farkı var? Köylerdeki “Yalancı Pehlivanlarla” düğünlerin yerini; televizyonlar ve “Kentli Pehlivanlar” almış durumda.
“Kentli Pehlivanların” köydeki pehlivanlara göre aldandıkları başka bir taraf daha var. Köydeki pehlivanlar, seyircilerini görür ve bilirlerdi. Bunlar onu da bilmiyor ve görmüyor.
Sanıyorlar ki; tüm insanlar oturmuş, heyecanla ve dikkatle onları izliyor. Velev ki böyle olsa bile birbirlerine hakaret etmekten, baskın çıkmaktan ne dedikleri anlaşılmıyor ki.
Oysa “Sözü olan, sözünü bilen, ne demek istediğini anlatan iyi bir düşünce ve fikir sahibi; tahammülle yüklü insandır. Sadece tahammülüyle bile kazanabilir.”
Konuşmasını bilen ve sözüne güvenen kişinin beden dili düzgündür. Sözüyle; yüzü, dili, eli, kolu ve diğer hal ve hareketleri meramının tamamlayıcısıdır.
Konuşmayı hakaretlerle sürdürenlerin ise beden dilleri ürkütücü olmaktadır. Seyirciyi korkutmakta ve endişeye sevketmektedir. Bu işte eğlenenler sadece kamera arkasındakilerdir.
¥
Söz, bedeli olan bir nimettir. Bedeli olmayan sözler, su üstüne yazı yazmak gibidir. Sükûtun altın olduğunu bilen seyirci, gümüşü çeyiz olarak saklamaz ve elinde tutmaz.
Yanlış anlaşılmasın, “Tartışmalar yapılmasın” demiyoruz. Konuşulsun, insanlar aydınlansın ve aydınlatılsın; fakat tartışmak, anlaşılmak içindir, kavga ve kargaşa için değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.