Osman Gazi’den günümüze
Osmanlı Devleti’ni “ebed müddet” yaparak dünya önderi ve örneği haline gelmesini sağlayan kaynakları iyi analiz etmemiz gerekiyor…
Açıkçası tarihi “derin okuma”mız lâzım…
“Derin okuma”yı başaramazsak, krizlerle boğuşa boğuşa tükenir gideriz.
•
Osman Gazi’nin, ölüm döşeğinde yatarken, oğlu Orhan Gazi’ye verdiği öğütler bugün de her devlet adamına yol gösterebilecek seviyededir...
Bugün onlardan söz etmek istiyorum…
Tâ ki, siyaset adamlarımıza ışık tutsun.
Osman Gazi özet olarak oğlu Orhan Gazi’ye (ve tabii yöneticilerimize) diyor ki:
• “Bak oğul, Allah’ın emirlerine aykırı işler işlemeyesin.” (Yani, yönetici ne kadar güçlü olursa olsun, devleti canının istediği gibi yönetmeye kalkışmayacak, kurallara uyacak)
• “Bilmediklerini ulemadan sorup öğrenesin.” (Yönetici ne kadar akıllı olursa olsun, bir işi yapmadan önce mümkün olduğu kadar çok insanla istişare etmeli, işin ehline danışmalıdır—ki, yeni TCK uygulamanın eşiğinden dönmesin)
• “Farklı inançlara mensup olanları hoş tutasun.” (Yönetici farklı dinden, farklı inançtan, farklı fikirden bile olsa, herkesin inanç, ibadet, kıyafet, siyaset ve fikir özgürlüğünü, yani başkalarının da “farklı” olma hakkını saygıyla karşılamalı, kimseyi kendisi gibi olmaya zorlamamalıdır)
• “Askerlerine in’amı, ihsanı eksik etmeyesün kim, insan ihsanın kulcağızıdır.” (Yönetici, başta askeri sınıf olmak üzere, tüm çalışanların hakkını, hukukunu gözetmeli, rahat geçinmelerini sağlamalıdır)
• “Zalim olmayasun.” (Zulüm âbâd olmaz. Zulm ile âbâd olan akıbet berbad olur)
• “Alemi adâletle şenlendiresin. Allah için cihadı terk etmeyesin.” (adaletle zulüm yapmamanın birlikte vurgulanması “hukuk devleti” kavramını çağrıştırıyor. Ayrıca bunların hemen ardından cihadın hatırlatılması da çok ilginç! İlginç, çünkü bu anlamda bir cihadın şiddet içermemesi gerekiyor. Anlaşılan Ertuğrul Gazi, sevgi ve şefkatle yüreklerin fethini öngörmüş. Yani yönetici mutlak manada âdil olmalı, toplum içinde ayırıma gitmemeli, sevgi için “cihad” etmelidir)
• “Ulemaya riayet eyle ki, din işleri nizam bulsun. İlim ehlini el üstünde tut.” (Yönetici bilgi ve bilgenin değerini bilmeli, başta din olmak üzere, tüm işlerin bilimsel metotlarla yürütülmesine dikkat etmelidir)
• “Askerlerine ve dünya malına gurur getirip doğru yoldan uzaklaşmayasın.” (Yönetici gücünü hukuktan almalı, ne kendi milletine, ne de başka milletlere haksızlık etmemeli, merhamet ve adalet yolundan ayrılmamalıdır)
• “Bizim mesleğimiz Allah yoludur, maksadımız İ’la-yı kelimetullahdır. Dâvamız kuru kavga ve cihangirlik dâvası değildir.” (Yönetici şan-şöhret için değil, Allah rızası için çalışmalıdır--İşte bu anlayış Osmanlı padişahlarını bir Cengiz Han, bir Hülagü Han, bir Timur Han olmaktan ve dünyayı yakıp yıkmaktan korumuş, inşaci ve imarcı yapmıştır)
• “Memleket işlerini noksansız gör, herkese ihsanda bulun.”
•
Tabii “ihsan”da bulunma devri çoktan geçti...
Artık iyi yönetici çalışanlara hakkını vererek görevini yapıyor...
Bunun için de gelir arttırıcı tedbirler alıyor.
Ne çare ki bazıları çağını çoktan doldurmuş saplantılarını bir şekilde öne çıkarıp tekere çomak sokma derdinde...
Oysa ki, bir taraftan ekonomiyi düze çıkarma, bir taraftan demokratikleşme çabalarıyla işler yoluna girmek üzereydi...
Enflasyon tek haneli rakamlara düşmüş, faiz gerilemiş, döviz frenlemiş, ihracat artmış, 28 Şubat sürecinde bozulan dengeler yeniden kurulmuştu.
Tam bu sırada iktidar partisi mahkemeye verildi...
Yeniden kriz konuşmaya başladık.
Yeniden çözüldük, büzüldük.
Türkiye yaz-boz tahtasına döndü.
Böyle, “Ali yazar Veli bozar“sa, bu işin altından kimse kalkamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.