Taha Akyol

Taha Akyol

Hangimiz daha özgürlükçü?

Hangimiz daha özgürlükçü?

MUHAFAZAKARLAR özgürlükçü ise niye örgürlükçü bir kültürel ortam yaratamıyorlar? Kültürel konularda laik kesim daha özgürlükçü değil mi? Muhafazakar iktidar solculara baskı yapmıyor mu? Muhafazakar sermaye niye türbanlı kızlara iş vermiyor?..
Ahmet Hakan, aslında, cevabını bildiği soruları yönelterek eleştiri yapıyor.
Haklı mı?
Sosyal ve siyasi konulardaki bütün sorular gibi bu sorular da ancak “kısmen” haklıdır.
Malum, toplumsal konularda “kısmen” terimi, daima “tamamen” teriminden daha isabetlidir. Çünkü kavramlar hayattaki çeşitliliği ancak “kısmen” uygun düşerler.

Kim ne kadar özgürlükçü?
Özgürlük konusundaki tutumlar büyük çapta “aykırılık” kavramıyla ilgilidir. Laikler de muhafzakarlar da kendi temel ilkelerine “aykırı” gördükleri, hele de “tehdit” saydıkarı konularda özgürlükçü değildirler; hatta bir ölçüde liberaller de böyledir.
Muhafazakarlar dünyanın her yerinde ve bizde cinsellik, aile ve inanç gibi konularda özgürlükçü değildirler. Bu konuların kolayca yansıdığı sinema ve tiyatroda bütün dünyada muhafazakarlar çok zayıftır, laikler daha özgürlükçü ve aktiftir. Ama mesela “laikliğe aykırı” buldukları kültürel konularda özgürlükçü müdürler? Can Dündar’ın “Mustafa” sına gösterilen tepkiler özgürlükçü müydü?..
Öbür yanda, muhafazakarlar dünyanın her yerinde sivil toplum, dini inançlar, eğitimin çeşitliliği, geleneğin savunulması gibi konularda daha özgürlükçü ve aktiftir. Şiir ve romanda muhafazakarlar bütün dünyada ve çok saygın eserler vermişlerdir. Bizde özellikle şiir alanında...
Onun için “kısmÓ” diyorum, genellemeden sakınmak gerektiğini düşünüyorum.
İktidarın geliştirdiği sivilleşmeyi de küçümsememek gerekir; başka özgürlüklerin gelişmesine de yol açacaktır bu.

‘Şeriat tehlikesi?’
Baskı meselesine gelince... Bunun sebebi daha çok siyasidir, daha az felsefidir. Hatta gücü elinde bulanduranın şahsi mizacıyla yakından ilgilidir.
Bir yandaki baskı, öbür yandaki demoratikleşme; ikisi de öbürünü görmezlikten gelmemelidir.
Dünkü Radikal’de Binnaz Toprak “endişeliyim” diyordu:
- Fakat şeriat geliyor diye değil. Demokrasinin çoğunluk popülizmine dönüşerek azınlıktakilerin ötekileştirilmesinden endişeliyim ...
Bu endişeyi ciddiye alıyorum. Yargıdaki gelişmeleri çeşitli yazılarımda ben de eleştirdim; Demokrat Yargı Derneği’nin seslendirdiği eleştirileri de önemli buluyorum.
Halbuki laik kesim “şeriat tehlikesi” dediği zaman sadece hayal görmüyor, çok yakın zamana kadar bu kavramın hemen arkasından gelmiş olan totaliter baskıları çağrıştırıyor.
Laik kesim bu baskıları hiç eleştirmemiş, “şartlar bunu gerektiriyordu” diye savunmuştur.
“Bizim yargı” hep kavga çıkardı... Uzlaşma noktası ancak “tarafsız yargı” olabilir, değil mi?

Özgürlüğün gelişmesi
Doğu kültüründe “adalet”, Batı kültüründe “özgürlük” daha önemli olmuştur. Bundan başka özgürlük fikrinin topluma yayılması belli bir şehirmeşme, eğitim ve ekonomik gelişmeyle ilgilidir. Onun için özgürlük fikri hepimizde yeni gelişmektedir. Dahası, herkesin her alanda aynı dozda özgürükçü olması şart da değildir, mümkün de değildir. Zaruri olan, herkesin kendi ‘öteki’sine hoşgörülü olmasıdır.
“Görüldüğü yerde ezilmeli” anlayışınin bizde hem geleneksel hem çağdaş kökleri güçlüdür!
Türbanlı kızlara muhafakakar sermaye eğer iş vermiyorsa, katmerli ayıptır bu.
Bir de laiklerimiz üniversiteye sokmasın, iyice ezilsinler!
Bütün bunlar aşılacaktır. Çünkü Türkiye’deki değişim eşitleşme ve özgürleşme yönündedir. Ali Çarkoğlu’nun araştırasında muhafazakar erkekler “karım ev kadını olsun ama kızım okusun,işgüç sahibi olsun” demiyor muydu?
Özgürlük gelişme halinde bir fikirdir, yarın her kesimde daha güçlü olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taha Akyol Arşivi