Değirmende yoğurt öğütme eylemi
Çocukluğumda mahallenin yaşlıları köklü bir sülaleyi işaret ederek: “Bunların en akıllısı değirmende yoğurt öğütür” derlerdi...
Kinaye bir söz olduğunu anlamaz, hayrete düşerdik...
CHP aşiretinin Cumhurbaşkanlığı resepsiyonunu boykot etmesinin gerekçesi sanki daha mı makul?
Diyorlar ki:
- Resepsiyona iştirak etmeyeceğiz...
İsabetli olur vallahi... Gidip de orayı Kel Ali’nin bağına çevirmeniz kabul edilemez... Gitmezseniz gitmezsiniz... Zaten kimsenin de size yalvardığı yoktur...
Bu arif millet sizin, “Biz iktidar olmak istemiyoruz” niyetinde olduğunuzu da biliyor... Amma tebessümle karşılıyor...
Zaten esas maksadınız aynel açık malum...
Cumhuriyet Resepsiyonu ikiden bire indirildi... Herkes eşli gelecek... Yani, başı örtülü asli Türk unsurları da orada bulunacak... Korkmanıza ne gerek var ki?
Büyük düşünür, büyük hatip Muharrem İnce önce şöyle bir şut çekiyor:
“Başbakan çıksın açıklasın ki, kamusal alanda, ilköğretimde, orta öğretimde türbana izin vermeyeceğiz”...
Emriniz olur da, niçin öyle bir açıklama yapsın ki? Ben olsam, maksat sizi ifrit etmek olursa her teklifinize “hayır” çekerim... Hani siz hayır öncüsüydünüz ya...
Hele şuna ne demeli?
“Cumhurbaşkanı davette/Türkiye Cumhurbaşkanı/yazmış... Halbuki Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olması icabederdi...
İnceliğe dikkat ediyor musunuz?
Sanki Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanından başka birisiymiş...
Allah akıl vere size...
Ya değirmen bozulacak, ya yoğurdunuz tükenecek ki siz değirmende hiç yoğurt öğütmeyesiniz.
Nafile!..
Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçildiğinde az mı yaygara koparmadınızdı. Tüfekli kuvvetleri yardıma çağırmadığınızı iddia edebilir misiniz?
Amma başarılı olamadınız...
Bundan sonra da “İstemezük”çülükle başarı elde etmek mümkün görülmüyor...
Ben oldum olası siyaset çorbasından karın doyurma mantığına karşı çıkmışımdır... Hata yaptımsa bile hatamı seveyim...
Yalnızca CHP mi yanlışlar üzerine bina inşa eden parti?..
Hayır!..
İşte en eski ve en taze bir örnek daha:
Çok muteber Fatih Erbakan’ın muhterem babası Prof. Dr. Necmeddin Erbakan, hem de Milli Görüş lideri partisi bölündükçe ne söylediğini bilmez oldu...
Bir diyor:
“Ayrılıkta azap, birlikte rahmet var...”
Bir diyor:
“Bölündükçe çelikleşiyoruz, şuurlanıyoruz...”
Buna da eyvallah... Bölündükçe çoğalıyoruz, dememiş hele şükür...
Siyaset böyle bir çorba işte... Hangi elinizle kaşık sallarsanız sallayın... Çorbadır, kimseye “git geri” demez...
Rahmetli Cumhurbaşkanı Özal’ın mirasçıları, yani karısı Semra Özal ve büyük evladı Ahmet Özal şikayetçiler kervanına katıldı...
Turgut Özal eceliyle ölmemiş, öldürülmüş...
Olabilir, mümkündür... Zaten ölüm tarihinde hanımı ve oğlu sessizliğe bürününce hayret edenler çoğalmıştı...
Çünkü rahmetli Turgut Özal eceliyle ölmüşe benzemiyordu...
Yıllar sonra neyin nesi bu şikayet?
Anayasa değişikliği bazı uyuyanları uyandırmış olabilir mi?
Bence bir bilene sormalı...
Gizli/kapaklı hadiselerin iç yüzünü bilse bilse Süleyman Demirel bilir veya emanetçisi Hüsamettin Cindoruk...
Gıdıklayın bakalım güldürebilecek misiniz sayın Demirel’i?
Kılıçdaroğlu da bilir/bilmez üç-beş kelam etmeli... Herkes konuşup da onun susması caiz mi?
Hata yaparsa partilileri düzeltir anında... Önder Sav neleri düzeltmedi ki?
====================
Abur/cubur laf yapar fikirden arınırız
Verha sayıklayarak zikirden arınırız
Üstümüze durmadan yağmurlar yağar amma
Ne pislikten yıkanır, ne kirden arınırız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.