Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Ulusalcılık eşittir yurtseverlik... O da eşittir Marksizm mi?

Ulusalcılık eşittir yurtseverlik... O da eşittir Marksizm mi?

Her zaman söylüyorum, yine söyleyeceğim: Türkiye öyle bir durumda ki; gerçekten de “sap” ile “saman” birbirine karıştı... Bir diğer ifadesiyle, “at izi”nin “it izi”ne karıştığı bir süreç yaşıyoruz... Kafamı, mantığımı ve aklımı ne kadar zorlasam da, bazı “ilişki”leri, bazı “beraberlik”leri ve bazı “işbirlikleri”ni izah etmekte zorlanıyorum... Hani; “Bu terazi, bu sıkleti çekmez” deniliyor ya, bu “birliktelik”ler de bir türlü izah edilir gibi değil... Meselâ, bir zamanların “ülkücü ağabey”lerinden Yaşar Okuyan’ın, bugünlerde “Doğu Perinçek ile aynı safta” olacağı, kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi... çünkü, o Yaşar Okuyan ki, Hergün’deki yazılarında Doğu Perinçek’ten “Topal Gerilla” diye söz ederdi... Aynı Yaşar Okuyan’ın, hem de “CHP çatısı” altında, yakasına “CHP rozeti” taktıracağı, “Baykal’la el ele” görüntüler vereceği hiç aklıma gelmezdi.
Ama, oldu bunlar!..
Hatta, dahası da oldu: Meselâ Veli Küçük, meselâ Kemal Kerinçsiz, meselâ Emin Gürses gibi isimler, Doğu Perinçek’le birlikte “Ergenekon terör örgütünün zanlısı” oldukları gerekçesiyle tutuklandılar!..
İşin garibi, “aynı çatı” altında İlhan Selçuk da vardı, Kemal Alemdaroğlu da!..
ULUSALCI KİM, YURTSEVER KİM?
Hani, “beş benzemez” derler ya, işte öyle bir şey!.. Ne ilginç değil mi, görünürde, bütün “benzemezler” bir arada!..
Bu nasıl iştir, bu nasıl senaryodur ve bu nasıl “organizasyon”dur ki; “sap”lar ile “saman”lar, “elma”larla “armut”lar bir arada!..
Bunların, “görünürde” bir tek “ortak nokta”ları var:
“Vatan!”
Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın; bir süre önce “Atatürk’e atfen” kullandığı şu söze sarılıyorlar:
“Vatan mevzubahis ise, gerisi teferruattır!”
Sadece Büyükanıt mı; “Atatürk” ismini bir “zırh” olarak kullanan hemen herkes sarılmıştı bu söze!.. İstanbul üniversitesi Rektörü Mesut Parlak’tan tutun da, İnönü üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu’na ve hatta “kartel yazarları”na kadar!..
Evet, hepsi yazmış ve söylemişti:
“Vatan mevzubahis ise, gerisi teferruattır!”
Oysa, Atatürk’e ait böyle bir söz yoktu!..
Atatürk böyle bir sözü hiç sarfetmemişti!..
Olsun!.. Onlar yine de kullandılar!..
Yalnız, benim anlayamadığım şu:
“Vatansever” olan kimdir?..
“Ulusalcı” olan kimler?..
“Vatansever”likten anladıkları nedir?..
“Vatansever”, “Yurtsever” veya “Ulusalcı” denilen kişilerin “görüş”leri, “düşünce”leri veya “ideoloji”lerinin kaynağında kim vardır?..
Kısaca sormak gerekirse;
Meselâ Yaşar Okuyan ile Doğu Perinçek’in, meselâ Kemal Kerinçsiz ile Kemal Alemdaroğlu’nun veya İlhan Selçuk’un ya da Prof. Dr. Yalçın Küçük’ün “vatanseverlik” anlayışları aynı mıdır?..
Ne yalan söyleyeyim; şu “Ergenekon Terör örgütü” ile ilgili söylentiler çıktı çıkalı, bu soruyu soruyorum kendime;
“Yurtsever” kimdir?
“Ulusalcılık” nedir?..
“ULUSALCI EŞİTTİR YURTSEVER”MİŞ!
Derken, Ziya arkadaşım yetişti imdadıma...
“Cumhuriyet’ten Hikmet çetinkaya’nın yazılarını okursan, yurtseverliğin ne demek olduğunu anlarsın!”
Hemen Cumhuriyet gazetesini istedim Arşiv servisimizden ve başladım Hikmet çetinkaya’nın yazılarını okumaya...
Hikmet çetinkaya, 4, 5 ve 6 Nisan 2008 tarihli yazılarında, “Yurtsever Olmanın Zamanıdır” diyor ve “yurtsever olma”nın ne demek olduğunu da şöyle açıklıylordu:
“Ankara Kızılay Meydanı’ndaki görüntülere bakınca utandım...
Demokrasi bir yaşam biçimidir!..
“Ulusalcı” yani “yurtsever” olmanın zamanıdır!..
Eğer AKP Türkiye’de demokrasiyi, özgürlükleri genişletmek istiyorsa, ABD ve AB yalakalığına değil, toplumsal uzlaşmayla laik, demokratik, özgürlükçü bir Anayasa’ya gereksinimi vardır...”
Gördüğünüz gibi; çetinkaya’ya göre;
“Ulusalcı” demek, “yurtsever” demekmiş!..
Bu durumda; demek oluyor ki;
Tamamının “ulusalcı” olduğu söylenen “Ergenekon Terör örgütü”nün zanlıları ve sanıkları, aynı zamanda birer “yurtsever”dir!..
Kısa ve öz ifadesiyle; “Ulusalcı eşittir, yurtsever!”
YURTSEVER EŞİTTİR MARKSİST!
Peki, “ulusalcı/yurtsever”lerin dünya görüşü nedir?..
Hangi konuda, ne düşünürler, ne söylerler?..
Hikmet çetinkaya, bunu da 5 Nisan tarihli yazısında açıklıyor:
“Yurtsever ya da ulusalcı olmak askeri darbelere, cuntalara karşı demokrasiyi, özgürlükleri ve evrensel hukuku savunmaktır!.. Ulusalcılık, yani yurtseverlik etnik milliyetçiliği, ırkçılığı, faşizmi desteklemek değildir.
Son yıllarda “ulusalcılık” ve “yurtseverlik” devlet içinde örgütlü çetelerle, mafyayla birlikte terazinin aynı kefesine konuldu...
AKP’ye muhalefet eden yazarlar, çizerler, aydınlar, bilim insanları “ırkçılık” yapmakla suçlandı, eleştirildi.
Marksizmi bilen, ulusalcılığın, yurtseverliğin ne olduğunu anlar.”
Devam ediyoruz çetinkaya’nın yazılarını okumaya...
İlk yazısından, “Ulusalcılığın, yurtseverlik olduğunu öğrenmiştik...” İkinci yazısından da, “ulusalcı ve yurtsever” olanların “peşkeş”lere, “askeri darbe”lere, “cunta”lara karşı olduklarını, onların “demokrasi, özgürlükler ve evrensel hukuku” savunduklarını öğrenmiş olduk!..
Yerseniz!..
Gelelim, “zurnanın zırt dediği” noktaya!..
çetinkaya, “yurtseverlik” ve “ulusalcılık” üzerine kalem oynattığı 6 Nisan tarihli yazısında, aynen şunları yazmış:
Gecenin ilerlemiş saatlerinde Cemal Kırat’la “yurtseverlik” ve “ulusalcılık” üzerine sohbetimizi... Serdar Kızık’ın anılar denizinden çıkardığı 1980 öncesi olaylarını, fotoğraflarını, hapislik yıllarını... Türkiye Komünist Partisi’ni... Dönekleri, Soros’un çocukları’nı...
Ne diyordu Cemal Ağabey:
“Yurtsever olmadan Marksist olunmaz!”
Neymiş, neymiş;
“Yurtsever olmadan, Marksist olunmaz”mış!..
Ne demektir bu? Demek oluyor ki; “Marksizm”e giden yol, “yurtseverlik”ten, yani “ulusalcılık”tan geçiyormuş!..
Bu da demektir ki;
Yaşar Okuyan’lar, Veli Küçük’ler, Kemal Kerinçsiz’ler yani “Ergenekon” zanlıları, henüz “yolun başında”dırlar!..
Şimdilik “ulusalcı”dırlar!.. Biraz daha büyüdüklerinde “Marksist” olacaklar!.. Hikmet çetinkaya, öööle diyoo!..
Benim, “3 yazı”dan çıkardığım sonuç şu:
“Yurtseverlik eşittir, ulusalcılık!..
Ulusalcılık da eşittir, Marksizm!!!”
Heeyyy “eski ülkücü”ler, duydunuz mu?..
Bakın ne diyor çetinkaya’nın Cemal abisi;
“Yurtsever olmadan, Marksist olunmaz!”
Vay anasını sayın seyirciler;
“Ulusalcı”ların, yani “yurtsever”lerin, yani “Ergenekoncu”ların; aslında “Marksizm’e doğru yelken açtıkları” kırk yıl düşünsem hiç aklıma gelmezdi!..
Görüyorsunuz... Yaşayan, neler görüyor!..
YALçIN KüçüK NE KADAR ULUSALCI?
Ekranlara, boynunda "kırmızı kaşkolu" ve kafasında "Atatürk'ün kalpağı" ile çıkan, hemen herkese "Ulusalcılık ve Kemalizm" fetvaları(!) veren Prof. Yalçın Küçük'ün de, aslında bir "Apo ve PKK sempatizanı" olduğunu öğrendim ya, bundan sonra kolay kolay şaşırmam!..
Efendim, Taraf'ta önder Aytaç ve Emre Uslu'nun ortaklaşa kaleme aldıkları 7 Nisan tarihli yazıda;
"Doğu Perinçek'in öcalan'a gül verirken çekilen fotoğrafı çok tartışıldı. Bu günlerde televizyon televizyon dolaşıp kafasında Atatürk'ün kalpağıyla ulusalcılık ve Kemalizm fetvaları veren Yalçın Küçük'ü de tartışmaya açma zamanı geldi ve hatta neredeyse geçiyor... Hayır, söylediklerini ciddiye aldığımızdan değil; onu ciddiye alan Kemalist safoşları uyarmak istiyoruz" denildi ve Prof. Yalçın Küçük'ün "Apo'yu öven" şu sözleri aktarıldı:
¥ "Sizi çok sağlıklı, çok da güzelleşmiş gördüm. Bütün bu gürültülere, savaşa rağmen, herhalde içiniz rahat olmalı. Gerçekten sizi çok iyi gördüm." (s.10)
¥ "Sevgili Başkanım, ...Mücadele sürüyor, savaş devam ediyor. Ama, geçen yaz hem Halkın Emek Birliği için hem de Bochum'daki Uluslararası Festival için gittiğimde şunları söyledim: "Harran'ın altında kanallar açılıyor, üstü yeşerecek. Bu güzel ama PKK ve özellikle lideri APO Kürt insanının başında gül bahçesi açtırıyor" dedim." (s.10)
APO HAYRANI BİR KEMALİST!
Lütfen dikkat; Apo’ya övgülerle dolu bu sözler, 1993 yılında Abdullah öcalan ile görüşen ve daha sonra bu görüşmeyi "Dirilişin öyküsü" adıyla kitaplaştıran Yalçın Küçük'ün kitabından alınan sözlerdir.
Buyrun, "Kırmızı" kaşkollu, "Atatürk kalpaklı" ve aynı zamanda "Ulusalcı" ve “Marksist” olan Yalçın Küçük'ün "Apo'ya övgü" dolu ifadelerini okumaya devam edelim:
¥ "Efendim, PKK'nin Kürtlüğe bakışı, diğer ulusal hareketlerden ve bir de diğer Kürt hareketlerinden farklıdır. ...Yani sizin yönetiminizdeki PKK'nın Kürtlüğe bakışı, diğer bütün ulusal hareketlerden farklıdır. Kemal Paşa'da Türklüğü abartma var. Veya abartma denmese bile, en azından olduğu haliyle kabul etme, dönüştürmeme var. Benim PKK'de gördüğüm, devlet mahkemelerinde, panellerde de söylediğim nokta, "PKK ve lideri Abdullah öcalan Kürtlüğü değiştirerek yükseltmek istiyor. Bu yüzden de çok eleştiriyor" ifadesidir. Bu sizin önemli bir ayrılık noktanızdır. Ve her zaman bunun övgüyle kaydedilmesi lazımdır." (s.104)
Şu satırlar da; "Atatürk kalpaklı Kemalist, Marksist ve Ulusalcı Prof'umuz"a aittir:
¥ "Peki sevgili Başkanım, ...bana göre de 1920'de Kemal Paşa, o lider kadrosu içinde en geride olan insandı, ama çeşitli nedenlerle başkanlığı aldı. Ve sonunda 1925-26'lardan sonra ve 1930'lu yıllarda Kemalizm denilen yüzeysel, bir zaman için işleyen bir sistemi ortaya koydu ve bir müddet için Kürtlüğün üstünü örttü. ...Şimdi buraya geldiğimizde bu Kemalizm'in bana göre arabesk bir yanı vardı. Arabeskten kastım şu: Arap dünyasında her şey yüzeyseldir, bütün figürler derinliği olmayan figürlerdir. Kemalizm'i de felsefi anlamda belki arabesk bir ideoloji olarak düşünebiliriz. ...Ben PKK'ye ve sizin hareketinize baktığımda bunun birçok özelliğini görüyorum. Sizin deyiminizle dağılan, bitmek üzere olan Kürd'ün yükselmesi ve rönesansında, eğer görünebilirse, bir anlamda insanlık bayrağını eline alışını görüyorum. Diğer bir yanı, bölge insanına yönelik bir başlangıç olarak görüyorum." (s.106)
¥ "Yani ben Türklüğümden artık utanç duyuyorum. "Kardeşlik" diyorsunuz. Kürtler o kadar yükselecek, Türkler yerin dibine girecek! Ne kardeşliği olabilir bu?" (s.110)
YOLLARI PKK'YA MI çIKACAK?
Bunların yazılmasından bu yana 15 yıl geçmiş!..
Bu 15 yılda nasıl da "değişim" geçirmişler görüyor musunuz?.. Artık, buna "değişim" mi denir, "dönüşüm" mü, yoksa "evrim" mi, siz karar verin!..
Görüyorsunuz ya; eski "Marksist"ler, aynı zamanda "Apo hayranı, PKK sempatizanı" imiş!..
Şimdi, "Ulusalcı" ayaklarına yatıyorlar!..
Şu işe bakın ki;
"Bugünün Ulusalcıları" da, mesafe kaydedip; önce “yurtsever” sonra "Marksist" olma yolunda!..
Bir gün gelir de, "yolları PKK'da kesişirse" hiç şaşmam!
İster misiniz;
Apo'yu da başlarına geçirip, "1 Numara" yapsınlar?!?

Türkiye’nin yarısı kimin?
Biliyorum, başlığı okur okumaz; "bu, ne biçim soru?" diyecek ve ekleyeceksiniz: "Türkiye, Türklerindir!"
Aynen, "Hürriyet'in logosu"nda yazdığı gibi!.. Onlar da, "Türk bayrağı ve Atatürk portresi"nin tam altına "Türkiye Türklerindir" diye yazıyorlar ya... Dolayısıyla, "Türkiye'nin yarısı kimin?" sorusuna şaşırmanız gayet normal!..
Ama ben, bilinçli olarak soruyorum bu soruyu!.. çünkü efendim, "Türkiye Türklerindir" logolu Hürriyet'in "Spor ilâvesi"nde yayınlanan "Avrupa" haritasında her nedense "Türkiye'nin yarısı yok"tu!.. "Büyükçe bir Kıbrıs"a benzetilen spor winyetinde, Türkiye'nin "Doğu"su ve "Güneydoğu"su, resmen ve alenen silinmişti!..
Merak ediyorum; Hürriyet, bunu "farkında olmadan" mı yapıyor, yoksa farklı bir "harita"ya mı "alıştırıyor" bizleri!?!..
"Türkiye'nin yarısı"nı kime peşkeş çektiler acaba?


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi