İkinci Lale Devri
Pasarofça Antlaşması ile başlayıp Patrona Halil İsyanı ile sona eren döneme Lale Devri deniliyor: 1718 ile 1730 arası. Pek bilinmez ama bu döneme “Lale Devri” adını veren Yahya Kemal Beyatlı’dır.
Lale Devri, zevk ve sefa devri olarak da bilinir. Devlet durmadan toprak ve itibar kaybederken, yoksulluk yıkıcı bir hale gelmişken, lale soğanlarının onlarca altına alınıp satılması, Müslüman Türk milletinin alışık olmadığı bir şeydi. Bu çarpık duruma ancak on iki yıl dayanabildiler.
Günümüze dönersek...
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, tabiri caizse, İkinci Lale Devri’ni başlattı. (Uluslararası Lale Festivali, sergiler, kitaplar, dikilen milyonlarca lale soğanı vs.)
Şu tesadüfe ya da Allah’ın hikmetine bir bakın: Bir yandan İkinci Lale Devri tüm hızıyla devam ederken, bir yandan da Vakıflar Genel Müdürlüğü Beyazıt semtindeki Patrona Halil Hamamı’nı yeniden ihya (restore) ediyor. İnsanın, “bu nasıl dünya, hikâyesi zor” diyesi geliyor.
Nüfusu 12 milyonu aşan İstanbul’a 12 milyon lale soğanı dikilmiş. Kişi başına bir soğan... Ayrıca 1 milyon 800 bin lale soğanı da halka dağıtmış.
Ve sonuç: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş, “lale için 2,7 milyon Yeni Türk Lirası harcadık” diyor. Eski Türk Lirası’na göre, ki biz hâlâ oradayız; 2,7 katrilyon... İşte şimdi büyük para oldu!
Soğanlı bitkilere alabildiğine meraklı biri olarak, elbette lalelere, sümbüllere ve bilumum çiçeklere karşı değilim. Fakat abartılmasına ve israfa karşıyım. “önce insan” demeyenlere de...
Türkiye’de şu kadar insan açlık sınırının altında yaşarken, bu kadar insan günde 1 $ ile “geçinirken”, otoban kenarlarının bile laleyle süslenmesi, göze hoş gelse de, vicdana hoş gelmiyor. (Otobanda durmak, beklemek, yolcu indirmek, bindirmek yasaktır. Saatte yüz kilometre hızla giderken laleyi kim görecek, kim bakacak?)
Daha da ileri gidersek, kimilerine göre olayı “abartırsak”, komşumuz Irak’ta dört milyon (4,000,000) kadın savaş ve terör nedeniyle dul kalmışken, hiçbir sosyal güvencesi olmayan bu kadınların önemli bir kısmı dilencilik ile geçinmeye, çocuklarını doyurmaya çalışırken; abluka altındaki Gazze’de Filistinliler ne haldeyken; bizim “laleye şu kadar para harcadık” diye övünmemiz, Allah katında acaba nasıl bir karşılık bulur?
Bir de şu var: Lale gibi bitkilerin soğanı genellikle bire üç verir. Bu sene bir soğan dikersiniz/ekersiniz, seneye üç soğan alırsınız. Yalnız, mevsimi gelince soğanları topraktan çıkarıp uygun bir yerde (rutubetten ve güneşten uzak bir yerde) saklamanız gerekmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, mevsimi geldiğinde bu soğanları topraktan çıkarmadığı için, hepsi çürümektedir. Değil mi; seneye tekrar 12 milyon soğan daha almak varken, onları topraktan birer ikişer çıkarmak için kim uğraşacak?
Lale Devri’ni şiirlerine “konu edinen” Nedim; “Bu şehri Stanbul ki bî misl ü behâdır / Bir sengine yekpare Acem mülkü fedadır” demiş.
Lale soğanı eşliğinde biz bu dizeleri terennüm ederken; yeni mülk edinme kanunuyla birlikte, Yunanlılar bize göre İstanbul’dan, kendilerine göre Kostantinapolis’ten 3,804 (üç bin sekiz yüz dört) emlak satın almış. (Bursa da ayrı bir yazı konusu. Yunanlıların en çok rağbet ettiği ikinci vilayetimiz Bursa imiş. Yunanlılar Bursa’dan 1,158,940 metre kare (bir milyon yüz elli sekiz bin dokuz yüz kırk) toprak satın almış. Niye Bursa?)
Neyse... Bursa bahsini, Allah izin verirse önümüzdeki günlerde yazarız.
Yazımızı toparlarsak... Birinci Lale Devri on iki sene sürmüştü. İkinci Lale Devri de ilk yerel seçimlerde sona ererse, şaşırmayın... Böylece, ikincisinin ömrü de aşağı yukarı birincisi gibi olmuş olur.
öyle olmasaydı, böyle olmazdı...
Sıklıkla yargının bağımsızlığından söz ediliyor. Doğrudur. Türkiye Cumhuriyeti ne kadar bağımsız ise yargı da o kadar bağımsızdır.
Son sınır ötesi operasyonda cumhuriyetimizin ne kadar bağımsız olduğunu hep birlikte gördük. Ya da HAMAS lideri ülkemizi ziyaret edince...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.