Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Laikliğin ya da laiklerin demokratlaşması!..

Laikliğin ya da laiklerin demokratlaşması!..

AKP hakkında da laiklik karşıtı hareketlerin odağı olmak iddiasıyla kapatma davası açılmasının ardından laikliğin ne olup olmadığı tartışmaları yeniden gündeme geldi. özellikle de AB çevreleri laikliğin ihlal edildiği iddiası ile iktidar partisinin kapatılmasının istenmesini anlamakta zorluk çekiyorlar. Ancak aynı çevrelerin Refah ve Fazilet Partisi’nin kapatılması sürecinde aynı tavrı sergilememiş olmalarını yani AB çevrelerinin bugün sergiledikleri tavrın samimiyetine ne ölçüde inanabileceğimizi sorgulamamız gerektiğini hatırlatıp esas konumuza geçmek istiyorum.

Bu arada AB’nin değer yargılarına aynen katılmadığımı, hatta Türkiye’nin AB’ye girmesine karşı olduğumun altını çizmekte yarar görüyorum. Maksadım AB yandaşlarının bazı konulara dikkatini çekmektir. Hem Türkiye’nin AB’ye girmesi için çırpınıp hem de laiklik adı altında demokrasinin rafa kaldırılmasına destek verenlerin içinde bulundukları garabeti hatırlatmak istiyordum.

Bugün Türkiye’ye gelecek olan Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso Brüksel’de AKP kapatma davası ile ilgili yaptığı açıklamada “Biz demokratik laklikten yanayız” demiş. Bu sözden Türkiye’de uygulanan laikliğin demokratik olmadığını, laikliğin korunması adına demokrasinin bir kenara itilebildiğini anlamak da yanlış olmaz sanıyorum. Hatta Türkiye’de bir kısım çevrelerin demokrasinin laikliğe zarar verdiği gibi bir anlayış sergilediklerini de çıkarmak mümkün.

Barroso’nun söylediklerini kendime delil kabul etmek gibi bir niyetim yok. Ancak, laikliğin kaynağının Avrupa olduğu, Türkiye’nin bu kavramı Avrupa’dan aldığı düşünülürse bizdeki laiklerin kraldan fazla kralcı takıldıkları görülür. Sanıyorum Barroso’nun, “Din ve devletin birbirinden ayrılmasını istiyoruz. Ama, aynı zamanda laikliğin yeni din olamayacağını da biliyoruz. Avrupa’da laiklik var ama dine büyük saygı da var” şeklindeki sözleri de bizdeki laikçileri yakından ilgilendirir. İlgilendirmesi gerekir. Hem kendilerine Avrupa’yı örnek alıp hem de laikliği adeta dinin yerine kaim kılmak gibi bir takım çabaların sergilenmesi çelişkinin de ötesinde garabet örneğidir.

Bir yandan laikliği bayraklaştırıp öbür yandan dini kuralların uygulanmasına sınırlar getirilmesi, insanların hangi dine ne şekilde inanacaklarının belirlenmeye kalkışılması bizdeki laiklik ile Avrupa’daki laikliğin birbirinden çok farklılık arz ettiğini gösteriyor.

Bu bakımdan artık bu ülkede neyin ne olduğunun net bir şekilde belirlenmesi gerekiyor.. Laiklik Avrupa’da olduğu gibi din ile devletin birbirinden ayrılması mıdır? Ya da ülkemizde dinin yerine geçirilmesi düşünülen bir kavram mıdır? Laiklik ile demokrasi çatışma halinde midir?

Bu soruların cevabı net bir şekilde belirlenmeden bir takım güç odaklarının keyfi yorum ve uygulamalarına terk edildiğinde ülke karmaşaya sürükleniyor. çünkü, bir yandan insanlar inandıkları gibi yaşayamaz, bir takım engellerle karşılaşırken öbür yandan laiklik adeta dinin yerine geçmiş bir kurum gibi gösteriliyor.

Laikliğin kaynağı ülkelerin temsilcileri bile ülkemizdeki laiklik anlayışını ve uygulamasını anlamakta zorluk çekiyorlarsa ortada bir yanlışlığın olduğunu düşünmek gerekmez mi?

özellikle de medeniyetin kaynağını Avrupa’da arayan beyinlerce insanımıza dayatılan laiklik anlayışının anlaşılır yanı olabilir mi?

Demek istediğim o ki, ülkemiz AB yandaşları yeni bir değerlendirme yapmak durumundadırlar. Bazı kavramlar konusunda AB ülkelerini kendi çizgilerine çekme imkanları yoktur. Söz gelimi eğer AB yanlısı olmaya devam edeceklerse ne laikliği yeni bir din gibi algılayabilirler ne de laikliği korumak adına demokrasiden vazgeçebilirler. Bu çelişkiden kurtulmadıkları sürece Avrupalı olmaları mümkün değildir. Elbette Avrupalı olmanın tek şartı laiklik anlayışı değildir. Anca; şu anda aşılması gereken ilk çelişki laiklik olarak görülüyor.

Barrosso demokrat bir laiklikten yana olduklarını söylüyor. Aslında ülkemizde laikliğin demokratlaştırılmasından çok laiklerin demokratlaşmasına ihtiyaç olduğu görülüyor. çünkü, kafalar demokratlaşmadan bir takım hukuki sınırlar çizilmesi fazlaca işe yaramıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi