AK Parti ve CHP’nin dikkatine!
İki sözüm var aslında.. Sistemin iki majör siyasi hareketine.. Biri AK Parti, biri CHP.. MHP’yi zaten Allah’a havale ettiğimden ona söyleyecek sözüm yok.. AK Parti’ye acilen, başörtüsü meselesi ile ilgili uzlaşma arayışlarından, siyasi müzakerelere girişmekten, diğer partilerle temas kurmaktan kaçınmasını tavsiye ediyorum. Zira bu iş, hiç de Başbakan’ın ya da parti kurmaylarının düşlediği gibi gitmeyecek.. Tıpkı Anayasa’nın 10 ve 42. maddelerinde olduğu gibi “tuzağa” düşürülmek üzereler. Hatırlarsınız değil mi, bir MHP kurmayı, AK Parti’yi, süreçte nasıl tuzağa düşürdüklerini, bir gece, ortamın rehavetine kapılarak nasıl kaçırmıştı ağzından.
Şimdi de CHP’nin tuzağına düşmek üzereler.. Şunu net biçimde görmemiz lazım, AK Parti milletvekilleri kapı kapı dolaşıp uzlaşma ararken, YÖK zaten üzerine düşeni yapıyordu.. Önce biliyorsunuz, üniversitelerde herhangi bir yasak olmamasına rağmen keyfî uygulamalara son vermek için rektörlüklere yazı gönderdi YÖK.. Ardından da bütün sınavlardaki başörtüsünü yasaklayan maddeleri kaldırdı attı çöpe.. Bu iş bu kadar aslında.. Daha da yasal, anayasal, babayasal güvenceye ihtiyaç yok.. İş bitmiştir. AK Parti’nin ivedilikle başörtüsü meselesinin peşini bırakması lazım.
Yoksa içinden çıkılmaz bir hâl almak üzere işler, söyleyeyim. Şimdi dönün geriye yapın muhasebenizi.. 10 ve 42’ye hiç dokunmasaydınız ve işin Anayasa Mahkemesi’ne (o günkü yapısı itibariyle böyle bir karar çıkacağı hiç de sürpriz değildi) gitmesine engel olsaydınız, bugün işler daha kolay çözülmez miydi? O gün MHP tuzak kurmuştu, bugün de CHP.. Yalnız CHP’nin kurduğu tuzak, MHP’ninkinden çok daha tehlikeli.. Zira, CHP, üniversitelerde kılık-kıyafet serbestliğinin koşulu olarak, diğer her yerde başörtüsü kullanımının yasaklanmasını sağlamaya çalışıyor.. Yasal güvence işte bu.. Bir şeyin serbest olması kanun hükmüne bağlanmaz. Yasak olması kanun hükmüne bağlanır.. Bir şey serbestse, serbesttir. Bunu lütfen aklınızdan çıkarmayın..
Gelelim CHP’ye.. Zil takıp oynuyorsunuz Başsavcı meseleye karıştı diye.. Bir zahmet 23 numaralı bildiriyi okumaya bile tenezzül etmiyorsunuz.
Anayasa Mahkemesi Başkanı “Statükonun kibirli mensupları” deyince, “Cübbeni çıkar siyasete gir” diyorsunuz, Başsavcı ayar vermeye kalktığında dut yemiş bülbüle dönüyorsunuz.. Haşim Kılıç konuştuğunda (her kelimesine katılsam bile) siyasete müdahale ettiği için verdiğiniz tepkiyi, Başsavcı konuşunca da versenize.. Desenize, “Sana ne kardeşim, biz milletin yetki verdiği yasama organının unsurları olarak, kavga-dövüş çözeriz bu meseleyi. Sen kendi işine bak” desenize..
Bak sevgili CHP.. Zaten; C, H ve P olarak üç parçaya ayrılmışsın. Ve Başsavcı’nın o çok desteklediğin bildirisindeki gerçek muhatap, hiç de zannedildiği gibi AK Parti falan değil. Düpedüz sensin.. Daha doğrusu senin yeni yönetimin.. Kemal Bey, lütfen dikkatli okuyun.. Ne zamanki Baykal, Kutlu Doğum Haftası’ndaki gibi bir açılım yaptıktan sonra tasfiye edildi, sen de “Başörtüsüne hürriyet getireyim” dediğinden beri burnun topraktan çıkmıyor.. Bunların tesadüf olduğunu düşünüyorsan, CHP Genel Başkanlığı koltuğunu bir süreliğine unut, süreci tepeden bir izle bakalım.. Bakalım bakalım ne göreceksin..
Kalın sağlıcakla...