'Endişe', yanlış bilgi vermenin mazereti olamaz!

'Endişe', yanlış bilgi vermenin mazereti olamaz!

Bazı köşe yazarları pek şahanedir! Öyle tuhaf laflar ederler ki insanın içinden, her yazısına cevap vermek geçer.
Bu tip yazarlara son olarak Binnaz Toprak eklendi. Tabloidleşen Radikal gazetesinin "endişeli modern" kotasından medyaya dahil oldu.
Normal şartlar altında, bir siyaset bilim hocasından öğrenecek çok şeyimiz olması gerekir. Tabii "doğru bilgiler vermesi" kaydıyla!
Ancak Binnaz Toprak böyle yapmıyor.
***
"Bilgi" meselesine girmeden önce biraz arka plan malumat...
Tarhan Erdem ve şirketi KONDA'nın araştırmalarda kullandığı "endişeli modern" diye bir "pop" kategori var. Raporlarında modernleri üçe ayırıyorlar: "Endişeli modernler", "mazbut modernler" ve "muhafazakâr modernler".
Endişeli modernleri Tarhan Erdem şöyle tarif ediyor:
"Endişeli modernler, AK Parti'nin, Türkiye'de dini kuralları egemen kılmak istediğine inanıyor. 2002'de, sadece bir kuşkuydu bu. Ama şimdi bu kuşku, endişeli modernlerde azalmak bir yana, kesin hüküm haline dönüştü. Artık tartışmıyorlar, 'AK Parti şeriat getirecek, nokta. Türkiye'yi İran yapacak, nokta' diyorlar." (Taraf, 20 Eylül)
Geçerken "mazbut modernleri" de not edeyim: Erdem'e göre onlar, endişeliler tayfasının anneleri, babaları. "Daha farklı modernler bunlar. Kendilerine göre onları Cumhuriyet yetiştirdi ve Cumhuriyet'i koruyacaklar. Bunu gönülden hissediyorlar.")
***
Binnaz Toprak bu tabire bayıldı. Laf uymuştu. Pek şık durmuştu. İlk yazısında kendisini endişeli modern ilan etti. (17 Ekim)
Ancak Toprak, endişeli modern tabirini bizzat Tarhan Erdem'den değil, gazetenin Yayın Yönetmeni Eyüp Can'dan, yani kulaktan dolma biçimde öğrendiği için ortaya tuhaf bir durum çıktı.
Daha ilk yazısında, "AKP iktidarının başarılı icraatları yadsınamaz..." diye lafa başladı.
Bu başarıları sayıp döktü.
Ardından da, "Hemen belirteyim, endişelerimin kaynağında 'şeriat devleti korkusu' yok" dedi.
Ama bilmediği bir şey vardı: 'Endişeli modern' kategorisi, tam da o topaklaşmış şeriat korkusunu anlatıyordu!
***
Peki, endişesinin sebebi neydi?
"Endişeliyim çünkü demokrasinin çoğunluk popülizmi ve tahakkümüne dönüştürülerek azınlıktakilerin ötekileştirilmesini (...) fevkalade sorunlu buluyorum" diyen
Binnaz Toprak, KONDA'nın "mazbut modern" kategorisine daha çok uyuyordu. Bana inanmayan yukarıdaki tarifi yeniden okusun.
(Ne diyor bu adam? Mazbut mu? Ben mi? Hayır, olamaz! Yakışmaz. Şık durmaz. Fikrimi değiştirebilirim ama sıfatımı asla!)
***
Gelelim doğru bilgi meselesine...
Binnaz Toprak dünkü yazısında yine baltayı taşa vurdu. Şöyle diyordu:
"Hukuk devletinde yazılı kurallar geçerlidir, fiili uygulamalar değil. Bugünkü YÖK Başkanı'nın yasaya rağmen başörtüsünü serbest bırakma talimatı keyfidir."
Üniversitede başörtüsünü yasaklayan yasayı Binnaz Toprak nerede okumuş? Yanlış bilgi veriyor: Yok böyle bir yasa!
Zaten bütün sorun da bundan kaynaklanıyor. Yasağı yaratan kanun değil. Yasağı Kemalist bürokrasi yorum yoluyla oluşturdu.
Hem Anayasa Mahkemesi, hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, özetle "böyle bir yorum yapılabilir" dedi.
Yani mevcut yasaları demokratça da yorumlayabilirsin, hoyratça da...
İşin komik tarafı, Binnaz Toprak, "eski YÖK'ün" dayatmalarına karşı, başörtülü öğrencilere "müsamaha" gösteren, bir hoca...
Ama gördük işte: Meğer neyi, niye yaptığını bilmiyormuş!
Bir siyaset bilimcinin bunları bilmeden koca bir yazı döktürmesine sen ne ad veriyorsun sevgili okur?
Not: "Senin hocan olmuş bir profesöre bu lafları nasıl edersin" mi diyorsunuz? O zaman hukuk profesörü Ergun Özbudun'un dünkü Star gazetesinde yayınlanan söyleşisini okuyun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi