Vahim ve Derin Bir Komplo
Şahıs ismi, kurum ismi vermeyeceğim... O zatı tanırım. Kendimden şüphe ederim, ondan etmem. Gerçekten Müslüman, doğru dürüst, ahlaklı, faziletli bir insandır. Birtakım şer güçleri onun başına çorap örmek istiyorlar... Vahim ve derin bir komplo karşısındadır.
O zat ne kendisi yer, ne de başkasına yedirir.
Bu yüzden umum yiyiciler, vurguncular, çöpleniciler, ihalelere fesat karıştırıcılar, alavere dalavereciler onun ayağını kaydırmak istiyorlar.
Fazla yazmayacağım. Bakalım komplo nasıl gelişecek?
Dilerim Allah'tan, komplocular kazdıkları kuyuya düşsünler.
Bu komplo öyle bedavaya yapılmıyor. İşin içinde milyarlarca dolarlık rantlar vardır.
Bu memleket o hale geldi ki, yedirmeyeni yiyorlar.
*(İkinci yazı)
Böylelerinin Namazı Bile Kılınmaz!..
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Hayber seferinde şehid olan bir kimsenin cenaze namazını kılmamıştır. O zat şehid olunca Ashabtan birkaç kişi Efendimize gelmiş, "Ya Resulallah!.. Filanca şehid düştü, buyurun namazını kılıverin..." demişler, Efendimiz, "Siz kılın" deyince şaşırmışlar, niçin diye sormuşlar. Efendimiz o zat için "O ganimet mallarından bir şeyi gizleyip zimmetine geçirdi, namazını kılmam" buyurmuşlar. Gitmişler araştırmışlar, o kişinin eşyaları arasında gizlenmiş bir çift ayakkabı bulmuşlar...Efendimize mâlum olmuş...
Bu anlattığım hâdise muhaddislerin, ulemâ ve fukahanın çok iyi bildiği bir şeydir.
İslam Şeriatine göre, cihad esnasında toplanan ganimet malları getirilir, Müslümanların kumandanına teslim edilir. O, beşte birini İslam devletine ayırır, geri kalanını gaziler arasında âdil şekilde dağıtır.
Bir kişi bir ganimet malını zimmetine geçirirse buna gulûl denir.
İşte Resûl-i Kibriya Efendimiz gulûl yapan bir şehidin bile namazını kılmamıştır.
Asr-ı Saadet'ten sonra müctehid imamlar, büyük ulema ve fukaha gulûl kavramını genişletmiş, Müslümanların Beytülmalinden mal ve para aşırıp zimmetlerine geçirenleri de bu sınıfa dahil etmiştir.
Mücahidlikle hırsızlık, yağmacılık, talan bir arada olmaz.
Resulullah Efendimiz bir çift yemeniyi (pabuç) zimmetine geçiren ve sonra şehid olan bir kimsenin cenaze namazını kılmadığına göre, zamanımızda halkın, saçı bitmedik yetimlerin, dulların, fakirlerin milyonlarca dolarını zimmetine geçiren, hortumlama yapan şerir ve şakilerin durumunu siz düşününüz.
İslam'ın beş temel şartı vardır: Kelime-i Şehadet, beş vakit namaz, zekat, Ramazan orucu, hac... İslam'ın bunlardan başka şartı yok mudur? Hiç olmaz olur mu, elbette daha başka şartları, farzları, emirleri ve yasakları vardır.
İslam'ın altıncı şartı istikamettir, yani doğruluk ve dürüstlüktür. İhlas da İslam'ın temel şartlarındandır.
İslam hırsızlığın her türlüsünü yasak ve haram kılmıştır.
İslam'ın temel şartlarından bir diğeri, haram yememektir. Müslüman meşru kazanç ve gelir elde eder ve onları meşru şekilde harcar.
Ankara adliyesinde derdest-i rüyet olan (halen görülmekte bulunan) bir dava var. Birileri kurban parası toplamışlar ve kurbanları kesmemişler...
Bugün mücahid, İslamcı, din kahramanı geçinen nicelerinin cenaze namazları bile kılınmaz.
İmana, İslam'a, Kur'ana, Şeriata, Tasavvuf ve Tarikata garazsız ivazsız, muhlisen lillah, ecrini sadece Allah'tan bekleyerek, din sömürüsü yapmadan hizmet edenlerin ellerinden ayaklarından öperiz.
Gulûl yapan hainlere ise yazıklar olsun deriz. Yarın Mahkeme-i Kübra'da nasıl hesap verecekler? Onbir ay boyunca her haltı yeriz, sonra ya hacca, ya umreye gider, anamızdan doğduğumuz gibi tertemiz döneriz mi diyorlar?Ya öyle mi?
* (Üçüncü yazı)
Norveç ve Türkiye
MİLLÎ EĞİTİM BAKANIMIZ "Bazı ana babalar kızlarını okullara başörtüsü ile göndermekte ısrar ederlerse çocuklarını ellerinden alabiliriz" demiş.
Doğrusu bu lafa üzüldüm. Bir ana babanın elinden kızını böyle pek ucuz ve gülünç bir bahane ile almak mümkün müdür?
Bir zır deli diktatörlükte mümkündür ama bir hukuk ve adalet sisteminde mümkün değildir.
Ergenekon sisteminde böyle bir şey mümkün olabilir ama demokratik bir sistemde olmaz.
Temel insan hak ve hürriyetlerinden biri de şudur:
"Ebeveyn (analar babalar) çocuklarına istedikleri dinî eğitimi verebilirler."
Demokrat bir ülke olan Norveç anayasasının ikinci maddesinde şöyle yazar:
"Norveç krallığının resmî dini Norveç Lüteryan kilisesidir. Diğer dinlere de tam bir hürriyet verilir. Norveç Lüteryan kilisesine mensup ana babalar çocuklarını bu dine göre yetiştirmekle yükümlüdür."
Norveç'te yaşayan dindar Müslüman bir aile kız çocuğunu isterse ilkokul birinci sınıftan itibaren okula başı bağlı olarak gönderebilir ve buna kimse karışmaz. Hattâ yan gözle bile bakmaz.
Norveç'te biri çıksa ve Müslüman bir kız okula başı bağlı olarak gönderilirse onu ailesinden koparıp alabiliriz dese, o kişinin aklından şüphe ederler.
Şimdi çok iyi biliyorum, birileri çıkıp "Burası Norveç değildir, Atatürk Türkiyesidir!.." diye hışımla haykıracaktır.
Doğru söylüyorlar... Burası Norveç,İngiltere, İsveç değildir.Türkiye'dir Türkiye...