Gerçek ve Asıl Cumhuriyet'e Dönüş
CUMHURİYET'in tehlikede olduğu yaygaraları yalandan, yanıltmadan, iftiradan, dezenformasyondan başka bir şey değildir.
Cumhuriyet 1923'te kurulmuştur.Bu ilk Cumhuriyet'in kuruluşundan birkaç sene geçmeden ihanet hareketleri başlamıştır.
Cumhuriyet adına temel insan hakları ve hürriyetleri vahim şekilde çiğnenmiştir.
Din, inanç, vicdan, fikir, görüş hürriyeti yok edilmiştir.
Basın hürriyeti kaldırılmıştır.
Muhalifler karakuşî mahkemelerde gayr-i âdil bir şekilde yargılanmış kimisi asılmış, kimisi sürülmüş, kimisi zindanlarda süründürülmüştür.
Siyasette çoğulculuk kaldırılmış, tek parti oligarşisi kurulmuştur.
Eğitim hürriyeti kaldırılmıştır.
Üniversiteler faşist sistemin kulu kölesi haline getirilmiştir.
Asıl ismini gizleyenMoiz Kohen adlı Yahudiye Türk milliyetçiliği kitapları yazdırılmış, bunlarda "Kahr olsun Şeriat" başlıklarıyla İslâm dinine saldırılmıştır.
Yeni yetişen kuşaklara din eğitimi verilmemiş, özel olarak vermek isteyenler ezilmiştir.
Ulemadan İskilipli Âtıf Efendi, Babaeski müftüsü ve daha binlerce ulema, fukaha, meşayih idam edilmiş, yahut zindanlara atılmıştır.
Halkımızın kimlik ve kültürüyle uyuşmayan kanunlar yapılarak aile ve toplum düzeni berhava edilmiştir.
1960'ta, 1971'de, 1980'de, 28 Şubat'ta darbeler yapılarak Cumhuriyet'in canına defalarca okunmuştur.
Cumhuriyet Cumhuriyet diye diye Cumhuriyet'in ırzına geçilmiştir.
Cumhuriyeti korumak bahanesiyle bir köy halkına insan pisliği yedirilmiştir.
Türkiye'deki Müslüman halk çoğunluğuna ikinci sınıf vatandaş, sömürge yerlisi, zenci parya muamelesi yapılmıştır.
Dindar Müslüman çoğunluk devlet için tehdit ve tehlike olarak görülmüştür.
Müslümanlara düşman muamelesi yapılmıştır.
TCK'nın (eski) 163'üncü maddesiyle Müslüman yazarlar, fikir adamları, din hocaları tarikat mensupları sudan bahanelerle tutuklanmış, zindanlarda çürütülmüştür.
Canına okudukları, bozdukları, ırzına geçtikleri sözde Cumhuriyeti ayakta tutmak için Türklerle Kürtleri, Sünnilerle Alevileri birbirine düşürmüşler, millî ve sosyal barış ve uzlaşmayı yıkmışlardır.
Ezanı Muhammedî yasağını kaldıran, millete biraz nefes aldıran başbakan Adnan Menderes'i asmışlardır.
Yapılan kötülükler, kanunsuzluklar saymakla biter mi?
İşte şimdi gerçek ve asıl Cumhuriyet'e dönme hareketi başlamıştır.
1923'ün Cumhuriyetine.
Yaygaracılar ne kadar yırtınırsa yırtınsınlar bu gidiş önlenemeyecektir.
* (İkinci yazı)
DOĞRU OLMAYAN KİŞİ DİNDAR MÜSLÜMAN OLAMAZ
DOĞRU, dürüst, güvenilir, âdil olmayan Müslüman dindar ve sofu Müslüman değil, fâsık ve fâcir Müslümandır.
İyi bir Müslüman olmak için elbette namaz kılınacak, oruç tutulacaktır ama sadece namaz kılmak ve oruç tutmak yetmez. Namazın ve orucun yanında istikamet (doğruluk dürüstlük), yüksek ahlak ve fazilet de gerekir.
Sahte sofu namazını kılıyor, bol bol da haram yiyor. İmanı varsa o Müslümandır ama kötü bir Müslümandır.
Dindarlıkla, sofulukla şunlar bir yerde olmaz:
Yalan söylemek,
Halkı kandırmak,
Haram yemek,
Emanete hıyanet etmek,
Lüks ve israflı bir hayat sürmek.
Akşam namazını eda ettikten sonra altı rekat da nafile evvâbîn namazı kılıyor. Doğru dürüst, ahlaklı, faziletli, haram yemez bir Müslümansa ne mutlu ona. Ellerinden öperiz.
Haram yiyorsa, hırsızlık ve hortumlama yapıyorsa, saçı bitmedik yetimlerin hakkına el uzatıyorsa, Nemrud ve Firavun gibi lüks bir hayat sürüyorsa o bir fasık ve facirdir, o bir münafık ve müraîdir. Onun sahte sofuluğu Müslümanları aldatmasın.
Şu sözü unutmayınız:
"Kişinin namazı ve orucu sakın bizi zarara uğratmasın, yâni onun namazına ve orucuna hemen kanmayınız. Siz o kişinin parayla (dindarlar ve dirhemlerle) olan muamelesine bakınız."
Namazını kılıyor, orucunu tutuyor ama para, maddî menfaat konusunda yalancı, sahtekar, üçkağıtçı, dolandırıcı, düzenbaz, hilekâr... Bu herifte veya karıda hayır yoktur.Böylesinin namazına ve orucuna kanan çok zarar ziyan eder.
Kur'ân'da "Sana nasıl emr olunduysa öyle dosdoğru ol" (Hûd sûresi) buyurulmuştur.Bu ayet indikten sonra Resul-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya Efendimiz "Hûd sûresi beni ihtiyarlattı" buyurmuşlardır.
Efendimiz kendisinden korkmuyordu, o, ismet sıfatıyla muttasıftı, Allah onu günahlardan, ayıplardan, çirkinliklerden korumuştu. O, kendisinden sonra gelecek Müslümanların durumundan endişe ediyordu.