Mehmet Ağar’dan bin defa özür diliyorum
Tam 57 yıldan beri yazıp çiziyorum. Gazetelere ve dergilere yazdığım makaleler binlerce sayfayı çoktan buldu. Bilmelisiniz ki ben, hiçbir yazımın başına, bugünkü gibi derin ötesi derin bir utançla oturmadım. Kalemimin üzerinde sanki kırk batman ağırlık var. Sanki ben, vatanımı satmak, milletimi kırk parçaya bölmek isterken suçüstü yakalanmışım da, 73 milyon kişinin önüne çıkarılmış gibiyim. Sanki, 73 milyon kişi hep birden yüzüme tükürüyormuş, bana lânetler yağdırıyormuş gibi utanıyorum.
Eski Emniyet Genel Müdürümüz eski İçişleri ve Adalet Bakanımız Mehmet Ağar’dan, millet önünde binlerce defa özür dilemem dahi utancımı hafifletmiyor.
Biliyor musunuz, biz, 3. Murat devrinde tam 23 milyon 334 bin 600 km2’ye yayılan bir büyük, bir muhteşem devlet idik. Sonra beyinsiz idareciler ve çeşitli sebepler yüzünden bölüne-parçalana, 780 bin km2’ye düştük. Şimdi bu 780 bin km2’lik vatanımızı da bize çok görenler var. İçeriden ve dışarıdan birtakım ihanet ocakları, bizi yeni parçalara bölmek gayretindeler. Eski Bitlis senatörlerinden Kâmran İnan’ın söylediği gibi, “Biz, dünyada en çok düşmanı olan ve kendimize düşmanlar yetiştiren bir milletiz.” Kâmran İnan içteki ve dıştaki düşmanlarımızın sayısının 200 bin olduğunu söylüyor. Ben, daha çok olduğuna inanıyorum. Her medenî devlet, kendisini iç ve dış düşmanlarına karşı korumakla vazifeli. Her devlet, kendi menfaatlerini korumak için çok ciddi teşkilatlar kuruyorlar. Mesela ben, John Barron‘un Nebioğlu Yayınları arasında çıkan 448 sayfalık KGB isimli eserini dehşetle okudum. Sovyet Rusya, resmî kuruluşu olan KGB vasıtasıyla içeride ve dışarıda ne cinayetler işletmiş ya Rabbim!
ABD-CIA vasıtasıyla -Türkiye de dahil olmak üzere- çeşitli ülkelerde, hükümet darbeleri yaptırıyor. Meclisleri kapattırıyor, Başbakanlar, bakanlar astırıyor.
Şu burnumuzun dibindeki Suriye bile, PKK lider kadrosunu, hem de hükümet merkezi Şam’da, barındırmadı mı? Bize karşı cinayetler düzenletmedi mi?
Ermeni devletinin kanatları altındaki ASALA militanları, bir zamanlar Fransa’da, cinayet üstüne cinayet işliyorlardı. Elçilik mensuplarımızı öldürüyorlardı. Biz de Türkiye’de, öldürülen o kişiler için cenaze merasimleri düzenliyor, sadece “kanları yerde kalmayacak!” diye zavallı beyanlarda bulunuyorduk. ASALA da cinayetlerine devam ediyordu. Sonra işe bizim MİT el attı. MİT İstanbul Bölge Başkanı Nuri Gündeş‘in ve Metin Günyol‘un basına açıklamalarını okudum. Diyorlar ki: “Abdullah Çatlı ile Viyana’da, bir kahvehanede oturup konuştuk. Sonra onu Paris’e yerleştirdik. Son derece vatanperver ve ketum bir kişiydi. Birlikte olduğumuz zaman yanlış yapmadı.” İddiaya göre, zamanın Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar da bu çok vatanperver Abdullah Çatlı’ya ve arkadaşlarına yeşil pasaport vermiş. Silah temin etmiş... Peki ne oldu sonra? Çatlı ve arkadaşları Paris’te kümelenen ASALA militanlarının büyük bir kısmını öldürerek ortadan kaldırdılar. ASALA hezimete uğrayınca, yerine PKK militanlarını sürdü. Şimdi Türkiye’de Türk mahkemeleri Mehmet Ağar‘ı yargılıyor. Anlatılmaz utancım bundandır. Benden çok küçük olmasına rağmen, Çatlı ve arkadaşlarına yeşil pasaport veren, onları görevlendiren Mehmet Ağar‘ın ellerinden öpüyorum ve milletim huzurunda, ondan binlerce defa özür diliyorum. Af et bizi sevgili Mehmet Ağar! Büyüklük sende kalsın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.