Serdar Arseven

Serdar Arseven

“TOP” şimdi YÖK Başkanı’nda...

“TOP” şimdi YÖK Başkanı’nda...

Evet… Gerekeni yaptım… Ve… “TOP”u, YöK Başkanı Sayın Yusuf Ziya özcan’a attım!..
Mevzu mu?..
Takip ettiniz; olayları mahallinde tetkik alışkanlığımızın gereği olarak Akdeniz üniversitesi’ndeydik…
Ben ve “muhabir”imiz Mevlüt Peker, adeta bir “kurtarılmış bölge” haline gelen Akdeniz üniversitesi’nin kampus alanında, 3 gün boyunca sıkı bir çalışma yürüttük…
Korkunç bir yer… Kendinizi resmen “Kandil Dağı”nda hissediyorsunuz!..
Bunları ayrıntısıyla verdik… Neyse… Biz, asıl konumuzdan uzaklaşmayalım: “TOP”u YöK Başkanımıza atmıştık; değil mi?..
Oradan devam edecek olursak… Akdeniz üniversitesi’nde karşımıza “acayip bir orman yangını” çıkmaz mı?!
Geçen yıl kampusun Arberatum alanında… Yani; dünyanın her yanından envai çeşit ağacın bir arada bulunduğu “tabiat müzesi” niteliğindeki o güzelim alanda, bir “tuhaf” yangın meydana gelmiş…
Geçen yıl, kampusun ciğerleri “yakılmış!..” “Yakılmış” diyorum; zira ele geçirmek mecburiyetinde kaldığımız yangın raporunda böyle bir kanaate ulaşmamıza sebep olan ifadeler var…
Mesela; “(Yangının) Kampusun güneydoğu tarafında, Dumlupınar Bulvarı'na cephe kısmına kimliği belirsiz kişi ya da kişilerin attığı ısı kaynağından çıktığı tahmin edilmekte olup, ADLİ MAKAMLARCA TETKİKİ uygun olacaktır!..”
Evet; kimliği belirsiz kişi ya da kişiler, üniversitenin tam da “lojmanların ilerisinde kalan” o muhteşem alanını yakmış!..
Bu işin aslını feslini ADLİ MAKAMLAR ortaya çıkarmalıymış!..
öyle ya; “Kandil Dağı”ndaki o “sadist ruh” kaç ormanımızı yakmıştı...
Bu “sadist ruh”, Akdeniz üniversitesi’nde de boy gösterdiğine göre… “Onlar mı yaktı acaba?..” diye düşünürken, bir de ne görelim:
Oraya, yani tam da yanan alana muhteşem bir havuz yapılmıyor mu…
Göz alabildiğine havuz.
Şöyle bir adımladım; eni yaklaşık 50, boyu da 400 adım…
Muhteşem bir havuz yapılıyor, tam da “şüpheli” yangının yok ettiği alana!..
Adımlayıp duruyorum… Dilimde o şarkıyla;
“LALE DEVRİ çocuklarıyız biz,
Zamanımız gelip geçmiş;
Ne yangınmış bu, tam da havuz mahalline isabet etmiş!..”
Böyle adımlayıp dururken… “Kardeş, böyle düşünüp duracağına Sayın Rektör’e başvursana” dedi, sağduyum…
öyle ya… Rektörlük belki de, üniversiteyi çepeçevre saran kamera sistemindeki kayıtlar eşliğinde adli makamlara başvurmuştur!.. Belki de bu bölgenin “nasıl yandığı” tespit edilmiştir!..
Bir heyecan kapladı içimi…
Hemen Rektörlüğü aradım;
- Aloo, Aygün Hanım?..
- Evet, benim.
- Ben de Vakit yazarı Serdar Arsevenim… Burada malûm; yangın durumları var… Havuzun yapıldığı alandaki yangın hakkında Sayın Rektör’le görüşmek isterim…
Ve bir de müjde vereyim… 3 gündür yerleşkedeyim!.. (Kampuste yani!)”

Aygün Hanım, Rektörlüğün Basın Halkla İlişkiler Müdiresi…
İşinin ehli; Vakit’in yayınlarından rahatsızlık duyduklarını söylemekle birlikte, bizi Sayın Rektör'le buluşturmak için elinden geleni yapmakla vazifeli olduğunu da belirtti.
Telefon görüşmesinin ardından, oralarda cevap bekledik.
Yarım saat mi geçmişti ne… Aradı ve; “Görüşme talebimizin karşılanmayacağını” özür dileyerek ifade etti Aygün Hanım…
Eee, ne yapalım… Tek çare rektöre yazılı başvuruda bulunmak…
Onu yaptık… Yazdık ve rektöre ulaştırdık…
Bir soru; özetle şöyle; “Orman yangını raporu elimizde. Orada, faillerin tespitinin adli takibata bağlı olduğu belirtiliyor. Rektör olarak adli mercilere başvurdunuz mu?..”
Ertesi gün, sağolsun bir “cevabi yazı” gönderdi rektör…
Heyhat; yazı “cevabi”ydi de, içinde sorumuzun cevabı yoktu!..
çok basit bir şey sormuştum oysa!..
Allah muhafaza; dükkânınızda “şüpheli” bir yangın meydana gelse… İtfaiye raporunda da bu “şüpheye” dikkat çekilmiş olsa… Hemen adli mercilere başvurup araştırılmasını istersiniz; değil mi?..
Ne bileyim, belki kameralara takılmıştır “sabotajcı…”
Belki de parmak izi filan vardır, bunların araştırılmasını istersiniz mutlaka…
Biz de rektöre soruyoruz: “Adli makamlara başvurdunuz mu?..”
Ve de… “Kasten ya da dikkatsizlik sonucu (bu da suç) güzelim ormanı yakanlar, kampusu çepeçevre saran kameralara yakalanmadı mı?..”
Elimizde cevabın yer almadığı bir “cevabi” metin… Bir işe yaramıyor ki…
Hayır, biz anlamadık… Orası “nasıl” yakıldı?.. Ve “niye” yakıldı?..
Rektörlükten, “Şu tarihlerde, şu adli mercilere başvurulmuştur. Yangının meydana gelişinden 1 gün öncesinden başlayan ve 1 gün sonrasını kapsayan kamera kayıtları da bu başvuruda teslim edilmiştir” türünden bir cevap gelse rahatlayacağız…
Ya da adli makamların üzerlerine düşen hassasiyeti gösterip göstermediklerine yoğunlaşacağız…
Şimdi elimizde Sayın Rektörlüğün, adli mekanizmalara başvurup başvurmadığı konusunda en ufak bir ipucu dahi vermeyen bir sözde “cevabi” metin var!..
Böyle bir metin neye yarar?..
Bakalım, bir yazı daha gönderdim Rektörlüğe… “Cevap verme inceliğinde bulunduğunuz için teşekkür ederim. Ancak; gönderdiğiniz yazıda, altını çizdiğim soruların cevabı maalesef yer almamaktadır” dedim..
Ve soruları yine dizdim!..
Bakarsınız, altını kalın hatlarla çizmiş olmama rağmen “ASIL SORUM” gözden kaçmıştır… Ve bakarsınız, yeni metinde o “ASIL SORU”nun cevabı yer alır…
Maksat: Hem “Sayın Rektör”ün bu işte en azından “ihmalinin” olmadığı ortaya çıksın… Ya da… Varsa bir sıkıntı; her sorumlu, sorumluluğu kadar ceza alsın!..
çabam bunun için!..
Eee, bir ben mi varım?.. Sayın YöK Başkanı yok mu?..

Bakın; uzun uzun yazdım…
Sayın Başkan, Aü Rektörlüğü’nün bu “acayip yangın” mevzuunda ADLİ MAKAMLAR nezdinde ne gibi girişimlerde bulunduğuna dair bilgiyi, ilgili makamdan ya da “ZAT”tan isteyebilir… Varsa bir ihmal, kusur filan… Gereğini yapabilir!..
Hadi bakalım; ben “TOP”u attım!..
öNüMüZDEKİ SüREç VE BüYüK BİRLİK
BBP’nin Antalya’dan sonra, Asya Tesisleri'ndeki kampını da takip ettim. AK Parti hakkındaki kapatma davası, partililere farklı bir motivasyon vermiş... Bu partinin yakın geleceğine ilişkin tahminlerimi, kamptan izlenimlerin de katkısıyla yarın yazarım kısmetse...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi