Bedeli Niçin Hep Millet Öder?
“çok iflas edecek var” diyordu. Sesi de -sanırım- yüreği de titreyerek söylerken, bir yandan da makası işliyordu. çünkü bizim berber, piyasanın içinde idi. Elinin emeği ile geçiniyordu. özel bir fanusu, fildişi kulesi, kurşun geçirmez arabası, korumaları yoktu. Evine eski bisikleti ile gider gelir, elmayı-portakalı üç tekerlekli sokak satıcısından alır, ekmeği için fırına gider gelirdi.
Piyasanın içindeydi. Bütün dünyada düşen doların, bizde yükselişini anlamıyordu. Pirincin fiyatının artışını, makarnadaki, benzindeki, gazdaki kıpırdayışı görüyor, harcı ile borcu döndüremeyen esnafı gözlüyordu. Elinin emeği ile kazandığı paranın, durduk yerde erimesine tepkili idi.
Bir şeye daha tepkisi vardı: ‘Bir daha oy vermeyeceğim’ diyordu. ‘Biz oy veriyoruz kapatıyorlar. Yüzde 47 versek de bir kıymeti yok. Artık oy da vermeyeceğim’.
Son yedi yılda altı darbe planlayanlar, askeriyeden olmayınca siyasi hayata müdahaleyi başka yoldan gerçekleştirip aynı sonucu almaya çalışanlar, istediklerini kısmen elde etmekle övünebilirler. çünkü hayatından bezme noktasına gelenler var. İşini kaybedip evine ekmek götüremez hale geldiği için intihar edenler, iflasını hazmedemeyip-borçlarını ödeyemeyince canına kıyanlar da olur mu? Alacağını namlunun ucunu göstererek almaya çalışanlar, anlamlandıramadığı bir kaosun ortamında annesiz-babasız çocuklar çoğalır mı?.
Kimdir bu gelişmelerin sorumlusu?
Soru şöyle sorulabilir: Bir darbe Türkiye’ye neye mal oluyor?
Darbe, aslında ekonomiye, vatandaşın cebine, siyasete, siyasetçiye suikast değil mi? Sistemi, mevcut düzeni “tağyir ve tebdil” değil mi?
Bir darbeden sonra kaç baş alınır? Kaç cana kıyılır? Başarılı bir darbe, mevcut siyasi kadroları hallaç pamuğu gibi atar. Onun için bizde siyasetin riski ağırdır. Bazı siyasetçiler, ‘bir bayramlık bir de idamlık’ gömleklerinin olduğunu söylerler. Başarılı olurlarsa bayramlığı giyecekler, darbeciler başarılı olursa yani kaybederlerse giyecekleri bellidir: idamlık…
Türkiye ve Pakistan’da bolca görülen darbeleri kim yönlendiriyor? Halka, devlete, millete hizmet olmadığı çok açık olan, geriletici, yıpratıcı, çıldırtan etkileri ile piyasayı alt üst eden darbeler yerliye olmadığına göre, kime hizmettir?
Soruyu bir de siyasî kadrolar açısından sormak gerek. Neden siyasetçiler koyun gibidir? ‘İdamlık, bayramlık’ söylemi, kaderi baştan kabul, boyunu baştan teslimin ifadesi değil midir?
Eğer birileri, ülkenin insanına, vatanına, devletine kastediyorsa, o kastedicilere karşı mücadele böyle istediklerini vererek mi yapılmalıdır?
Vampiri, kanla beslemek reva mıdır?
Soru şöyle de sorulabilir: İzmir suikastından sonra Mustafa Kemal’in tavrı ne idi, bir daha düşünülebilir mi? Milletvekili, sivil, asker, kaç kişi idam edildi? Kaç kişi mahkemelerde, İstiklâl Mahkemelerinde yargılandı? Hâlbuki suikast gerçekleşmemişti.
Peki, her darbe bir suikast değil midir?
Her darbe, vatandaşın canına, malına, siyasî kadrolara bir kurşun değil midir?
Türkiye’yi darbeci cenneti, normal vatandaşın cehennemi haline getirmeye kimsenin hakkı var mıdır?
Amerika hariç, ya da içimizdeki Amerika, belli odaklar hariç diyeceksiniz değil mi?
İşte anlaşılmayan da budur. Berber, normal gözüken tepkisini kime vereceğini bilmiyor. Cebine, devletine, ırzına kimin, kimler eliyle kastettiğini bilmiyor. Her defasında da bedel ödemekten yorgun düşüyor. İki asırdır ödediği bedeller de yetmemiş durumda. Aslında fark edilmeyen savaşın, derinlerde devam ettiğidir.
Savaşın kılık değiştirerek bütün acımasızlığı ile sürdürüldüğünün kavranamamasıdır. Bu ülkede Mehmetçik, canını selsebil ederken karısının, anasının niçin dışlandığını artık anlamak durumundadır. Bütün dünyada düşen doları, Türkiye’de yükseltmeyi becerenlerin, vatandaşın cebiyle oynayanların Mehmetçiğe hesap verme zamanıdır. Kaos, bir defa da olsun plânlayıcılarının burnundan gelmeli değil midir?
Darbelerin bedelini neden hep bu millet öder?
Darbeciler de bedel ödemeli değil midir?
Moderni, post moderni var mı bu işin? Her türlü darbeci, payına düşen kadar bedel ödemelidir.. Değilse, vatanın da devletin de temeli olan vatandaş, onların istediği yılgınlık noktasına doğru gitmektedir, bilinmiş ola.. Artık iktidar sahiplerinin, muktedir olma devridir..