Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Kurbağanın ömrü “vakvak”la, insanın ömrü “lâklak”

Kurbağanın ömrü “vakvak”la, insanın ömrü “lâklak”

Kanal sahibi dostuma, neden magazin programlarına yer verdiğini, bu şekilde milletin vaktini çaldığını, kul hakkına girdiğini söyleyince, ellerini iki yana açtı:
“Ne yapayım” dedi, “millet en çok bunları seyrediyor.”
Yani?..
Filan şarkıcı filanla beraber geziyormuş…
Falanın feşmekânla aşkı bitmiş, filankesle çıkmaya başlamış…
Şu oyuncu yeni bir araba almış, hız denemesi yapmış…
Sarhoşken otomobil süren bu oyuncunun ehliyetine el konmuş…
Evliliklerini bir ay bile sürdüremeyenler…
Boşandıkları halde birlikte oturanlar…
İhanet edenler, kavga edenler, kaza yapanlar…
Söylentiler, dedikodular, envai çeşit yakıştırmalar.
Tümüne ilgisiz dursanız bile, hayat ve ahret açısından hiçbir şey kaybetmeyeceğiniz (hatta kazanacağınız) bir sürü ıvır-zıvır…
“Millet bunları izliyor.”
Yani hayatımızdan hiçbir iz taşımayan hayatları seyredip oyalanıyoruz.
Bunlara bir de siyaset sahnesindeki çeşitlemeleri ekleyin bakalım…
Sanat ve siyaset dünyasıyla ilgili olarak yaptığımız gevezelikleri de katın…
Sonra bir an hayatınıza kabir kapısından bir bakın!..
Göreceksiniz ki, başkalarını sorgulamaktan, yargılamaktan ve eleştirmekten, kendimizi sorgulamaya, yargılamaya, eleştirmeye vakit kalmamış…
İlgisiz şeylerle uğraşmaktan, uğraşmamız gereken şeylerle ilgilenememişiz…
Nihayet ömür bitmiş, mum sönmüş, kabre gitmişiz…
Ne hissediyorsunuz?
Neşe mi, sevinç mi, mutluluk mu, yoksa derin bir pişmanlık mı?
Kendinize acıma mı?
Yıkım mı?
Hepsi iç içe olmalı.
Peki bu ne hal?..
Bu ne gaflet?..
Bu ne vurdumduymazlık?..
Nasılsa bir gün ölmeyecek miyiz?
Bu ne gamsızlık yahu?
Gerçek şu ki, hepimiz her gün ölüyoruz, ama her günümüzü “malayâniyat”la geçiriyoruz.
O sanatçı, bu şarkıcı…
Şu politikacı, bu politikacı…
Her gece beş saat televizyon…
Bu saatleri biriktirebilseydik, kim bilir nasıl bereketli bir ömrümüz olurdu!
Saçıp savuruyoruz…
Başkalarının sanal hayatını merak uğruna, kendi gerçek hayatımızdan vazgeçiyoruz.
Başka bir deyişle her günümüzün en kıymetli saatlerini çöpe atıyoruz.
Hiç düşünmüyoruz ki, hayat, yersiz ve gereksiz meraklara kurban edilebilecek kadar uzun ve değersiz değildir.
Kendi hayatımızı bile bile değersizleştiriyoruz.
Bile bile tüketiyoruz…
Tüketirken, tükendiğimizi fark etmeden…
Keşke vakit varken pişman olup, gereksizliklere zaman harcamayacağımıza karar verebilsek.




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi