Nisbî, göreceli ahlâkî normlar ve sû-i zan
İslâm bir anlayış, kavrayış, bir yaşama biçimidir. Bir dengedir. Kimin, nerede, ne zaman, nasıl davranması gerektiğine dair cihanşumûl/evrensel temel ahlâkî kaideler koymuştur.
Bunun dışında; ruhuna ters düşmeyen nisbî/göreceli ve lokal ahlâkî değerleri reddetmez; kabul eder. Yâni, İslâmın bazı normları esnektir.
Zaten ahlâk ve fazîlete dâir hayırlar veya olumsuzluklar ferd, cinsiyet, sınıf, cemiyet, zaman ve mekâna göre bazen farklılıklar arz edebilir; her yerde uyarlanabilirlik özelliği taşırlar.
Meselenin bu boyutunu bilmeyenler; büyük zatlardan veya farklı Müslüman toplumlardan sudur eden nisbî, göreceli, izafî olan ahlâkî normları İslâma ters zanneder; su-i zanna girer.
Bediüzzaman, nisbî/göreceli ahlâkî değerleri Asr Sûresi’nin 3. âyet-i kerimesindeki “sâlihât” kelimesinden çıkararak şöyle der:
“Kur’ân, ‘sâlihat’ı mutlak, müphem bırakıyor. Çünkü ahlâk ve faziletler, hüsün ve hayır çoğu nisbîdirler. Neviden nev’e geçtikçe değişir. Sınıftan sınıfa nâzil oldukça ayrılır. Mahalden mahalle tebdil-i mekân ettikçe başkalaşır. Cihet muhtelif olsa muhtelif olur. Fertten cemaate, şahıstan millete çıktıkça mâhiyeti değişir.”1
Yani, Kur’ân sâlihâtı belirsiz bırakır, kesin sınırlarla çerçevesini tayin etmez. Çünkü ahlâk ve fazîletlerin, güzellik ve hayrın çoğu görecelidir. Toplumdan topluma değişir, sınıftan sınıfa indikçe farklılaşır, bölgeden bölgeye mekân değiştirdikçe başkalaşır. Fertten cemaate, şahıstan millete çıktıkça mâhiyet farklılaşır. Bir davranış, bir hareket; bir ferde, cinsiyete, ferdin bulunduğu konuma ve toplumlara göre değişiklik arz edebilir. Çünkü, muhitin/bölgenin insan ahlâkına tesiri vardır.2
Nisbî/izâfî/göreceli hakikat, “alt-üst, sağ-sol, büyük-küçük, güzel-çirkin” gibi başka şeylere kıyasla belirlenen gerçeklerdir. Meselâ, zemin katından bakan için birinci kat “üst”tür. Ama ikinci kata çıkınca, artık orası “alt” kat olmuştur. İki rakamı, bir’e göre büyük; üç’e göre küçüktür. Onun mahiyetinde bir değişiklik olmadığı halde, bir’in yanında durunca “büyük”, üç’ün yanında durunca “küçük” sıfatını alır.
İşte genel ahlâkın dışındaki normlar, haslet ve davranış biçimleri de böyle kıyasî/görecelidir. Nisbî/göreceli/izâfî olan iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış gibi ahlâk ve faziletlere dair hakikatler ferdden ferde, cisten cinse, toplumdan topluma, bölgeden bölgeye, sınıftan sınıfa değişiklikler arz edebilir.
Salyangoz çorbasını Fransızlar “lezzetli!”, Türkler ise “mide bulandırıcı” bulur. Bizim örfümüzde hocalarımızın, öğretmenlerimizin, yaşlıların elini öpmek saygıyı ifâde eder. Başka toplumlarda garip karşılanabilir. Yarın bu hususlara pratik hayattan örnekler vererek açmaya çalışalım.
Dipnotlar:
1- Sünûhat, s. 19.
2- Lem’alar, 24. Lem’a, 4. Hikmet.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.