Sünnetsiz İslâm Olmaz
Zamanımızda bir grup bid'atçi Müslüman şu bozuk inanç, fikir, görüş ve iddiaları öne sürüyor:
(1) Peygamber bir postacı idi, Kur'ânı tebliğ etti, işi bitti, öldü gitti.
(2) İslâm'ın tek kaynağı Kur'ândır, Sünnet kaynak değildir.
(3) Hadîslerin çok büyük bir kısmı sahih değildir.
(4) Ehl-i Sünnet Müslümanlığı gerçek İslâm değildir.
(5) Hiç Arapça bilmeyenler veya az Arapça bilenler, din ilimlerini okumamış olanlar da Kur'ânı kendi kafalarına, re'ylerine, heva ve heveslerine göre yorumlayıp, ondan din hükmü çıkartabilir.
(6) Herkes ictihad yapabilir.
(7) Ehl-i Sünnet İslâmlığı asıl ve gerçek İslâm değildir; din bizim anladığımız ve anlattığımız şekliyle gerçek Kur'ân İslâmlığıdır.
(8) Müslüman dünyası ilk üç asırdan, Selef-i Sâlihîn'den sonra gerçek İslâm'ı yitirmiş, büyük bir kopukluk olmuştur.
Bu iddiaların ve görüşlerin hepsi de hatâdır, yanlıştır, gerçeği çarpıtmaktır.
Bu inanç ve iddialara sahip olanlar doğru yoldan ayrılmışlar, bid'atlere saplanmışlardır.
Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyruluyor:
"(Ey Peygamber) de ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın." (Âl-i İmran, 31)
"Peygamber size ne verdi ise onu alın, size neyi yasakladı ise ondan da sakınıp uzak durun." (Haşr, 7)
Kur'ânda Peygambere uymak, ona itaat etmek, onun emirlerini yerine getirmek, onun koyduğu yasaklardan sakınmak, onun öğütlerini tutmak konusunda nice âyetler vardır.
Bir Müslüman Peygamberi nefsinden, ana babasından, eşinden, çoluk çocuğundan, dostundan daha fazla sevmedikçe kâmil imân sahibi olmaz.
Peygamberimiz Allah'ın Resûlü, yani elçisidir.
Peygambere iman ve itaat eden Allah'a itaat etmiş olur.
Peygamber gelmiş geçmiş, gelecek insanlar içindeki en olgun, en keskin, en yüksek akıldır.
Peygamber âdem oğullarının Seyyididir.
Derece ve rütbe bakımından ondan üstün kimse yoktur.
Peygamber dünya hayatını bitirmiş, vefat etmiş, kabrine konulmuştur ama O, Berzah âleminde künhünü Allah'ın bildiği bir hayatla diridir. Toprak Peygamberlerin cesedini çürütmez. Peygamber'e, Ümmetinin salat ve selamları haber verilir, o da onlara selamla cevap verir.
Bütün bu anlattıklarım sahih hadîslerle sâbittir.
Peygamber, uykuda veya uyanıklıkta bazı mü'minlere görünebilir.
Bir insan rüyasında Peygamberi gördüyse, o gördüğü gerçekten Peygamberdir, çünkü Şeytan onun kılığına ve suretine girip görünemez.
Kur'ân-ı Kerîmi doğru yorumlamak için Peygamberin sünnetine, hadîslerine ihtiyacımız vardır.
Kur'ân müfessirlerinin birincisi Peygamberimizdir.
Peygamberimiz mü'minler için en güzel örnek ve modeldir.
Onun dâvetini, dinini işittikten sonra kişinin, "Lâ ilâhe illAllah" cümlesine ilâveten "Muhammed Resûlullah" demesi de gerekir.
Peygamberin tebliği, dâveti, dini kendisine ulaştıktan sonra bu dâveti, bu tebliği, bu dini red, inkâr ve tekzip eden kimse ehl-i necat ve ehl-i Cennet değildir.
Peygamber âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.
Bir insan için en büyük mânevî kazanç ve ticaret Peygambere iman ederek, ona itaat ederek, onun getirdiği Kitab'a ve Sünnetine sımsıkı sarılarak ebedî saadetini kurtarmaktır.
Peygamber Büyük Hesap Günü'nde (Allah'ın izniyle) kendisine iman etmiş olan büyük günah sahiplerine şefaat edecektir.
Peygamber bütün mü'min ve Müslimlerin veliyyinimetidir.
Dünya bir sınav yeri olduğu için Peygambere iman edenlere, Peygamberi çok sevenlere (onları sınamak ve denemek için, onların mükafatını arttırmak için) birtakım belâlar, mihnetler, çileler gelir. Bunlara sabr edenlere büyük müjdeler vardır.
Peygamber bütün insanlığa bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderilmiştir. Kendisine iman edenler Ümmet-i İcâbettir, henüz inanmamış olanlar Ümmet-i Dâvettir.
Yeryüzünde gerçek barış, gerçek medeniyet, gerçek adalet, gerçek güvenlik, gerçek huzur ancak Muhammedî nizam ile kurulur.
Her Müslümanın Peygambere karşı temel şu vazifeleri vardır:
1. Onu kendi nefsinden, ana babasından, eşinden, dostundan, çoluk çocuğundan daha fazla sevecek.
2. Onun Sünnetine sarılacak. Yap dediklerini yapacak, yapma dediklerini yapmayacak.
3. Onu kendisi için en güzel örnek ve model kabul edecek.
4. Onun ahlâkı ile ahlâklanacak.
5. Yapacağı işleri doğrudan doğruya ve dolaylı olarak ona danışacak. (Gerçek icazetli ulemâ, fukaha, gerçek müftüler, gerçek icazetli şeyhler ve mürşidler Peygamberin vekilleri ve vârisleridir. Onlara danışılır, onlardan fikir alınırsa Peygamberin yolundan gidilmiş olunur.)
6. Bir mü'min Allah'ı gerçekten seviyorsa, mutlaka Peygamber'i de sevmekle yükümlüdür.
7. Peygamberin Sünnetini devre dışı bırakmak çok büyük bir ihanet ve hıyanettir.
8. Büyük ulemâ ve fukaha, mütevâtir hadîsleri inkâr etmenin küfür olduğunu beyan buyurmuştur.
9. Peygamber ve Sünnet'i hafife alınamaz, değersiz gösterilemez.
Müsteşriklere (oryantalistlere) ve bozuk ilâhiyatçılara kapılıp da sahih ve mütevâtir hadîslere uydurma diyenler sapıktır.
Peygamberimiz Muhbir-i Sâdıktır, yani o ne haber vermişse doğrudur.
Peygamberimizin hadîsleri de bir tür vahiydir. Çünkü Kur'ân onun kendinden konuşmayacağını haber vermiştir.
Kurtulmak isteyen, Ebedî Saadete ulaşmak isteyen Peygamberi canından fazla sevsin, ona tam bir bağlılıkla itaat etsin. Böylece, kemâl sıfatlarla muttasıf olan, noksan sıfatlardan münezzeh bulunan Allah'a dosdoğru iman etmiş ve O'nun rızasını kazanmış olur.
Peygamberimizden sonra Ümmet yetmiş üç fırkaya ayrılmıştır. Bunlar, biri dışında (ya kalıcı olarak, yahut bir miktar yanıcı olarak) Cehennemliktir.Kurtulacak fırka Peygamberimizin ve Ashabının yolundan ve izinden gidenler, İslâm'ı ve Kur'ânı onlar gibi anlayıp, yorumlayıp, hayata uygulayanlardır.
Bugün Müslümanlar arasında görülen bütün bid'atler, yanlışlıklar, isabetsiz yorumlar, aslına uygun olmayan uygulamalar teoride ve pratikte Sünnete uymamaktan ileri gelmektedir.
Beş vakit namazın terki en büyük bid'attir.
Farz namazlarda cemaatin terki bid'attir.
Müteşabih ayet ve hadîsleri lügavî mânâlarına alarak Allah'a zaman, mekan, cihet, insanlarınki gibi el ve ayak izafe etmek, O'nu noksan sıfatlarla sıfatlamak büyük bir bid'attir.
Lüks ve israf bid'attir.
Parayı putlaştırmak bid'attir.
Müslümanların başlarına bir İmam-ı Kebir seçmeyip, ona biat etmeyip, yularlarını şeytana vermeleri korkunç bir bid'attir.
Mü'minlerin birbirlerini sevmemeleri bid'attir.
Bazılarının kaderi, şefaati, kabir ahvalini, sual meleklerini inkâr etmeleri bid'attir.
Doyduktan sonra yemek bid'attir.
Komşusu aç yatarken, kendisi tok sabahlamak bid'attir.
Ruhanîleri, hocaefendileri, mürşidleri, hazretleri erbab haline getirip putlaştırmak bid'attir.
Zekâtları Kur'âna ve Sünnete aykırı olarak toplayıp, yine aykırı olarak sarf etmek büyük bid'at ve zulümdür.
Müslümanların mallarını ve paralarını zimmetine geçirmek bid'attir.
Ehil ve âlim olmayan kimselerin, sırf para kazanmak ve zengin olmak niyetiyle Kur'ân tercümeleri, mealleri, tefsirleri yazmaları bid'attir.
Bütün bu bid'atlerden kurtulmanın yolu Kur'ânı Sünnete göre yorumlamakla ve çıkartılan doğru hükümleri hayata geçirmekle olur.
Yazımı Resulullah Efendimize minnet ve şükranlarımı arz ederek, kendisine salat ü selâm getirerek sonlandırıyorum. Cenâb-ı Hak cümlemizi onun şefaatine layık ve nail olan bahtiyar kullarından eylesin.