Ne ‘cihan devleti’ ama!!!
Bu “mübârek” (!) Wikileaks Belgelerinde doğru olan yeni değil yeni olan doğru değil.
Önce internetden ve sonra “Spiegel”in basılı nüshasından öğrenebildiklerim bir tuhaf. Buna bir de Türkçeye tercüme özensizlikleri eklenince doğru değerlendirmekde zorlanıyorsunuz. Bir misâl:
Bir gazetemizde şu muhâvereye yer verilmiş: Başbakan Erdoğan’ın yakın danışmanlarından biri Batılı bir diplomata Endülüs’ü geri almak istediklerini ve 1683 Viyana Yenilgisinin öcünü de alacaklarını söylemiş.
Bunu okuyunca gözünüzün önüne gözü kanlı, fanatik bir dinci geliyor. Oysa yabancı basından izleyince anlıyorsunuz ki bizim Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu Amerikan Dışişleri Bakanı Yardımcısı William Burns’e ALAY OLSUN DİYE demiş ki “Evet, biz öyle aşırı dincileriz ki Endülüs’ü geri fethedip İkinci Viyana Bozgunu’nun da öcünü alma planları yapıyoruz!”
ALAY OLSUN DİYE!!!
Tevekkeli demiyor Selim İleri “Tercüme Bir Sanatdır” diye!
Gelelim Türkiye bağlantılı depeşlere:
Bir kere Türkiye bu yüzbinlerce belgelik notlar arasında kendine dâir yazılan ikinci sıradaki ülke. İddia edildiği üzere birinci değil!
Birinci Irak, üçüncü İran.
Bizim gazetelerde Başbakan Erdoğan ve diğer kalburüstü politikacılarımız hakkındaki aşırı hakaaret dolu ifâdeler ya hiç verilmedi ya da yumuşatılarak verildi.
Meselâ Erdoğan bütün övüngenliğine rağmen ödleğin biriymiş. Onu yakından tanıyan bir Türk Amerikalılara demiş ki “Allâh’a inanır ama güvenmez!”
Mâtürîdîliğin şânındandır!
Ama Tanrı’nın onu Türkiye’yi yönetmek için gönderdiğine inanırmış. Onun için de kendisine “Anadolu Emîri” lakabı münâsib görülmüş. “Volkstribun von Anatolien”!
Tribün eski Roma’da lejyonbaşı ve sonraları aldığı asdık kesdiği kesdik hükümdar ve kumandan anlamına kullanılır.
Ayrıca hiçbir zaman “realist bir dünyâ görüşü” olmamış!
Yetmedi, Zevcesi Emine Hanım olmasaymış Nîmet Çubukçu aslâ bakan makan olamazmış. AK Partili bütün yöneticiler ufuksuz taşralı İslamcılarmış.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na dâir ahmakça görüşleri tekrarlamaya ise sıkılıyorum artık.
Ama “haber kaynakları” apâşikâre değil mi?
Öte yandan “doğru” olan tesbitler de var. Lâkin, dediğim gibi, onlar da “yeni” değil. Meselâ “KARDEŞ” Âzerbaycan Hânı İlham Aliyef’in Türkiye enerji koridoru olmasın ve güçlenmesin diye Moskova’ya yaltaklanmaları! E, biz bunları zâten biliyorduk.
Şimdi değerli Türkçü yurddaşlarım yine heyheylenecek ama ben bunları yazarken niye sövüp sayıyordunuz da şimdi dut yemiş bülbüller gibisiniz?
Âzerbaycan neden hâlâ bir vizeyi bile kaldırmadı?
“Tek millet” öyle mi?
Öbür ülkelere dâir not ve depeşleri de dikkatlice okudum.
Dediğim üzere onlarda da doğru olan yeni değil, yeni olan doğru değil!
Bayan Angela Merkel rizikodan korkarmış ve ufuksuzmuş.
Kardeşim, bunu Berlin kargaları yıllardır damlardan birbirlerine gaklıyorlar!
Sana bunu yazsın diye sefir yollayıp çuvalla para harcayacağına bir kargayla geçici sözleşme imzâla, o sana anlatsın!
Buna mümâsil bir alay zevzeklik.
Benim için asıl dehşet verici olan bir “cihan devleti”nin bu seviyesizliği!
Kore Harbi’nden beri neye el atsalar neden yüzlerine gözlerine bulaştırdıklarını insan şimdi daha iyi anlıyor!