CHP Türkiye’si
Başbakan haklı…
Kendisine “Milli Şef” (aynı tarihlerde, hemen hemen aynı unvanı kullanan iki “lider” daha vardır: İtalyan diktatör Mussolini ile Alman diktatör Hitler) dedirten İsmet İnönü’nün yönettiği Türkiye’de Atatürk’ün izleri silinmek istenmiş, öncelikle de paradan-puldan ve devlet dairelerinden fotoğrafları kaldırılmıştır.
Bunu Atatürk döneminde çıkarılmış bir kanuna göre yaptıklarını söylemeleri ise hiç inandırıcı değildir. Gerçekten CHP’yi “Atatürk’ün partisi” olarak görselerdi ve Atatürk’e içten bir sevgi ile bağlı bulunsalardı, daha sonra Demokrat Parti’nin yaptığı gibi kanunu değiştirir, bu kanundan faydalanıp İsmet Paşa’yı Atatürk’ün yerine geçirmeye çalışmazlardı.
Bir şey daha var…
İsmet Paşa döneminin uygulamalarını bilmeden, yani bir anlamda CHP’nin köklerine inmeden CHP’nin bugüne ilişkin tavrını ve niyetini kavramak mümkün değildir.
Hatırlayalım: CHP iktidarı döneminde (1932 ile 1950 arası) “Ezan-i Muhammedî” (“Ezan-ı Muhammedî” derken, Peygamber Efendimizin Hz. Bilâl’a okuttuğu şekli kastediyorum) yoktur. Selçuklularla birlikte yaklaşık bin sene, “Ezan-i Muhammedî”nin bayraktarlığını yapmış, bu şeairi yaymak için şehit olmuş bir millet, tam 18 sene ezansız yaşamak zorunda bırakılmıştır.
Bunun yalnızca beş yılı Atatürk döneminde (yaşasaydı muhtemelen yanlışlığı fark edecek ve bu uygulamadan vazgeçecekti), 13 senesi ise İsmet İnönü dönemindedir.
Bunu bilmezseniz CHP’li öncü isimlerin, araları ibadetle pek de iyi olmamasına rağmen, neden “Türkçe ibadet” istediklerini anlayamazsınız.
İsmet Paşa’lı CHP döneminde, tarihi ve mimari değeri yüksek camilerin bir kısmı başka amaçlar için kullanılmak üzere kiralanmış, bir kısmı maalesef satılmıştır…
Bunu bilmezseniz, CHP’nin bugünkü önderlerinin neden cami inşasına itiraz ettiklerini, neden Kur’an kursu, imam hatip lisesi düşmanlığı yaptıklarını kavrayamazsınız.
Aynı dönemde okullarda okutulan ders kitaplarında Allah’ın, Kur’an’ın, Peygamber Efendimizin inkâr edildiğini, resmi yayınlarda Mevlevi semazenlere “soytarı” dendiğini bilmezseniz, neden CHP önderlerinin “din” denince “irtica” diye bağırdıklarını çözemezsiniz.
O dönemin ders kitaplarında hicretten “kaçış”, Kur’an’dan “Muhammed’in fikirleri” diye bahsedildiğini, Kâbe-i Muazzama’nın “tavla zarı”na benzetildiğini, “âdi taştan” yapıldığının belirtildiğini bilmezseniz, bugünkü ders kitaplarında dinden ima ile dahi bahsedilmesini “irtica” çığlıklarıyla karşılayan hazımsızlığın kökenine inemezsiniz.
İşte buyurun, 1950’ye kadar lise ikinci sınıflarda okutulan “Tarih II” isimli kitaptan bir bölüm:
“Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra, bu din ne Arapların ne de aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların, vesairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine tesir etmedi. Bilakis, Türk milletinin milli rabıtalarını (bağlarını) gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. çünkü Muhammed’in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. Bu Arap fikri, ümmet kelimesi ile ifade olundu…” (aynı görüşler Afet İnan’ın kaleme aldığı “Medeni Bilgiler” kitabında da mevcuttur).
Bugün CHP’yi yönetenlerin bayıldıkları ve her kuruluş yıldönümlerini afişlerle kutladıkları Halkevlerinde oynanan tiyatro eserlerinde sürekli olarak din adamlarının ve dindarların aşağılandığını (örnek: üç perdelik Halk Komedisi, 1938 İstanbul, Devlet Matbaası), imamların, din adamlarının ve dindarların incitilmesi ve gözden düşürülmesi için özel bir gayret gösterildiğini bilmezseniz, hâlâ aynı kafa yapısı taşıyan kimi bürokratların nasıl bir yapıya dayandığını kestiremezsiniz.
Ders kitaplarında okutulan tarih kitaplarında, “Müslümanlığın uydurma bir din” olduğunun öğretildiğini, kutsal dini değerlere “hurafe” dendiğini, böylece dini inançların tahkir ve tezyif edildiğini bilmezseniz, bugün bazılarının hücrelerine kadar işleyen “din düşmanlığı”nın sebebini algılayamazsınız. (1931 - 1950 yılları arasında okutulup Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle tarihe karışan “Târih II” isimli ders kitabında inkâr fırtınaları esiyor).
Bu tür kitaplar vasıtasıyla Müslüman milletimizin mukaddesatına saldırıldı, çocuklarımız inkâr fırtınalarında savruldu. Hâlâ da savrulmak isteniyor!
•
Daha önce de yazmıştım: 1950 yılına kadar hiç seçim kazanmadan parti olarak Türkiye’yi yöneten CHP, 1950’de kaybettiği iktidarı normal yollardan alamayacağını anlayınca bürokrat destekli olarak yönetmeye başladı.
Kurtuluş Savaşı sırasında, “Millet bize düşmandır!” diyen İsmet Paşa ile günümüz CHP’lileri halkla uzlaşı yolunu hiç aramadılar. “Halka rağmen halk için” ucubesini icat ettiler ve halka daima tepeden baktılar. “çobanın oyu ile profesörün oyu bir olmaz” sözü, günümüzde sarışınlığından başka sermayesi olmayan bir mankenin ağzından çıktı, ama bunu ilk söyleyenler yine CHP önde gelenleridir.
Şimdi de, eski CHP’nin yönetim zihniyetini tümüyle açığa vuran bir ibret tablosu sunuyorum:
“Biz (o tarihte rakipsiz iktidarda olan CHP zihniyeti) her ne şekil ve surette olursa olsun, memleket dahilinde dinî neşriyat yapılarak dinî bir atmosfer yaratılmasına ve gençlik için dinî bir zihniyet fideliği vücuda getirilmesine taraftar değiliz.” (T. C. Dâhiliye Vekâleti, Matbuat Umum Müdürlüğü, sayı 658 ve 17 Mayıs 1942).
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.