Serdar Arseven

Serdar Arseven

Aslan Akredite oldu!..

Aslan Akredite oldu!..

“Genelkurmay’dan arıyorlar”mış…
“Allah Allah… Neden acaba?..”
Konuşuldu;
“Aslan Değirmenci”yi soruyorlar!..
— Ne yapacanız Aslan’ı?..
— Hiç!..
— Niye arıyonuz o zaman?..
— Yarın ifadesi alınacak da…
— Niye?..
— Orasını bilmeyiz…
— Nasıl yani?..
— İçini göremiyoruz…
— Neyin içini?..
— Zarfın..
— Ne zarfı?..
— Tebligat zarfı…
— Neyin nesiymiş bu?..
— Bilemiyoruz…
— Ben de Aslan’ın nerede olduğunu bilemiyorum!..

Hiç!..
Sanki “Genç subaylar rahatsız” manşetini atan biziz… Sanki, Ordu’ya iftira atan akreditelerdeniz!..
Genelkurmay’da işimiz ne?.. Aslan’ı ne yapacaklar ki?..
Tahminen… “Sorgulayacaklar…”
“Niye?..”
“Belli değil!..”
“Haydaaaa… Niye gitsin öyleyse?..”
“Oraları bir görsün diye!..”

Memlekete bak… Telefonla çağırıyorlar…
Nereye?..
Askeriye’ye…
Ne yapacak orada?..
“Belli değil!..”…

Aslan Konya’da… Telefon edip; “Seni Genelkurmay’dan arıyorlar” desek mi?.. Olacak şey mi?..
“Niye arandığını” sorduğunda ne karşılık vereceksin?..
“Belli değilmiş!..”
öyle mi?.. Mevlana Hazretlerini ziyaret için gittiği Konya’da… Tam da huşu modundayken… “Askeriye arıyor” deyip, can sıkmanın alemi ne?..
Olur mu hiç; “Genelkurmay’dan aranıyorsun, müjde!..”

“Hele” dedik… “Niçin aranıyormuş… önce öğrenelim, sonra haber verelim…”
öyle ya; bilmek lazım…
Ya da… Neme lazım!..

Bir araştırdık… Bizim Aslan’ın ifadesi alınacakmış…
Amaaa… Burası rahatlatıcı işte:
“Sanık olarak değil…
Tanık olarak!..”
Vay beee!.. Bizim Aslan, akredite oldu desene!.. Kıyısından köşesinden de olsa, akredite!..
Eksiği var tabii... Bazı Akreditasyonu yıllanmış meslektaşları gibi, Ordu’ya yalan haberlerle hücum etmiş değil… Lakin olsun; iyi kötü o da akredite sayılır!..

Tamam… Bizim Aslan, şahitlik edecek de… Niçin?.. Hangi konuda bilgisinden istifade edecekler, Aslan Değirmenci’nin?..
Orası öğrenilmeye çalışıldı…
Bir kez daha… “Belli değil” karşılığı alındı… Ve bir kez daha; “Haydaaa” dendi!..
Bu nasıl bir tanıklık? Hangi konuda bilgi vereceğini, çağrıldığı makamda mı öğrenecek?..
“Hayır, bir ipucu verilse de hazırlık yapılsa… Böylesi çok daha sağlıklı olmaz mı?..”
Bak, bak… Akıl veriyoruz bir de… çağrıldın mı gideceksin… Ve “Sanık olmadığına” şükredeceksin…
Git, Aslan…

Beraberinde Avukat Hacı Ali özhan;
Haydi Genelkurmay’a…
öyle bir girişi var ki; Kurmay Onbaşı edalarında!..
E, kolay değil… Bizim Aslan akredite oluyor… Ucundan acık!..

Hani bir de… Mevzuu bilse… Hangi konuda ifade verecek, şahitlik edecek…
Her neyse… Gir de gör işte!..

Girmiş Aslan… İlk dikkatini çeken, akvaryum olmuş… İçinde çiklet balıkları varmış…
Bizim Aslan’ın kafa oralarda ya… “Bu çiklet balıkları Ergenekoncu olmasın” diye düşünmüş… Ve alâkaya bak; balıklardan birinin ismini Veli, diğerininkini de özden koymuş!..
Hadi oradan sen de… Balık dediğin günlük mü tutar, plan mı yapar?.. Adı üstünde balık; hafızası mı var!..
İlahi Aslan!..
Git ve konuş…
öt aslan!..
Kükre-me aman!..

Mevzu ne, içeride öğrenmiş...
Anlatırız, durun hele…
Son derece sıcak bir şekilde karşılanmış…Bu iyi… çay, kahve gelmiş… Arada, on beş dakikalık bir sohbet faslı bile varmış… Havadan sudan…
Bizim Aslan bir de espri çekmiş: “Sağ olun Savcı Bey; akredite olduk sayenizde!..”
Savcı gülmüş… Hatta iki üç sıcak espri de ondan gelmiş, “akreditasyon” bağlamında!..
Neyse, sohbete doyum olmaz…
Niye çağrılmıştı Aslan?..
Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na bilgi veren bilgisayar korsanının, Ergenekon’la bağlantısına ilişkin bir haber yapmış…
Bir de ortalarda… Halen görevde olan bir Binbaşı varmış!..
Aslan bir haberinde “Kim bu Binbaşı B.Ş.” diye sormuş…
Acaba, B.Ş.’yi mi arıyorlar?..
Orasına aklımız ermez…
Anladığımız; bizim Aslan’a konu hakkında neler bildiği sorulmuş…
O da, mesleğinin müsaade ettiği sınırlar içinde konuşmuş…
Bunlar neye yarar; Ergenekon’un aydınlatılmasına katkıda bulunur mu?... Bilmeyiz…
Bildiğimiz; Aslan akredite oldu!..
Dün… Biraz değişmiş gördüm kendisini…
“Samimiyet bir yere kadar” der gibi dolaşıyordu!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi