Assange aranıyormuş... Ben de inandım!
Herhalde hatırlarsınız... Bundan birkaç yıl önce; Büyük İskender ile bir “korsan” arasında geçen bir “diyalog”tan bahsetmiştim.
Denizlerde uzun süre “korsanlık” yapıp, “gemi”leri soyan, “ahali”yi canından bezdiren bir adamı yakalayıp, Büyük İskender’in huzuruna getirmişler.
İskender, fena haşlamış adamı:
“Nedir bu ahalinin senden çektiği?.. Kadınlarını kaçırır, mallarını gasbedersin... Korsanlık yapmaya utanmıyor musun.”
Korsan, derin bir iç çektikten sonra şu tarihi cevabı vermiş:
“Aslında senin yaptığın işle benim yaptığım işin özü itibariyle bir farkı yok sayın imparatorum! Benim bir tek gemiyle yaptığım işi, sen koca bir donanmayla yapıyorsun. Bu sebeple de bana korsan, sana ise imparator diyorlar.”
Öyle değil midir;
“Tek gemi” ile baskın ve soygun yapan adama “korsan” diyorlar, aynı işi “donanma” ile yapan adama da “imparator” diyorlar!..
Bugün de öyle değil mi?..
Sudan’da yol kesen, “gemileri rehin” alıp mürettebatını “esir” edenlere “korsan” diyorlar ama “Filistin’e insani yardım” götüren Mavi Marmara gemisini basıp, “9 Türk’ü katleden”ler “İsrailli askerler” olunca; onlara “korsan” değil, “devlet” diyorlar!..
Yani, bu işi “küçük botlarla” yaparsan “korsan”sın ama “donanma” ile yaparsan “devlet”(!)sin!..
Aslında, yapılan iş aynı;
“Korsanlık!”
“EN İĞRENÇ HALK!”
Ama, “İsrail’den korkuları”ndan; birçok ülke, İsrail’in yaptığına “korsanlık” diyemiyor!..
Tıpkı, “iğrenç” diyemedikleri gibi!..
Dünkü gazetelerde bir haber vardı...
Belçika Devlet Televizyonu URT’de bir “bilgi yarışması” yapılmış...
Yarışmacılardan biri de, Flaman Parlamentosu Başkanı Peter Paumans’mış...
Peter Paumans’a; Fransız düşünür Woltaire’in; “yeryüzündeki en iğrenç halk” olarak “hangi milleti tanımladığı” sorulmuş...
Woltaire, aslında “en iğrenç halk” olarak “Yahudileri” tanımlıyor ve şöyle diyormuş;
“Yahudilerin cahil, barbar, cimri, batıl inançlı ve onlara tahammül eden herkesin nefretini kazanmış bir halk olduğunu düşünüyoruz... Yeryüzündeki en iğrenç halk Yahudilerdir ama öldürülmelerine karşıyım!”
Evet, Woltaire’in “en iğrenç halk” olarak tanımladığı aslında “Yahudiler”miş ama, Peter Paumans bunu bile bile “Türkler” şıkkını seçmiş!..
Sormuşlar kendisine;
“Neden Türkler dedin?”
Demiş ki;
“Aslında bilerek yanlış şıkkı seçtim... Çünkü Yahudiler diyecek cesaretim yok... Bir zamanlar Yahudiler için bir şeyler söyledim, başıma gelmedik kalmadı... Çok çektim!”
O halde, vur abalıya!..
Nasıl olsa, Türkler katlanır!..
DİPLOMAT EŞİTTİR CASUS!
Görüyorsunuz değil mi;
“Donanma ile soygun” yapan adama “imparator” diyenler, bu işi “tek gemi ile” yapan adama “korsan” diyorlar!..
İsrail’e “iğrenç” diyemeyenler, kalkıp Türklere hakaret ediyorlar.
Aslında, “Wikileaks belgeleri”ni de bu açıdan değerlendirmek gerekir.
Herhangi bir adam; bulunduğu ülkede, bir başka ülke hesabına “bilgi” topluyorsa, onun yaptığı faaliyetin adına ne diyoruz?..
Elbette “casusluk” diyoruz!..
Çünkü bu adamın yaptığı iş “gayrımeşru”dur, üstelik “yasal izni” de yoktur!..
Peki, bu işi “açıkça” ve “resmî kimlikle” yapan adama ne diyorlar?..
“Diplomat!”
Buradan hareketle diyebiliriz ki;
“Diplomasi; açık ve resmi casusluk mesleği”nin adıdır!..
Uluslararası arenada; ülkeler, “kendi haklarında bilgi toplayan” kişiyi, eğer “resmî hüviyeti” varsa “diplomat” olarak görür ve “yasal” kabul eder!..
Ama, “bilgi” toplayan adam eğer “diplomat” değilse, onun yaptığı iş “casusluk”tur!..
Aynen Büyük İskender ve İsrail örneğinde olduğu gibi;
Soygunu tek başına yaparsan “korsan”sın!.. Eğer “donanma” ile yaparsan “devlet”sin, “imparator”sun!..
“Hakaret” edeceğin ülkenin adı İsrail ise, “iğrenç” diyemezsin, ama “Türkler” için ağzına geleni söyleyebilirsin!..
Tek başına “bilgi” toplamaya kalkar ve üstelik yakalanırsan, “casus” derler, anında “kodes”e atarlar!..
Ama, bilgi toplama işini “diplomat” kimliğinle yaparsan, büyük itibar görürsün!..
Kavanoz dipli dünyada, işler böyle yürür!.. “Gariban”san, yüzüne bakan olmaz, ama sırtında “kürk” varsa; merhum Nasreddin Hoca’nın dediği gibi;
“Yer kürküm ye!”
KİM BU ASSANGE?
“Wikileaks belgeleri” de;
“Amerikalı casuslar”ın, pardon “diplomat”ların kaleminden çıktığı içindir ki, büyük ilgi gördü.
Meselâ, aynı belgeler “Tanzanyalı diplomatlar” tarafından kaleme alınsaydı; bırakın “gürültü” koparmayı, hiç kimseden “çıt” çıkmazdı!..
Ben, ilk gün ne demişsem, hâlâ o iddiamın arkasındayım:
“Bu belgeler, ABD veya CIA tarafından değil; büyük bir ihtimalle ABD Derin Devleti’nin elemanları Neoconlar, onları yöneten İsrail ve MOSSAD tarafından sızdırılmıştır!”
Bu belgeler, özellikle “ABD Başkanı Obama’ya gözdağı verme” amaçlıdır!..
Belgelerin, özellikle “Füze Kalkanı Projesi’nin kabulünden sonra” sızdırılması, İsrail’in Obama’dan “intikam” almaya çalıştığını göstermektedir!..
Asıl önemli konu;
Belgelerde, “İsrail aleyhinde” kullanılabilecek ifadeler bulunmamasıdır... Daha önce de yazdığım gibi; dünyada fırtınalar kopuyor ama belgelerde, neredeyse “İsrail” hiç yok!..
Buna dikkatinizi çekip, şimdi de olayın bir başka boyutuna gelmek istiyorum:
Bu belgeleri sızdıran ve dünyaya “Diplomasinin 11 Eylül’ü” şokunu yaşatan “Wikileaks’in patronu” kimdir?..
Julian Assange denilen bir adam;
¥ 1971 yılında Avustralya’da dünyaya geldi. Daha 18 yaşındayken baba oldu.
¥ Bilgisayar dünyasıyla yakından ilgilenen Assange, ilk defa 1995’te ‘hacker’lıkla suçlandı.
¥ ‘Hacker’lığın kitabı olarak bilinen “Underground” adlı eseri yazdı.
¥ 2006’da, şu günlerde dünyayı sarsan belgeleri yayınlayan Wikileaks internet sitesini kurdu.
ARANIYOR AMA BULUNAMIYOR!
Dünkü gazetelerde, işbu Julian Assange ile ilgili şöyle bir haber vardı:
“Wikileaks’in patronu aranıyor!”
Haberlerin ayrıntısı şöyleydi:
İnterpol, “tecavüz ve cinsel taciz” soruşturması çerçevesinde İsveç tarafından aranan Julian Assange için kırmızı bülten çıkardı. Assange hakkında İsveç’te 18 Kasım’da, tecavüz suçundan tutuklama kararı verilmişti.
Gizli servislerin hedefinde olan Assange’ın şu an nerede olduğu bilinmiyor.
Mu acaba?..
Julian Assange adlı bu adamın “nerede” olduğu gerçekten bilinmiyor mu?..
İnanalım mı buna?..
Geçenlerde Tamer Korkmaz’ın da yazdığı gibi;
Wikileaks kriptoları; ABD Derin Devleti’nin İsrail’le birlikte düzenlediği bir “istihbarat operasyonu”dur!
11 Eylül filmindeki Bin Laden’in rolünde bu defa Assange oynuyor.
“Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın sayısız gizli belgesini ele geçirip yayınlayan” Julian Assange da aynen Bin Laden gibi bir türlü yakalanamıyor.
İsveç’teki (!) Tora Bora dağlarının sarp kayalıklarında saklanıyor olmalı, Assange denilen bu adam!..
Irak ve Afganistan’ı bombalarla enkaza çeviren, Tora Bora Dağları’nı kalbura döndüren “Amerikalı Neoconlar” Assange adlı adamın “nerede” olduğunu bilmeyecek, öyle mi?..
Siz inanır mısınız buna?..
Elbette inanmazsınız!..
O SALON AJAN KAYNIYORDU!
Çünkü, Julian Assange denilen bu adamın, “Londra’da basın toplantısı” düzenleyip; “ABD’nin ipliğini pazara çıkaracağım” dediği saatlerde, o salon “CIA ve MOSSAD ajanı” kaynıyormuş!..
Ekvador Devlet Başkanı Rafael Correa, kendilerinin “Julian Assange’a sığınma hakkı verdikleri” yönündeki iddiaları cevaplandırırken, demiş ki;
“Assange, son 3 ay içinde Avrupa’nın birçok kentinde basın toplantıları düzenledi. ABD’nin yardımcısı İngiltere’nin başkenti Londra’da da 23 Ekim’de basın toplantısı gerçekleştirdi. O toplantıda birçok İngiliz ve ABD ajanı da vardı, neden hiçbir şey yapamadılar.”
Sizin anlayacağınız;
“Namazda gözü olmayanın, kulağı ezanda olmaz”mış ya; Assange’ı yakalamaya niyeti olmayan CIA ve MOSSAD ajanları da, onu “görmezden gelmiş”ler!..
Demek oluyor ki;
Obama’ya rağmen, “Neoconlar” hâlâ etkili pozisyonlarda, CIA ve MOSSAD hâlâ kontrolleri altında!..
Yoksa, Assange adlı adam, “iğne deliği”ne saklansa, bulurlar ve “casusluk”tan tutuklarlardı!..
BİN LADEN BULUNURSA!!!
Demek ki;
Adam, bu işte “yalnız” değil!..
Arkasında bir “devlet” bulunmalı ve “diplomat” kimliği taşıyor olmalı ki; kimse dokunamıyor ona!..
“Wikileaks” için de diyorlar ki;
“İsveç’te internet sitelerine server sağlayan özel şirket Bahnhof’a ait merkez, Wikileaks’in kalbi. Site 4 aydır, yerin 30 metre altında bulunan ‘Pionen’ adlı merkezin server’larını kullanıyor. Her türlü silahlı saldırıya, nükleer tehlikeye hatta hidrojen bombasına bile dayanıklı olan Pionen’de saklanan verilerin ortadan kalkması imkansız.”
İşte buna inanırım!!!..
Attığı “bomba”larla Tora Bora Dağları’nı kalbura çevirdiği halde, hâlâ Bin Laden’i “bulamayan”(!) Amerika, “yerin 30 metre altındaki site”yi de bulamaz!!!
Bin Laden’i bulurlarsa hiç kuşkunuz olmasın ki Assange’ı de bulurlar!..
Aksi halde;
Bin Laden’in ara-sıra “bildiri”(!)ler yayınlaması gibi, Assange da “belge sızdırmaya” devam eder!..
Biz de, bunları yutarız!..
Mı acaba?!?..
==================
Assange, Ali Kalkanlı mı?
Merak ediyorum, Wikileaks’in patronu “Julian Assange”ı arayıp da bulamayanlar, onu bir de “Ali Kalkanlı” ismiyle arasalar, bulabilirler mi acep?..
Diyeceksiniz ki; kim bu Ali Kalkanlı?.. Efendim, Ali Kalkanlı; Ege Ordu Komutanı Org. Nusret Taşdeler’in “hastane ismi”dir!..
Kendisi; “kalp operasyonları” geçirdiği sıralarda, “özel hastane”lere yatıp, “Ali Kalkanlı” ismini kullanmış!.. Kayıtlara; “107 yaşında bir hasta” olarak geçmiş!..
Şimdi diyormuş ki; “Ali Kalkanlı ismi, laboratuvar belgelerine sehven yazılmıştır!”
Hani; “Vanlı” yerine “zanlı” yazsalar, “Nusret” yerine “Fikret” yazsalar anlarım da; “Nusret Taşdeler” ismi, nasıl “Ali Kalkanlı” yazıldı, onu anlayamadım!..
Bizim de, “sehven” yaptığımız işler elbette vardır... Ama, “Nusret” ismini “Ali” diye yazdığımızı hiç hatırlamıyorum!..
İşte onun için de, diyorum ki;
Şu dünyanın başına belâ olan Julian Assange adlı adamı arayıp da, bulamayan(!)lar, bir de “Ali Kalkanlı” olarak arasınlar!..
Kimbilir, belki ismi “sehven” yazılmıştır!..