CIA mı, MOSSAD mı?
WIKILEAKS belgeleri için “İsrail yaptı, Amerika yaptı” diye düşünülebilir ama devlet adamlarımızın böyle konuşmalar yapmasını erken buluyorum.
Şu anda en güçlü gözüken ihtimal, “Bay Sızıntı” denilen Amerikalı istihbarat çavuşu Bradley Manning’in yapmış olmasıdır.
Amerika veya İsrail yaptı diye “zihnimizin içinde” kurgular inşa edebiliriz ama “zihnimizin dışındaki” Wikileaks olgusu çok karmaşıktır...
250 bin belgeden açıklananlar 800 kadar... Bunlardan sadece 30-40’ı Türkiye ile ilgili... Tümünü görmeden tümü hakkında siyasi bir hüküm verilebilir mi?
‘Eski tecrübelerimizle’
TBMM Başkanı Sayın Şahin’in, “Amerika’nın yaptığına dair bulgular var mı?” sorusuna cevaben söylediği şu sözler önemlidir:
“Gerek yok. Uzun süredir siyasi birikimim ve tecrübem ışığında vardığım bir kanı bu. Ayrıca bu kanaatimde yanılmış olmayı da isterim.”
Gerçekten hepimiz karşılaştığımız bir sorunu o andaki bilgi ve tecrübe birikimlerimizle değerlendiririz. Ama karşımızdaki yepyeni ve çok karmaşık bir olaysa, mevcut birikimlerimiz bizi yanıltabilir bile...
Türkiye’nin nasıl değişmekte olduğunu kavrayamayıp hâlâ statükoculuk yapmak böyle bir şeydir... Son on beş yirmi yılda hızla gelişen “sibernetik olayı”nı dikkate almadan Wikileaks belgelerine eski CIA, KGB, MOSSAD falan hakkındaki düşünce kalıplarımızla bakmak da yanıltıcı olabilir.
“Sibernetik” yani bilgisayar vasıtasıyla yapılabilen her şey...
Sibernetik tehdit!
En mahrem, en tehlikeli bilgiler bilgisayarlarda saklanıyor, değil mi?
Ama bir de “hacking” denilen olay var, “kırmak, yarmak” anlamına gelen bu terim, gizli bilgisayar bilgilerine ulaşmayı ifade ediyor, bunu yapanlara da “hacker” deniliyor.
Bunun tiryakileri, manyakları, ustaları var.
Banka hesaplarına, özel mahremiyetlere girebiliyorlar.
Eski Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, ilk basın toplantısında “birinci işimiz, bilgi ve belge sızdırmalarını önlemek” dememiş miydi?
Foreign Affairs’in son sayısında Iann Bremmer’in “Siber-alan ve güvenlik” konulu çok önemli bir yazısı var. Bilgisayar iletişimi ile nasıl siyasi ‘cemaat’ler oluştuğunu, ‘turuncu devrimler’de internetin rolünü anlatıyor.
“Artık ‘Büyük Birader’in bütün yurttaşları gözetlemesi yerine, yurttaşlar Büyük Birader’i gözetliyor.
Antikoru bulunmayan özgürlük mikrobu, elektronik araçlarla dünyanın dört bucağına yayılıyor...”
Demokrasi ve sivil inisiyatifler için güzel bir gelişme...
Özgürlük ve kaos?
Fakat madalyonun öbür tarafı da var: Terörist ve radikal örgütlerin hatta küçük fanatik grupların sibernetik kapasiteye sahip olması, ciddi güvenlik sorunlarına da yol açıyor.
Otuz kırk kişilik bir “hacker” cemaati, gizli bilgilere ulaşmayı başarabilir ve bu bilgileri nasıl kullanacakları onlara kalmıştır: Yapıcı da olabilir yıkıcı da...
Ben Wikileaks belgelerinin böyle bir “hacking” olayı olduğunu düşünüyorum şimdiki verilerle.
Dünya medyası niye bu kadar yer veriyor? Kendimize soralım: Merak etmiyor muyuz, ne varmış ne yokmuş diye? Medya da elbette manşetlerden veriyor.
21. yüzyıl, internet ve sivil inisiyatiflerle üstün otoritelerin aşınması bakımından demokratik, fakat hukukun aşınması ve anarşi kaygısıyla da kaotik bir görüntü veriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.