Sayın Başbakan’ın daha yumuşak ifadeler kullanması gerekir
Son günlerde, üniversite öğrencilerinin üniversite Rektörleri ile Başbakan’ın toplantısını protesto etmek için uzaklardan örgütlenerek gelmeleri, 1959 yılında İstanbul ve Ankara’da Demokrat Partiye karşı başlayan öğrenci hareketlerine benzer bir harekete zemin hazırlamak için yapıldığı izlenimini vermektedir. Çünkü iktidarın yaptıklarını hazmedemeyenler, onu düşürebilmek için her yola başvurmayı deneyeceklerdir. Tarihte böyle olduğu gibi, günümüzde de bu durum böyledir.
İktidarın yaptığı hizmetleri beğenmeyenler, iktidarı zorbalık yolu ile değil, millete yaklaşmak, ona daha iyi hizmet edeceğine inandırmak suretiyle ancak ele geçirebilirler. Bunun yolu protesto değil, belki halka yaklaşmak, halkı inandırmaktır. Halka yaklaşmaktan, onunla beraber olmaktan umudunu kesenlerin başvurdukları yöntem eskinin tekrarlanmasından ibarettir. Hem öğrencilerin görevi derslerine iyi çalışmak olup ülkeyi yönetmek değildir. Elbette ülke yönetiminde düşünce planında öğrencilerin de katkıları olabilir, fakat bunun yolu kafayı kullanmaktır.
Protesto ne için yapılır? Düşünce yollarının tıkandığı noktada en son çare olarak sesini duyurmak için yapılır. Pekiyi, Başbakan Üniversite rektörleri ile toplantı düzenleyip üniversiteler hakkında onlarla fikir alışverişinde bulunmasında protesto edilecek ne vardı ki? Düşünce alış-verişinde bulunmaktan, diyalogtan daha güzel ne olabilir? Bunu protesto etmenin bir anlamı yoktur. Belki, diyaloga karşı çıkmak ve hükümetleri diktaya zorlamak olabilir bundan amaçlanan…
Üniversite gençleri, Rektörlerin Başbakanla yaptıkları toplantıyı protesto edecek yerde, kendileri ile konuşması, düşüncelerini dikkate alması için, kanuni yollardan izin alarak seslerini duyurabilirlerdi. Bu yolu tercih etmeyip belki kanunsuz eylem yapma yolunu tercih ettiler. Kanunsuz yolu tercih edenlerin iyi niyetli olduklarını düşünmek mümkün değildir.
Zira bu ülke demokrasi ile idare edilen bir ülkedir. Herkese konuşma hakkı verilmektedir. Yeter ki kanuni yollara riayet edilsin. Yok, eğer biz bu yolu değil, istediğimiz gibi hareket etme yolunu tercih ederiz, diyenler olursa, bunu hiç kimsenin tasvip etmesi mümkün değildir. Nitekim muhalefet de bu yapılanlardan mutlu olmamıştır. Zira hiç kimseye kanunlara aykırı hareket etme hakkı verilmemiştir. Gerekli kanuni izni aldıktan sonra isteyen istediğin gibi düşünceni açıklar.
Üniversite öğrencileri, gerek rektörler toplantısını protesto etmek istemeleri, gerekse iktidar mensubu Sayın Burhan KUZU’yu yumurtalı protestoya tabi tutarak, daha konuşmadan susturmaya çalışmaları ve bunun için önceden örgütlenmeleri de demokrasi ile bağdaşmaz, öğrencilikle bağdaşmaz, insanlıkla bağdaşmaz. Kimsenin bu hareketleri tasvip etmemesi, bundan kendisine pay ayırmaması gerekir. Bu olaylar 27 Mayıs öncesinde başlatılan olaylara benzeme istidadı göstermektedir. Bu bakımdan hükümetin bu meseleye çok hassas yaklaşması gerekir.
Özellikle, Başbakan’ın ve iktidar mensubu milletvekillerinin konu hakkındaki açıklamalarında ifade ve üsluba daha çok dikkat etmesi gerekir. Protestocu öğrencilerin esasen istedikleri şeyin hükümeti sert tedbirler almaya ve set tavırlar içine girmeye çekerek kargaşa zemini hazırlamak olduğunu akıldan çıkarmak gerekir. Bu olayda polisin öğrencilere karşı tutumunu tasvip etmek mümkün değildir. Esasen olayı düzenleyenlerin maksadı bu idi, amaçlarına ulaşmış görünüyorlar. Bu manzaraları görmek, protestocuların memnuniyetini celp etmiştir.
Nitekim İstanbul’daki olayın ardından, Ankara’da da benzer bir zorbalık gösterildi. Bu olayı vesile kılarak zincirleme olaylar yaratma emelini göz ardı etmemesi gerekir hükümetin… Maksat sinirleri bozmak, mantık hâkimiyetini kaybettirmek ve yanlış konuşmalar ve yanlış ifadeler söyleterek hükümeti zaafa uğratmak ve devirmektir. Rahmetli babam Hacı Hasan Efendi (Hasan Rami Yavuz) derdi ki; “Kendin erkek sözün dişi olmalıdır.”
Muhalefet cephesine karşı, Sayın Başbakan’ın sözlerinin daha yumuşak, daha makul ve düşündürücü, fakat tutumunun kararlı olması gerekir. Sevmeyenleri üzmek için izlenmesi gereken yol, şiddete karşı daha büyük şiddet değil, belki misli ile mukabele etmektir. Kur’an’da bir âyet vardır: “Kim size saldırırsa siz da ona yaptığı kadar saldırın.” (Bakara, 2/194) Bu aynı zamanda ilahi adalettir. Eğer mukabele mislini geçerse o zaman haksızlık yapılmış olur, zulümden söz edilir.
Öğrencilerin yaptıklarını, büyük çoğunluğu itibarıyla Türk Milleti tasvip etmemiştir. Biz de tasvip etmiyoruz. Fakat onların yaptıklarından kendilerine pay vermemek için mutlaka daha yumuşak bir üslup kullanmak gerekir. Maksat ülkenin içte ve dışta kazandığı performansı yok etmek, kargaşayı ve parçalanmayı, nefreti hâkim kılmaktır. Buna asla fırsat verilmemelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.