Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

1973’ten günümüze petrol cinayetleri!

1973’ten günümüze petrol cinayetleri!

Hani; “Kaçmaktan, kovalamaya fırsat bulamıyoruz” derler ya, şu an, ben de aynı durumdayım... “Olanları yazmak”tan, “yazılması gerekenleri” yazmaya fırsat bulamıyorum... O kadar “hadise” o kadar hızlı cereyan ediyor ki, inanın, yetişmekte zorlanıyorum... Birini yazsam, diğeri açıkta kalıyor... Onu yazarken, bir başka olayın aktüalitesi geçiyor.
Söyleyin hele;
Hangi olaya öncelik vereyim?..
Abdullah Öcalan’ın Fethullah Hocaefendi’ye gönderdiği sıcak mesajların Güneydoğu’yu heyecanlandırmasını mı, yoksa Gölcük Donanma Komutanlığı’ndaki “gizli bölme”de ele geçirilen “10 çuval belge” içindeki “darbe plânları”nı mı?..
İsrail’in “özür” aşamasına gelen “pişmanlığı”ndan mı söz edeyim, yoksa “Dünya petrol devlerinden Shell’in Nijerya’daki marifetleri”nden mi?..
Görüyorsunuz ya;
Hepsi de ayrı bir yazı konusu...
Tabiî, hepsine de şöyle bir “kanat çırpıp” geçmek mümkün... Ama, önüne-arkasına bakmadan ahkâm kesmek; hem benim tarzım değil, hem de sizlere saygısızlık olur.
İllâ, “ayrıntı” vermem lâzım.
NİJERYA’YI SHELL Mİ YÖNETİYOR?
O halde, “sondan” başlayalım...
Efendim; gazetelerde, “Nijerya’yı Shell yönetiyor” başlığı ile yer alan olay şu:
Wikileaks belgeleri; petrol devi Shell’in, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden Nijerya’da hükümetin bütün bakanlıklarına adamlarını yerleştirdiğini ortaya koyuyor.
Wikileaks’in yayınlamaya devam ettiği ABD elçilik yazışmaları; İngiliz-Hollanda petrol şirketi Shell’in Nijerya hükümetinde alınan tüm kararlardan haberdar olduğunu ortaya koyuyor.
Belgelere göre petrol devi Shell, Nijerya hükümetinin bütün bakanlıklarına adamlarını yerleştirdiğini ve böylece siyasetçilerin her hareketinden haberdar olduğunu söylüyor.
Şirketin Nijerya’daki üst düzey yöneticisi, ABD’li diplomatlara, Nijerya hükümetinin, adamlarının içine sızdığından ve şirketin, hükümetin hedefleri hakkında bildiklerinden tamamen habersiz olduğunu söyleyerek, övünüyor...
Belgeler ayrıca, Shell’in ABD ile istihbarat değişimi yaptığını da ortaya koyuyor... Bir örnekte Shell; Nijerya’da militanları desteklediğinden şüphelendiği siyasetçilerin isimlerini ABD’li diplomatlara veriyor ve karşılığında ABD’li diplomatlara da militanların elinde yerden havaya fırlatılan füze bulunup bulunmadığını soruyor.
YIL 1973... İLK PETROL CİNAYETİ
Evet, olay bu!..
Dipnotu da şu:
Shell veya bir başka petrol şirketi, elbette sadece Nijerya’yı yönetmiyor!..
Bilmem, hatırlar mısınız;
Bu ülkede, bir zamanlar Raif Karadağ adlı bir “araştırmacı yazar” yaşardı!..
“Yaşardı” diyorum; çünkü Raif Karadağ, 1973’te öldürüldü!..
Niye öldürüldü biliyor musunuz;
“Petrol Fırtınası” adlı bir kitap yazıp, “petrol tezgâhları”nı ortaya serdiği için!..
Evet, “oyunları deşifre” ettiği için!..
Raif Karadağ, öldürülmeden önce kaleme aldığı “Petrol Fırtınası” kitabında; “petrol” hakkında “Yirminci asrın en kıymetli, en kudretli ve rakipsiz hammaddesi” olduğundan, petrol yüzünden “cinayet”ler, “ihtilâl”ler ve “hükümet darbeleri” yapıldığından söz ediyor...
Kitapta; Deterding’in başında bulunduğu İngiliz Royal-Dutch Shell grubuyla, Rockfeller’in başında bulunduğu Amerikan Standard Oil hakkında; kuruluşlarından, gelişimlerine kadar geniş bilgi verilerek, petrol bölgelerindeki mücadeleleri ve diğer devletlerin bu yarışa katılma çabaları anlatılıyor.
Bu şirketlerin Osmanlı ve sonrasında Türkiye, İran, Irak, Suudi Arabistan, Romanya, Venezüella, Kolombiya, Nikaragua, Meksika gibi ülkelerdeki faaliyetleri; Musul, Bakü petrolleri konusundaki çalışmada diğer ülkelerle (Rus, Alman, Fransız) yaşadıkları çatışmalar, yaptıkları yarışlar ve yapmacık dostluklar okura sunuluyor.
Bu mücadelede gizli servislerin rolü, hükümetlerin çabaları, oynanan siyasi oyunlar ve Kurtuluş Savaşı’ndaki Yunanlılar gibi kullanılan milletler gözler önüne seriliyor. Kitaptan ülkemiz adına çıkarılabilecek en önemli sonuç ise; petrolün, yazarın tabiriyle “600 yıllık muhteşem imparatorluğu yıkıma götürmesi”dir.
Buradan çıkan sonuç, şudur:
Aslında, “öldürülen” ilk araştırmacı yazar Uğur Mumcu filan değil, Raif Karadağ’dır, iyi mi?..
OTEL ODASINDA ÖLDÜRÜLDÜ!
Bilirsiniz veya duymuşsunuzdur;
Türkiye’nin, tıpkı komşusu İran ve Irak gibi bir “petrol cenneti” olduğu ve fakat bu petrolün bile bile çıkarılmadığı tezi yıllardır dile getirilir.
Bu teze göre Cudi Dağı’nın altı, adeta bir “petrol denizi”dir ve bu petrol, olduğu gibi komşu ülke Suriye’ye akmaktadır.
Türkiye’de petrol olması muhtemel araziler, yabancı şirketler tarafından kiralanmış fakat aradan geçen süre içinde bu arazilerde hiçbir sondaj çalışması yapılmamıştır ve ne hikmetse bu şirketler, kira süresi bitmeye yakın sözleşmelerini yenilemek istemişlerdir.
Çünkü Türkiye’nin bölünmesini beklemektedirler.
İşte Raif Karadağ; kafalardaki bu “kuşku”lardan hareketle bir “araştırma” yapmış, araştırmasının sonuçlarını da; “takunya kalınlığında” bir kitapta, evet “Petrol Fırtınası” adlı bir kitapta toplamış ve “tezgâhları deşifre” etmişti...
Sonra ne oldu biliyor musunuz?..
Raif Karadağ, dönemin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı’yla görüşmek üzere Ankara’ya gitmiş ama “ertesi gün yapacağı görüşmenin gecesinde”, kaldığı otelin odasında öldürülmüştü!..
Tarih, 22 Aralık 1973’tü!..
Raif Karadağ öldürüldüğünde;
Henüz “53 yaşında”ydı!..
MUAMMER AKSOY NİYE ÖLDÜRÜLDÜ?
Sadece Raif Karadağ mı?..
Yıllardır “Türkiye’nin petrol politikasıyla” ilgili ciddi araştırmalar yapıldı. Ancak petrolde milli politikaları savunan birçok önemli isim, karanlık cinayete kurban gitti.
Bunlardan biri de, Prof. Dr. Muammer Aksoy’dur... Aksoy’un petrole ilgisinin başlangıç tarihi 1943’lere dayanıyor.
O tarihlerde doktora yapmak için Zürih’e giden Aksoy, ileride Enerji Bakanı olacak İhsan Topaloğlu ile tanıştı. Topaloğlu, Hakan Yılmaz Çebi ile yaptığı bir röportajda o günleri şöyle anlatıyordu:
“Muammer Aksoy’la 1943 yılında -Zürih’te okurken o da doktora yapmaya gelmişti- tanıştık ve dost olduk. 1959 yılında yapılan anlaşmalarla, 1961’de Kalteks’le yapılan anlaşmalarla İPRAŞ Rafinerisi kuruldu. Yüzde 51’i TPAO’nun, yüzde 49’u CARTES’in. Bunun yanında ATAŞ Rafinerisi kurulmuştu. ATAŞ’taki ortaklar da Shell, Mobil ve BP yanında CARTEKS’ten oluşuyordu.
1962’de ATAŞ Rafinerisi faaliyete geçti, İPRAŞ’tan birkaç ay sonra. Bunlar petrol ithal ederek çalışacak rafinerilerdi. Halbuki Türkiye Petrolleri’nin Batman’da bir rafinerisi vardı. Bu rafineri yerli hammadde kullanıyordu. Rafinerinin kapasitesi 500 milyon tondu, o zaman için ülkenin ihtiyacı ise 2.5 milyon tondu. 2 milyonluk bir açık olmasına rağmen yine de çıkarılan mevcut petrolü yabancı şirketler yurtdışına ihraç etmemizi istiyorlardı.
Aramızda çıkan bu münakaşalar sonrası ben mevzuyu bilen iyi bir hukukçu aradım. Memlekette bu konuyu bilen hukukçuların çoğu yabancı şirketlerin müşavirleriydi. Tam o günlerde ne yapacağımı düşünürken Muammer Aksoy beni ziyarete geldi. Kendisine mevcut problemleri anlatınca, verdiği dosyaları incelemek üzere gitti.
Ertesi gün haklı olduğumu söyleyerek “Bu işi vatan meselesi addettiğinden ücretsiz yapacağını söyledi.”
Ya sonra?..
Muammer Aksoy, İhsan Topaloğlu’nun talebi ve kendi arzusu üzerine, petrol konusunun içinde buldu kendini. Birçok makale ve aynı zamanda kitaplar yazdı. Ne ilginçtir ki;
Aksoy 31 Ocak 1990 tarihinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti!..
Sadece Muammer Aksoy da değil!..
Cudi Dağı’nda petrol arayan 6 Türk mühendisinin, 9 Eylül 1992 tarihinde PKK’lı teröristler tarafından öldürüldüğü ifade edildi.
Altan Duransoy isimli genç beynimizin ABD’de çok önemli belgelere ulaştığı, bu belgelerde Türkiye’nin zengin rezervlerinin bulunduğu dile getirildi.
Duransoy, ülkeye döndükten sonra, hem de “kafası kesilerek” korkunç bir şekilde öldürüldü!..
Söyleyin Allah aşkına;
Bütün bu “veri”lerden sonra, meselâ Muammer Aksoy’un, “çağdaş, laik, ilerici, solcu, aydın ve Atatürkçü” olmasından dolayı “dinciler”(!) tarafından öldürüldüğünü iddia etmek, bir “sığ”lık ve “besili sığır”lık değilse, nedir?..
NİYE PAHALI BENZİN?
Uğur Mumcu’yu öldürüp “PKK-Devlet ilişkileri”nin üzerine şal örtenler, Raif Karadağ’ları, Muammer Aksoy’ları, Altan Duransoy’ları katlettirmekle de, “petrol sömürüsü”nü devam ettirmişlerdir.
Hiç kuşkunuz olmasın ki;
Bugün, “1 litre benzin 4 lirayı geçmiş” ise, bu “pahalılık”ta, “Raif Karadağ ve Muammer Aksoy’u öldürtenlerin kanlı parmağı” vardır!..
Ve yine, bugün “petrol üçgeninde” olmamıza rağmen, “petrol ithalatçısı” bir ülke isek, bunun sebeplerini o “cinayet”lerde aramak gerekir!..
Sahi, bundan 15-20 yıl önce Güneydoğu’da “petrol damarı” bulup da, kuyunun üzerini “betonla” kapatan da bu petrol devleri değil miydi?..
Acaba, “casus”ları nerede?!?..
Ve de, hangi “siyasî”lerle, hangi “bürokrat”larla, hangi “asker”lerle teşrik-i mesai halindeler?..
PETROL BELGESİ DE VAR MI?
Çok merak ediyorum;
Gölcük Donanma Komutanlığı’nda yapılan aramada ortaya çıkan şok belgeler arasında darbe planları ve darbeye karşı çıkan 167 komutanın yurtdışına sürgüne gönderilmesi ve “silahların gömüleceği araziler”in adreslerinin yanı sıra, “petrol suikastları” ile ilgili bir belge de var mı?..
Merakla bekliyorum...
Gördünüz ya;
“Petrol cinayetleri”ni yazarken, diğer konulara yine giremedik... Aktüalitesi geçmez, araya başka konular girmez ise, inşallah onları da daha sonra yazarız!..
Bugünlük, bu kadar!..


Vur emrini kim verdi?
Bakalım, daha neler saçılacak ortalığa!.. Gölcük Donanma Komutanlığı’na yapılan baskında, “darbe plânları”nın ele geçirildiği bilgisinin gazetelerde yer aldığı gün; “Danıştay cinayeti”yle ilgili de “şok bir rapor” yansıdı kamuoyuna...
Milli İstihbarat Teşkilâtı, Danıştay baskınının faili Alparslan Arslan’la ilgili “rapor”unu mahkemeye göndermiş!.. Raporda; Ergenekon sanığı Doğu Perinçek’in; Alparslan Arslan’la ilgili olarak dile getirdiği, “MOSSAD tarafından Bulgaristan’da eğitildi” iddiası da yer almış!..
“MİT’in raporu”nda; “Danıştay cinayetinin, Bulgaristan’da bulunan bir albayın ziyaretinden sonra gerçekleştiğine dair iddialar” bulunduğu da ifade edilmiş!..
Merak ediyorum; Alparslan Arslan’la ilgili daha neler çıkacak ortaya?.. Meselâ; “Almanya’da bir kız sevdiği, ancak kızın ailesi evliliğe razı olmadığı için bunalıma girdiği” de çıkacak mı ortaya?.. Alparslan Arslan; nerede, ne zaman ve kime “el falı”na baktırdı... Falcı, kendisine ne dedi?..
Sanıyorum, yakında bunlar da ortaya çıkacaktır!.. Baksanıza, “Gölcük Donanma Komutanlığı”ndaki bir odanın “parke”leri sökülüp, “gizli bölme”ler ortaya çıkarıldı... Herhalde, Alparslan Arslan’la ilgili “gizli bilgi”ler de ortaya çıkarılacak ve bu “karanlık cinayet” aydınlatılacaktır!.. Biraz sabır!..



Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi