Taha Akyol

Taha Akyol

Post modern tarikatlar

Post modern tarikatlar

ANLAŞILMASI zor bir çağa giriyoruz. Zor diyorum çünkü anlamak için zihnimizdeki kalıplar yetersiz kalıyor...
Modernizmin standart, ölçülü, türdeş ve rasyonel dünyası geride kalırken, post modernizmin standartları karışık, ölçüleri çeşitli, türdeşlikten uzak ve hayli duygusal bir dünya geliyor!
Post modernizmin ilk işaretleri modern “sağ” ve “sol” kavramlarının dışında çevrecilik, yeşilcilik ve feminizm gibi hareketler ortaya çıkmış, sağ ve sol partileri parçalamıştı.
Türkiye’de de modernleşme döneminin zihinlerimize yerleştirdiği “ilerici-gerici” ve “sağcı-solcu” gibi standartlar paramparça oldu. Artık farklı kavramlarla konuşuyoruz, yeni siyasi tavırlar gelişiyor.
Sonra mikro milliyetçilik, etnik milliyetçilik, radikal yerelcilik gibi hareketler gelişti...
Artık “siber kabileler”den bahsediyoruz. Twitter cemaatleri gibi gerçekten masum ‘sanal mahalleler’ oluştuğu gibi...

Post Modern kaos?
Wikileaks’in yarattığı bir “star” olarak dünyanın her yerinde “Assangistler” oluştu. Türkiye dahil her yerde küçük gruplar da olsa, “Assange’ye özgürlük” gösterileri düzenlendi.
Yazılar yazıldı, konuşmalar yapıldı.
Bunların bir kısmı marjinal olsa da mesela ABD’de Chomsky, bizde Nilüfer Kuyaş gibi yüksek düzeyli entelektüeller felsefi içerikli yazılarla savundular bunu...
Artık modernizmin “ölçü, kural, standart, rasyonalite” değerleri yerine sınırsız serbesti, her türlü otariteye tepki, mikro düzeylere varıncaya kadar çeşitlilik fikri gelişiyor.
“Rasyonelite” yerine de “tercih” kavramı yükseliyor.
“Özgürlük”, modernizmin tanımladığı sınırların ötesine geçiyor, daha geniş ve hatta daha ‘cemaatsel’ içerikler kazanıyor; modernitenin pek bilmediği “kollektif haklar” gibi....
İyi mi kötü mü?
Bu sorunun “rasyonel” yani herkesçe “aklen” kabul edilebilir bir cevabı yok! Çünkü sübjektif yönü ağır basıyor bunların. Nitekim beni mutlu eden tarafları da var, tedirgin eden tarafları da...

Siber tehdit!
Ama objektif olarak üzerinde durabileceğimiz, “rasyonel” olarak düşünebileceğimiz çok ciddi bir tarafı da var: Bilgi silahını “yıkıcılar”ın ele geçirmesi!
Terörist veya anarşist ya da faşist bir ‘postmodern cemaat’in şiddeti patlatacak bilgilere ulaştığını düşünün!
Ya da mesela sırf “otoriteyi çökertmek” gibi anarşist bir saplantıyla “e-devlet”in sadece güvenlik bilgilerine değil, tapu kayıtlarına veya hava yolları kumanda merkezlerinin “e-sistem”lerine ulaşarak “hakc” ettilerini, “mikrop” soktuklarını düşünün!
Bu çok basit misaller Lizbon Zirvesi’nde NATO’nun değişen güvenlik önceliğinin niye değiştiğini de anlatıyor: Artık “tehdit” bildiğimiz türden savaşlar değil... Çağımızda “Füze tehdidi” ve “siber tehdit” daha öncelikli...
Ve karşılığında “füze kalkanı” ile “siber güvenlik” sistemleri.
Bugün “e-devlet”in düşmanı, radikal ve aşarşist “siber cemaat”lerdir.
ABD Savunma Bakanığı ile Hava Kuvvetleri’nde “siber güvenlik” için 90 bin sibernetik uzmanı çalıyormuş.
Bizde ekim ayında yapılacak “Ulusal Bilgi Güvenliği Tatbikatı” için TÜBİTAK ve İTÜ “Ulusal Bilgi Sistemleri Güvenlik Programı” üzerinde çalışıyor...
Acaba Wikileaks böyle bir olay mı, eski usul ABD veya İsrail komplosu mu? Ancak postmodern bir cevap verebilirim: Bilmiyorum!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taha Akyol Arşivi