CHP'de son manevralar
Cumhuriyet Halk Partisi yine bir olağanüstü kurultaya hazırlanıyor. Genel başkanlığı döneminde ayrık otlarını temizleyip partiyi dikensiz gül bahçesine çeviren Deniz Baykal'ın muhalefete düşmesiyle birlikte kurultaylar sezonu açılmış oldu.
Hafta sonu yapılacak kurultay, CHP açısından yeni bir başlangıç anlamı taşıyor. Bu başlangıç parti içi iktidar mücadelesinin seyrini belirleyecek. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun stratejisi keskin tartışmalara girmemek üzerine kurulu. Baykal'ın yıpratıcı hamlelerine Kemal Bey yerine medyadaki sözcüleri karşılık veriyor. Bugüne kadar blok liste uygulayan Deniz Bey'in şimdi çarşaf listeci olması eleştiriliyor. Baykal'ın çelişkisi ortada ama onu eleştiren yazarların güçlü dönemlerinde söz konusu yanlışlara dikkat çektiğini pek hatırlamıyoruz.
Kaset komplosuyla genel başkanlıktan indirilen Baykal'ın iki aşamalı harekât planı vardı. Kılıçdaroğlu ile Önder Sav'ı ayrıştırmak ve partiyi kurultaya götürmek. Baykal nispeten başarılı olmuş görünüyor, ancak Kılıçdaroğlu'nun arkasındaki asıl gücü, medya desteğini ihmal ettiği için işi beklediğinden zor olacak. Son kurultayda Kılıçdaroğlu'nu Genel Sekreter Sav'ın getirdiği yanılgısı hem Baykal'da hem de bizzat Önder Bey'de vardı. Bu yanılgı Sav'ı rehavete sevk etti. Hiç ummadığı, gücünü doruklarda zannettiği anda kendini kapının önünde buldu. Baykal da Sav'ı ekarte ettiğinde Kemal Bey'i kolay lokma yapacağını sandı. Projenin asıl sahibi medya organları kurultaya kadar eski genel başkana yönelik nokta atışlara devam edecek. Kurultayın bugüne kadar olmadığı kadar büyük salonda yapılması, tribünlere doldurulacak kalabalıkların önemini artırıyor. Salon hâkimiyeti sadece delegeye baskı unsuru olarak kullanılmaz. 'Çıkar bir buçuk saat konuşurum' tehdidinde bulunan Baykal'ı susturmaya, en azından dengesini ve konuşma bütünlüğünü bozmaya da yarayabilir. Bazı yazılardan bunun işaretleri alınıyor.
Sav, Baykal'a göre daha sessiz ve derinden gidiyor havası veriyor. Mücadeleyi henüz alenileştirmiş değil. En büyük kozu olan 'devr-i sabık yapacak ve tasfiyeye girişecekler'i yavaş yavaş piyasaya sürüyor. Teşkilatlarda kıyım yapılacak şayiası mevcut delege yapısının kararını etkileyebilir. Normal şartlarda delege 'kral öldü yaşasın yeni kral' faydacılığına yatkındır. Eski genel başkan veya genel sekreterdense güçlü yeni patrona oynarlar. Sadece tasfiye korkusu onları muhalefet cephesine iter. İstanbul teşkilatının önce Gürsel Tekin'i istemiyoruz diye imza verdiğini, yönetim değişince il başkanı Berhan Şimşek'ten bağımsız biçimde 'biat' kuyruğuna girdiğini unutmayalım. Kılıçdaroğlu bu gerçekten hareketle, ısrarla 'delegenin dediği olur' cümlesini kuruyor. Blok listenin olduğu yerde bunun nasıl gerçekleşeceğini cidden merak ediyorum.
CHP'de kişiler üzerinden yürüyen tartışmanın asıl ekseninin ideoloji ile siyaset yapma biçimi arasındaki tercihlerde yaşandığını düşünüyorum. Yeni yönetim ve arkasındaki proje koordinatörleri siyaset yapma biçimini yani zarfı değiştirme peşinde. Karşı grup ise ideolojinin yani mazrufun terk edileceği korkusu yaşıyor. Zarfla mazruf arasında uyum olması gerektiği muhakkak. Mektup zarfına kitap sığmayacağı ortada. Kılıçdaroğlu'nun başarısı ikisini de değiştirmekten geçiyor. Fakat bunu evdeki bulgurdan olmadan yapması lazım. Siyaset yapma biçimi zamanla değişirken fikriyatın eskimiş ve demode olmuş kısımları yenilenebilir. Baykal'ın iddiası ise ikisinin değil sadece zarf üstündeki adresin değişeceği şeklinde. Etnik ve mezhepsel siyasetin mahzurlarını açık açık vurgulaması bundan. Baykal haklı çıkarsa, arka bahçe gibi görülen kıyı şeridi kaybedilebilir; Karadeniz'de gemileri batabilir.