Tarafsız yazar!
GERÇEKTEN tarafsız bir yazardır. Kimsenin yandaşı veya taraftarı değildir. Bugünkü yazısında özelleştirmeyi savunursa, tarafsızlığını korumak için muhakkak yarınki yazısında kamulaştırmayı savunur!
Bir yazısında Atatürkçü Düşünce Sistemi’ni savunursa, öbüründe mutlaka reddeder!
Hatta tarafsızlıkta o kadar titizdir ki, bazen bir yazısının yarısında “ak” dediğine, öteki yarısında “kara” der, eşit mesafede durduğunu göstermek için!
Hatta herkesin hakkını teslim eder. Biri çıkıp da “Böyle olur mu, sabah ak dediğine öğleden sonra kara diyorsun” diye sorsa “Bunda da sen haklısın” diye cevap verir, sevgili Nasreddin Hoca gibi...
Tarafsızlık böyle bir şey midir? Mesela biraz iktidarı biraz muhalefeti eleştirmek veya onaylamak!
İktidarda kim olursa
Evvela tarafsızlık haber yazan gazetecinin görevidir, hâkim ve savcıların, kamu erkini kullananların görevidir.
Ama bir yazarın, bir aydının, kamu erkini kullanmayan bir vatandaşın görevi “doğru bildiğini” savunmaktır. Onun için kimimiz sağcı, kimimiz solcuyuzdur ya da Atatürkçü, liberal, muhafazakâr, sosyalist...
Olayları olduğu gibi görmeye çalışmak ama onu doğru bildiğimiz değerler açısından eleştirmek veya desteklemek demektir yazar olmak, aydın olmak, vatandaş olmak...
Özelleştirmenin ülke için yararlı olduğuna inanan bir yazarın etik ve mesleki görevi, baştaki Özal da olsa, Erdoğan da olsa özelleştirmeyi desteklemektir...
Ecevit “özelleştirme”yi anayasaya koyduğunda da desteklemektir...
Özelleştirme çok somut bir konu olduğu için örnek verdim. Sivilleşme, demokratikleşme, piyasa ekonomisi, laiklik gibi konularda insanlar elbette bu fikirlerin lehinde veya karşısında “taraf” olurlar.
Ülkeyi adeta iki “taraf”a bölen Ergenekon ve Balyoz gibi davalar mı? Böyle konularda öncelikle hukuk açısından düşünmek gerekir. Bunca belge ortaya çıkmışken darbe soruşturmalarının açılmasına karşı çıkmak yanlıştır; elbette soruşturma ve yargılama olacaktır.
Adli süreçteki uzun tutuklamaları, delillerdeki özensizliği görmezlikten gelmek ve eleştirmemek de yanlıştır elbette.
Kayseri tartışması
Son tartışma konusu Kayseri Belediyesi’ne ilişkin yolsuzluk iddiası...
Eminim kimimiz peşinen doğru, kimimiz peşinen iftira demişizdir.
Bu meseleye de hukuk öncelikli bakmak gerekir.
Kılıçdaroğlu soruyor, “Rüşveti toplayan Ali Hamurcu şimdi nerede?”
Bu soruyla suçlunun hükümet tarafından himaye edildiğini, suçun üstünün örtüldüğünü ifade ediyor.
Başbakan cevap veriyor:
“6 sene hapis cezası aldı, şimdi hapishanede!”
Hamurcu’nun rüşvet toplaması ile Kayseri Belediyesi arasında suç ortaklığı olduğuna ilişkin yeni somut kanıtlar ortaya koymayacaksa, Kılıçdaroğlu’nun suçlaması ciddi surette hukuki zemin kaybetmiştir.
“Falanca kişi kimin avukatıydı?” gibi soruların hiçbir hukuki kanıt değeri yoktur.
Kılıçdaroğlu bu iddiayı, ya kanıtlarını araştırıp ortaya koyarak ileri sürmeliydi... Veya kanıtsız bir kuşku düzeyindeyse bunu mesela soru önergesi falan gibi yollarla gündeme getirmeliydi.
Ya da iddiasında ısrar edecekse yeni kanıtlar ortaya koymalıdır.
Benim dünya görüşüm CHP’den farklı, ama biliyorum ki demokrasilerde iktidara alternatif olabilecek nitelikte muhalefete ihtiyaç vardır.
Yeterli delil olmadan büyük suçlamalar yapmak, yıpratır insanı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.