Gidiş iyiye mi, kötüye mi?..
Türkiye elbette değişiyor. İyiye mi, kötüye mi? Gidiş bence iyiye doğru...
Terazinin iyi kefesi daha ağır basıyor.
Ama bu ülkede sadece iyiyi gösteren işaretler yok.
Kötüler de var.
Ve bazı kötü alışkanlıklarımız ne yazık ki devam edip gidiyor.
Nevşehir’in Avanos ilçesinde sokak ve cadde isimleri değiştirilmiş. Ak Partili belediye başkanının başkanlığında yedi Ak Partili, dört MHP’li ve bir CHP’li üyeden oluşan komisyon oturmuş kararlar almış.
Buna göre Uğur Mumcu Caddesi’nin adı Vatan Caddesi, Abdi İpekçi Caddesi’nin adı Zelve Caddesi olarak değiştirilmiş.
Avanos’un cadde ve sokaklarından ismi kaldırılanlar arasında başkaları da bulunuyor:
Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Namık Kemal, Adnan Kahveci, Fikri Sağlar, Neyzen Tevfik, Orhan Veli Kanık, Yunus Emre, Bahriye Üçok.
Neden diye sormak gereksiz.
Yarın belediye seçimleriyle yerel iktidara başkaları gelir ve isimler yeniden değişebilir. Yani bu kötü alışkanlık ya da saygısızlık devam eder.
Yıllardır o kadar çok örneği vardır ki bu berbat alışkanlığımızın...
Peki ya ‘Ermeni gelin-Müslüman damat’a içiniz acımadı mı?
Katil, ‘töre’ye sığınmış...
Olacak şey mi, korkunç!
Hasip Kaplan, BDP milletvekili, geçen hafta Meclis kürsüsünde yine bağırıp çağırırken bir ara Kürtçe de konuştu.
Ama kıyamet kopmadı.
Hatta doğru dürüst haber bile olmadı.
Leyla Zana aklıma geldi.
1991 yılı Kasım ayındaki o günü anımsadım. Genel seçimler sonrası, Leyla Zana Meclis’te milletvekili yemini ederken Kürtçe konuşunca kızılca kıyamet kopmuş, bir linç olayının eşiğinden dönülmüştü.
Bu arada Apo’nun da manşetlerden indiği yok. İmralı’dan sürekli gündem yaratabiliyor.
Bu da bir normalleşme...
Öcalan’ın Türkiye’de barış yolunun açılması ve Kürt sorununun şiddet ve silahla bağının koparılması konusunda oynayabileceği olumlu rol konusunda artık çok fazla görüş ayrılığı kaldığını sanmıyorum.
Bu da iyi bir gelişme değil mi?..
Evet, ‘basın özgürlüğü’yle ilgili dertlerimiz var. Hapiste yatan, mahkeme kapılarında sürünen birçok meslektaşımız var.
Evet, Mustafa Balbay-Tuncay Özkan örneğinde olduğu gibi, kendi başına cezaya dönüşen tutukluluk hallerinin adalet vicdanında yarattığı sızılar var.
Peki ya ekonomideki gelişmeler?..
Hiç kuşkusuz olumlu.
Tekerlek ekonomide iyiye doğru dönüyor.
Pasta gitgide büyüyor.
Ama ya pastanın paylaşımı?..
İşsizlik?..
Klasik deyişle sosyal adalet?..
Elbette sorunlar var bu pencerelerden bakınca...
Hayat böyle.
Yalnız ‘siyah’tan ya da yalnız ‘beyaz’dan ibaret değil.
Peki, n’olacak?
Ne mi olacak?
Altı buçuk ay sonra genel seçimler var. 12 Haziran Pazar günü milletvekili seçimleri yapılacak, bizler de gidip oylarımızı sandığa atacağız.
Demokrasi!
‘Oy’suz olmuyor.
Eğer demokrasi diyorsak, son tahlilde seçim sandığında gerçekleşiyor.
Sadece ‘oy’dan ibaret değil demokrasi elbette...
Ama oy olmadan da demokrasi olamıyor.
Siz ne düşünüyorsunuz?..