Birtakım Reziller ve Hâinler İslâmî Hareketi ve Hizmetleri Nasıl Dejener
BAŞöRTüSü, laiklik, gericilik, Atatürkçülük... Bunlar hep bahanedir. Krizin asıl sebebi Türkiye’de hangi kesimin borusunun öteceği, ülke ve devlete kimin hakim olacağıdır.
Müslüman çoğunluk son yirmi beş yıl içinde çocuklarını okuttu, bir kısmı zengin oldu, demokrasinin nimetlerinden imkanlarından az buçuk faydalandı ve ülke idaresinde söz sahibi olmak istiyor.
Karşısında egemen bir azınlık var. Onlar bu memleket, bu devlet bizim diyor. İdare bize ait diyor. Bu çiftlik bize dedelerimizden, babalarımızdan, atalarımızdan kaldı diyor. Yüzde doksan oy alsalar da gerici çoğunluğa veremeyiz diyor.
Müslümanlar, kültür (en geniş manasıyla) bakımından egemen azınlıktan daha geride.
Memleket ve devlet idaresinde söz sahibi olmak için seçimlerde en fazla oy almak yetmiyor.
Keyfiyet, kültür, medeniyet bakımından da ağır olacaksın, güçlü ve vasıflı olacaksın.
Müslümanlar henüz şehirli olamadılar. Kültürleri taşra, varoş, gecekondu, kırsal kesim kültürü.
Bir Müslüman burjuvazisi olmadan ülkeye ve işlere hâkim olmak mümkün değil.
Müslüman burjuvazisi ne demektir?
1. Bilgi ve kültür bakımından hem İslâm’ı ve hem de çağı yakalamış olmak.
2. Ahlâk, aksiyon, karakter, erdem bakımından İslâm’a ve evrensel bilgeliğe bağlı ve uygun olmak.
3. çok gelişmiş ve geniş bir sanat, güzellik, estetik, dekorasyon, mimarlık, giyim kuşam, hayat tarzı sahibi olmak.
4. Gerçek dindar olmak. Beş vakit namazı kılmak, cumalara gitmek, İslâm ahlâkı ile müzeyyen, mütehalli ve mücehhez olmak.
6. Son derece doğru, dürüst, faziletli, güvenli olmak. Asla yalan söylememek, aldatmamak, emanetlere hıyanet etmemek, sözünü yerine getirmek.
5. Zengin olsa bile lüksten, israftan, gösterişten, şatafattan, gurur ve kibirden uzak durmak; mütevazı, ortahalli, kanaatli yaşamak.
6. Hayır hasenat yapmak, paylaşma ahlâkına sahip olmak.
7. Kültürü, maarifi, ilmi, irfanı, sanatı desteklemek. Müzeler, ilmî araştırma merkezleri, kütüphaneler açmak.
8. Sözle değil, aksiyon ile, İslâm’ın gerçek temsilcisi ve elçisi olmak.
9. Fazilet ve üstünlüklerini düşmanlarının ve karşıtlarının bile teslim ve tasdik ettiği örnek ve değerli Müslümanlar olmak.
Son yirmi beş yılda Müslümanlar çok ilerledi ama yukarıda bazı sıfatlarını saydığım bir İslâm burjuvazisi sınıfı meydana getiremedi.
İslâmî kesimin ve hareketin içine birtakım bozuk tohumlar karıştı. Rantçılar, nemacılar, ahlâksızlar, hırsızlar, rüşvetçiler, haram yiyiciler, ribacılar, dolandırıcılar İslâm davasını kendi şahsî emelleri, nüfuzları, prestijleri ve menfaatleri uğrunda istismar ve istihdam ettiler.
İslâmî kesimde, yekunu 100 milyarlarca dolara varan haram, kara, kirli, necis, cehennemî servetler oluştu.
İslâmcı görünen birtakım habisler ihalelere fesat karıştırdı.
İslâmî kesimde nepotizm aldı yürüdü. Emanetlere hıyanet edildi. Makamlar, mevkiler, işler, vazifeler ehil veya layık olmayanlara verildi. Oğullar, kızlar, damatlar, yeğenler, akrabalar, dostlar, hemşehriler, askerlik arkadaşları ihya edildi.
İslâm adına, İslâm’ın kesinlikle yasak ve haram kıldığı kötülükler yapıldı.
İslâmî kesimde arivizm ve arivistler büyük tahribat yaptı. Azılı İslâm düşmanı Siyonistler ve militan Evangelistler İslâmî kesime sızdı. Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü perdesi ardında akıl almaz işler yapıldı. İslâm’ın temsilciliğine soyunan birileri, Hazret-i Muhammed’i, Kur’an’ı, İslâm’ı inkar edenleri de ehl-i necat ve ehl-i cennet ilan etti.
Velhasıl İslâm diye diye İslâm’a ve Müslümanlara en büyük en korkunç zararlar verildi.
25 sene içinde Müslümanlar tesettür, başörtüsü, giyim kuşam meselesini bile halledemediler.
Ellerinde maddî imkan olmasına rağmen büyük medya gücünü kontrol altına alamadılar.
İslâm davasını rant uğruna, haram servet uğruna, batasıca nefsaniyetleri, riyaset hırsları uğrunda harcadılar.
Basiretsizlikleri yüzünden devleti, ülkeyi, halkı, içi ateşle dolu bir uçurumun kenarına getirdiler.
Son yirmi beş sene içinde neler yapılmalıydı?
Avrupa, Amerika, Japonya üniversitelerinde onbinlerce yüksek kültürlü, yüksek ahlâklı, yüksek karakterli uzman yetiştirilmeliydi.
İşin başında İslâmî bir bilgi bankası kurulmalı ve son derece mükemmel bir hizmet ve faaliyet plan ve programı yapılmalıydı.
İslâmî hizmet ve faaliyetlerin yürütülmesi ehil ve layık kimselere verilmeliydi.
İslâmî kesimde kokuşmayı, rüşveti, hırsızlığı, yolsuzluğu, hortumlamayı, ihalelere fesat karıştırmayı kesinlikle önleyecek tedbirler alınmalıydı.
Büyük medyanın İslâm’ın kontroluna geçmesi sağlanmalıydı.
Müslüman kesimde birlik sağlanmalı, tek bir ümmet oluşturulmalıydı.
Dinî hizmetleri güçlendirmek için başta Ezher olmak üzere, güçlü İslâm üniversitelerinde en az beş bin zeki, akıllı, enerjik, yüksek ahlâklı, soylu ve karakterli idealist din hocası yetiştirilmeliydi.
Maalesef bunlar yapılamadı.
Birtakım fasıklar, fâcirler, yarı mühtediler, arivistler ganimet toplama yarışına girdiler. Cerrarlık aldı yürüdü. Atalarımız küffar ile cihad yapar, Şeriata uygun şekilde helal ve tayyib ganimet toplarmış. Bazı reziller, kendi ülkelerini, devletlerini, halklarını soyarak akıllarınca ganimet topladılar.
İslâm’a, Müslümanlara, vatana, devlete hizmet etmenin İslâmî prensipleri vardır. Bunların birincisi doğruluk ve dürüstlüktür. İkincisi, işleri istişare ile (ehil olanlara danışarak) yapmaktır, üçüncüsü işleri ve hizmetleri ehil ve layık olanlara vermektir. Maalesef bunlara riayet edilmedi.
Bundan sonra ne olacak?
Söylenmesi gerekenlerin çoğunu yazmış bulunuyorum.
Bunlar hayata geçirilmelidir.