Haberler iyi değil!!
Son günlerin çarşaf haberleri Balyoz davalarına bakan bazı hakimlerin fahişelerle fuhşa katıldıkları yolunda. O yüzden görevlerinden alınmışlar...
Aslına bakılırsa haberi ben o kadar ilginç bulmadım.
Çünkü balık baştan kokarmış...
Baş temelinden kokutuldu... Ortalığı kimler kokutmuşsa ilk önce onu sorgulayalım.
Bir süre önce ana muhalefet lideri de kocası- çocukları olan bir başka kadınla görüntülenince ne olmuş ki? Çağdaş çevreler “Özel hayat. Kim ne karışır?” demediler mi?
Fuhşu hakim yapınca başka mı oluyormuş?!.
Ben size daha ilginç olanını anlatayım.
İsim-yer veremeyeceğim.
Zengin müteahhitlerden birisi binayı sakat yapınca tutuklanmıştı. Soruşturmasını yapan savcı ise halim selim(daha sonraları birlikte çalıştığımızdan kendisini tanıyorum).
Akşam ev sabah iş...
Hatta cumalara da gittiğinden solcu ekabirler bu savcıya hoca derdi.
İşte o müteahhidin bir de metresi vardı.
Paralı olur da, cipli metresli olmaz mı?
İşte aynen öyle idi...
Ne var ki o zaman bu metres işi zina suçundan sayılıyordu. Nikahlı eş şikayetçi olunca devlet zina yapanın yakasına yapışıyordu, şimdilerde öyle değil, sadece dedikodusu yapılıyor, geçiştiriliyor...
Ben görmedim ama görenler metresin göçmen sarışın genç olduğunu söylediler.
Kadın allem kallem bizim savcıyı kafaya almış.
Sonuçta savcıyı devrim nikâhlı eşini bırakmak karşılığında bir akşam birlikte olmayı kararlaştırmışlar. Anlaşma sağlanınca müteahhit de serbest bırakıldı.
Sıra birleşmede...
Savcı bu işlerde oldukça acemi olduğundan kalktı, kadının evine gitti.
Ne var ki adam mahalli karakola giderek eşinin evde zina yaptığını, basılmasını isteyince işler iyice karıştı. Daha sonra okuyup savcı olan Yusuf Çalışkan adındaki polis memuru ile birkaçı ekip halinde zina yapılan evi basınca ne görsünler, bizimkisi çırılçıplak.
Kadın, savcının elbiselerini saklamış...
Yusuf Çalışkan, savcıyı battaniyeye sardığı gibi doğru polis aracına...
Arkadan elbiseler de geliyor.
Savcı nezarette.
Bizimki nezareti bekleyen memura “Ben savcıyım, çıkarın beni buradan” dediyse de sökmedi. Memur her seferinde savcıya “Az içseydin be dam” deyip, geri itiyormuş.
Bir süre sonra karakol amiri geliyor.
Memur “Nezaretteki adam savcı olduğunu söylüyor amirim” deyince, komiser ne görsün gerçekten savcı, görünce hemen tanıdı.
Al şimdi başına iş. Sonra bakmışlar ki kadın adamın resmi nikahlı eşi değil.
Karakolu yanılttığı için müteahhidi dayağa yıkmışlar ama elde hürriyeti kısıtlanan bir savcı vardı. Telaşa kapıldılar...
Karakol amiri, gece yarısı emniyet müdürünü aramış.
O da Emniyet Genel Müdürünü.
Emniyet Genel Müdürü İçişleri Bakanını...
İçişleri Bakanı Adalet Bakanını derken gece yarısı hemen müfettişi göndermişler...
Ertesi sabah savcı Van’ın bir ilçesine sürgün...
Bu olayın üzerinden yıllar geçti. Daha sonraları zina denilen olay vizyondan kaldırılınca kimin eli kimin cebinde belli olmamaya başlandı.
Hem niye kızıyorsunuz?
Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren izleyin ve de görün. Devletin ideolojik temelinde iki şey meşrudur; kadın ve içki. Eskiden içki içmeyenleri adamdan saymıyorlardı.
Hakim ve savcı ise siciline “Temsil kabiliyeti yoktur” diye yazılırdı.
Temeller öyle atılmış, öyle gidiyor ne kızıyorsunuz?..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.