Bayburt dağlarında orkestram kaldı!
Siz bu satırları okuduğunuzda Cumhurbaşkanlığı Senfoni Onkestrası'nın Bayburt'ta verdiği konserin üstünden neredeyse bir hafta geçmiş olacak ve böylece iki güzîde Anadolu şehri arasındaki tatlı rekabetin hangi boyutlarda uzlaşmazlığa tırmandığının sonuçlarını öğrenmiş olabileceğiz.
Rekabet konusu şu: "filanca yer, filanca yer olalı böyle zulüm görmedi" darb-ı meselinin doğuş yeri hangi şehrimizdir; Bayburt mu, Sivas mı?
Hikâyeyi bilmeyeniniz yoktur ama kısaca hatırlatmakta fayda var: Vaktiyle Riyâseticumhur Senfoni Mızıkası, halkımızı tenvîr için taşra turnesine çıkıyor; konsere ahalinin iltifat etmeyeceğini sezen mahallî idareciler, memur, öğretmen, talebe takımını imza mukabilinde salona sevk edip tam tekmil salonda hazır bulunmalarını sağlıyorlar. Konserden sonra bir gazeteci, salondan çıkan bir vatandaşa, "Konser nasıldı; duygularınız neler?" diye sual edince o cevap geliyor: -Valla kardaşım, ne desem boş; filanca yer, filanca yer olalı olalı böyle zulüm görmedi!
"Filanca yer" diye imâ ile geçtiğim isim hakkında Bayburtlularla Sivaslılar nizâ halinde; her iki taraf da bürokrasi eliyle "eziyete uğramak" gururunu kimseye bırakmak istemiyor.
Hakikaten böyle bir hadise vuku bulmuş mudur bilinmez; vaktiyle (ve hâlâ) Anadolu'ya, taşraya evrensel müziğin sihirli nağmelerini taşımak ülküsü ile Riyaseticumhur Orkestrası çok turne yaptığına göre, bu "doyumsuz" (işte şu nevzuhur kelimenin isabetle kullanılacağı bir yer bulabildim sonunda!) konserlerden birinde, vatandaşın biri hissiyatını bu kelimelerle ifade etmiş olabilir... Olmuştur veya olmamıştır, hiç önemi yok; bu nükte vatandaşın fena halde hoşuna gitmektedir:
-Valla kardaş biz böyle eziyet görmedik!
*
Zaruri parantez: Bu efsânenin Batı müziğini aşağılamakla alâkası yok; "bu müzik dünya müziğidir, evrenseldir; sevmek, anlamak zorundasın" dayatmasıyla ilgisi var. Hani, "hayat tarzı dayatmak" diye bir şeyden söz ediliyor ya, bu gibi dayatmalara mukabil halk irfânının ürettiği tepki. "Biz istemeyiz, buralara gelmeyin" demiyor, "ne mahallesinde ne satıyorsunuz" demiyor, hatta "dinlemeyiz, eksik olsun" bile demiyor. Dinliyor ve neticede diyor ki, "biz böyle eziyet görmedik..."
Terbiye dairesinde başka ne desin yani?
*
Batı müziğinin "medenî, evrensel, çağdaş" hatta "bilimsel" olduğu iddiası, bizim erken Batıcı takımının iç ezikliğinden türemiş bir yılgınlık hükmüdür; nice Cumhuriyet erkânı, "büyüklerimizin bir bildiği vardır" endişesiyle sittîn sene bu müziğe hürmet ve itibar göstermişlerse de, yalnız kaldıklarında ıslıkla "Alişimin kaşları kaare" neviinden bir Rumeli havası veya "Eledim eledim höllük eledim" türküsü tutturmaktan geri durmamışlardı.
*
Ucuzundan ahkâm kesmeye hiç lüzum yok; işin doğrusu şudur, isteyen istediği müziği dinler ve sevdiği müzik tarzından ötürü kınanamaz (anayasa maddesi gibi oldu). Yanlış olan bizatihi "dayatma"nın kendisi. Nitekim az önce haberlerde seyrettim; Bayburtlular konseri pek sevmişler; 10. Yıl Marşı'yla orkestrayı dört kere "bis" yaparak yeniden sahneye davet edip coşkun alkışlarla tebrik etmişler.
Ne güzel! Bu durumda Bayburtluların bundan böyle "Bayburt böyle zulüm görmedi" demeğe hakları kalmamış bulunuyor; şimdi Riyaseticumhur Orkestrası'nı Sivas'a bekliyoruz; bakalım Sivaslılar kaç "bis" yaptıracaklar; neticeyi ona göre tayin ederiz artık.
*
Yeter ki dayatmayınız efendiler; ağır aksak da olsa terakki ediyoruz nitekim!