Taha Akyol

Taha Akyol

Hangi özerklik?

Hangi özerklik?

PKK’nın haber ajansı FNA’nın yayımladığı metinde Atatürk dönemine referans yapılarak bir kanundan bahsediliyor:
“10 Şubat 1922’de TBMM oturumunda onaylanan Kürtlere özerklik yasası...”
Hayır, böyle bir yasa yoktur. Üzerinde çalışmakta olduğum “Atatürk ve Hukuk” konulu kitabım için ben dönemin bütün Meclis tutanaklarını inceledim. Üstelik, 10 Şubat 1922 Cuma günüdür ve o dönemde cuma günleri tatildir.
10 Şubat’tan önceki oturum 7 Şubat Salı günüdür, İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşülmüştür. 11 Şubat’ta ise Meclis’in tartıştığı konu Başbakan Fevzi Paşa cepheye gideceği için yerine Şeriye Vekili Fehmi Efendi’nin vekâlet etmesidir.
Hiçbir zaman ‘Kürtlere özerklik yasası’ çıkarılmamıştır; böyle bir öneri bile olmamıştır.

Atatürk’ün sözleri
Atatürk’ün 16 Ocak 1923’te İzmit’teki basın toplantısında “özerklikten” bahsettiği doğrudur fakat bu bütün ülke için ifade edilen bir idari adem-i merkeziyet sistemidir.
Atatürk’ün bu sözleri, Lozan’da ‘Kürt özerkliği’ni savunan Lord Curzon’a ‘bizde zaten sistemi var’ anlamında bir cevaptı.
1924 Anayasası’nda ise illerin özerkliği kaldırılmış, katı merkeziyetçi bir yöne girilmiştir. Bu merkeziyetçilik artık Türkiye’ye dar gelmektedir.
İkincisi, Atatürk, aynı konuşmasında şunları söylemiştir:
“Türkiye halkı söz konusu olurken onları (Kürtleri) da beraber ifade lazımdır, ifade olunmadıkları zaman kendilerine ait mesele çıkarmaları daima varittir.”
Gerçekten, Milli Mücadele döneminde “daima beraber ifade” edilerek birlik sağlanmıştı. Fakat sonra Kürtler yok sayılmış, ırkçılık yapılmamıştır ama kimlik olarak dışlanmışlar, bu da zamanla Kürtçülük duygularını keskinleştirmiştir.
Nitekim “beraber ifade edilmedikleri zaman”larda isyanlar çıkmıştır.
Zamanımızda bırakın Takrir-i Sükun’u OHAL bile olamaz artık... Demokrasiden başka yol yoktur.

Elbiseyi genişletmek...
Dünyanın her yerinde etnik milliyetçilik ateşini yatıştırmada demokrasi ve adem-i merkeziyet temel bir metottur.
Türkiye bu yönde bir mahalli idareler reformunu yapmada çok gecikmiştir.
2004 reformunu maalesef Sezer veto etmişti.
Merkezi devletlerde demokrasinin ve idari adem-i merkeziyetin anlamı, dar gelen elbiseyi genişletmektir.
Halbuki Öcalan’ın önerisi idari değil, siyasi adem-i merkeziyet, hatta daha ötesi ‘total’ bir ayrılış hazırlığıdır: Demokratikleşen bir hukuk devleti olan Türkiye’nin genel sisteminden tamamen ayrı ve tamamen totaliter-etnik bir yapılanmayı savunmaktadır.
Bu elbiseyi genişletmez, yırtar!
Kürtlerle Türklerin bu kadar iç içe geçtiği bir toplumda ‘yırtılma’ öyle Bask, Katalan, Belçika gibi olmaz...
Allah korusun Yugoslavya’dan beter oluruz.

Totaliter model
Öcalan’ın projesi ‘siyaset bilimi’ açısından iyi irdelenmelidir. Belediyeler ve İl Genel Meclisleri gibi serbest seçimle oluşan yerleşik ve evrensel kurumları dışlıyor... Onun yerine Bolşevik usulü ‘komite’ ve Kaddafi usulü ‘cemahiriye’ tarzında totaliter bir yapılanma getiriyor. “Öz savunma gücü” diye de bunu silahlandırıyor!
Zaten Öcalan “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Sözleşmesi”nin dilini reddederek onun yerine ‘cemahiriye’ dilini kullanıyor.
Ve “Kapitalizme son vermek... Topluluklar ekonomisi... Ekonomiyi tüm topluluklara mal etmek” gibi sözlerle de ekonomide totalitarizmi planlıyor.
Hatta “Kürdistan ekonomisinde... Azami kârı hedeflemeyen, kullanım değerini esas alan” bir ekonomik yapıdan bahsediyor ki, bu eski marksist model, bölgeden sermaye kaçışı ve ekonomik çöküntüden başka bir şey getirmez.
Projenin totaliter olması ‘ayrılmak’tan bile daha tahripkâr sonuçlar yaratabilir.
Onun için mesele çok ciddidir.
Başsavcı ve Genelkurmay karışmamalı, ‘tasarı’nın totaliter niteliği demokrasiye inananlar tarafından iyi ortaya konulmalıdır; karşılıklı duyguları kaşımadan, soğukkanlılıkla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taha Akyol Arşivi