Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

İki şey insanın sonunu görmesini engeller

İki şey insanın sonunu görmesini engeller

İnsan olmanın önemli özelliklerinden birisi de “Ne oldum” değil, “Ne olacağım” diyerek hayatına yön vermesidir. Bilgeler böyle söyler.
Günümüz insanının yaşadığı değişken hayat; kişilerin “Ne oldum” serabına doğru koşmasından ve yakalama mücadelesinden ibarettir.
Oysa “Ne olacağım” sorusu, insanı sürekli temkinli yaşamaya sevk eder. Temkin ise, “kendin için istediğini veya istemediğini, başkası için de iste veya isteme” ilkesidir.
Önünü göremeyen sonunu göremez, bakar kör gibi yaşamak bu demektir. Önünü gördüğünü zanneden ve “Ben haklıyım” diyenler, kötü sona gittiklerini bilemezler.
Sonun habercisi, önümüzde gördüğümüzü sandığımız ama göremediklerimizdir. Azrail’in yaklaştığını hissettiğimizde, elimizdeki tek veri göremediklerimizdir.
Hayatta ödediğimiz iyi ve kötü faturalar, önümüze baktıklarımızın neticesidir. Hiç kimse, hiç kimseye haksız bir bedel ödetmez.
Aksini savunup; “Hayır ödetir, ben onlardan biriyim” diyenler olabilir. İşte problem buradadır. Önünü görmeyenler, omuzlarındaki yükü taşımayanlardır.
¥
Yazının başlığındaki iki şeye gelemedim bir türlü. İkinin birincisi; “sosyal statü,” diğeri; “sosyal çevre”dir.
İnsan ölümlü varlıktır. Nasıl doğduğumuz gün hiçbir “sosyal statümüz” yoksa öldüğümüzde de tüm statülerimiz bitmiş olacaktır.
Doğduğumuzda ilk kimler yanımızda olmuş ve sevinmişse, öldüğümüzde de mezar başında da geçici de olsa onlar kalacaktır.
Bin bir ihmaller ve gasp edilen haklarla elde ettiğimiz “sosyal statülerimiz” bir işe yaramayacağı gibi “sosyal çevremizde” nümayişte görünüp gideceklerdir.
Haliyle sosyal statüler, sosyal çevrenin değişmesine neden olur. Değişim elbet çok güzeldir. Lakin bu değişim, geçmişle harmanlanabilirse yarar sağlayabilir.
Sosyal çevrenin değişmesi, genelde aile içi iletişimsizliğe sebep olmaktadır. Oysa o sosyal statü ve oluşturduğu çevrenin etkisini, aileye faydalı hale getirmek esas olmalıdır.
Evinizde bakıma muhtaç bir hastanız ya da çocuğunuz varsa veya statü sahibi olan kişinin bulunduğu çevre, evdekiler için bir şey ifade etmiyorsa ki (etmesi beklenmemeli) o kişi, ağzıyla kuş tutsa, eviyle ve kendisiyle iletişim kuramaz.
¥
Erkek olsun, kadın olsun, işte böyle tipler; “nefis, ruh ve beden” arasındaki denklemi bozmuş demektir. Üçünden biri yoldan çıkarsa, kişinin tekrar düzelmesi zordur.
Bu sebeple;
Kadınlar veya erkekler, sahip oldukları sosyal statü ve sosyal çevrenin etkisi altında kalmadan, “sahiplendikleri” veya “sahiplenildikleri” aile üyelerine karşı, ön yargısız ve peşin hükümsüz hareket etmelidirler.
Ancak o zaman; “nefis, ruh ve beden” arasındaki dengeyi kurabilirler. Bu dengeyi kaybedenlerin en büyük savunması, “Ben ailem ve çevrem için her şeyi yapıyorum ama onlar beni anlamıyor” şeklindedir.
Hâlbuki herkes böylelerini çok iyi anlamaktadır. Esas anlaşılmayanlar, sosyal statüsü ve sosyal çevresini kaybetme korkusu adına; evini ve ailesini ihmal edip önünü göremeyenlerdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi