Sorumlu kim?
YARGITAY 6. Ceza Dairesi, daha ekim başında harekete geçmiş. Elinde bulunan 120 bin dosyayı hızla tarayarak tutuklusu bulunan 2 bin dosyayı ayırıp öncelikle incelemeye almış.
120 bin dosyayı “tutuklusu var, yok” diye taramak kısa sürede mümkün müdür? Mümkündür çünkü bilgisayar işlemidir.
6. Ceza Dairesi 120 bin dosya içinden tutuklusu bulunan yaklaşık 2 bin dosyayı ayırdıktan sonra üç ay içinde en acil olanları inceleyip hükme bağlamış...
Bu sayede, 6. Daire’nin baktığı dosyalarda “Hizbullah tahliyesi” gibi kamu vicdanını kanatan olaylar yaşanmadı. Çünkü 102. maddeye göre azami tutukluluk süresi dolmak üzere bulunan dosyaları hükme bağladı... “Tutuklu sanık”lar Yargıtay kararıyla “hükümlü”ye dönüştüğü için, 102. maddeye göre tahliyeler olmadı.
Alkışlamaz mısınız?
6. Ceza Dairesi Başkanı Celal Altınkaynak Haber Türk TV’ye yaptığı açıklamada şöyle anlatıyor:
“Yasa yürürlüğe girmeden üç ay önce yaklaşık 120 bin dosyayı tutukluluk süresi bakımından incelemeye aldık... Yaklaşık iki bin dosyayı karara bağladık. Böylece yaklaşık 3 bin sanığın tutukluluk süresi nedeniyle tahliye olmalarının önüne geçtik. Bu süre içinde başka dosyaya bakmadık...”
Bu sayede 3 bine yakın hırsız ve gaspçının zamanında hüküm verilemediği için tahliyesi önlenmiş oldu.
Alkışlamaz mısınız bu hukuk hassasiyetini?
Alkışlamaz mısınız bu adalet gayretini?
Ve ister istemez akla şu soru gelmez mi?
9. Ceza Dairesi neden benzer bir uygulama yapmadı da “domuz bağı” katilleri tahliye oldu?
“Dosyaları sırayla inceliyoruz” açıklaması manevi sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Çünkü 1 Ocak’ta tahliyeler olacağını bile bile, Hizbullah dosyasını ve benzer dosyaları “sırada” tutmak çok yanlış olmuştur.
Doğrusunun örneğini 6. Ceza Dairesi vermiştir.
Öncelikle niye incelenmedi?
Adalet Bakanlığı ile Yargıtay arasındaki karşılıklı suçlamalar biliniyor. Bakanlığa göre, Yargıtay kritik davalara öncelikle bakması gerekirken bunu yapmamak için “direnmiştir.”
Yargıtay’a göre ise, iki yıl önce yazıyla talep edildiği halde Bakanlık istinaf mahkemelerini kurmamıştır... Bakanlığa göre yeterli sayıda hâkim ve savcı alınmasını yargı engelliyor... Yargıya göre Bakanlık, Yargıtay’ın nasıl çalıştığını bilmiyor falan...
Elbette acilen başlanması gereken uzun vadeli tedbir, yargı kadrolarını yeni hâkim ve savcılarla takviye etmek, yüksek yargıda yeni daireler oluşturmak, istinaf mahkemelerini kurmaktır...
Bu konuların gecikmiş olmasına yönelik eleştiriler elbette haklıdır.
Ama kamu vicdanını kanatan asıl şok, Hizbullah tahliyeleridir..
9. Daire’nin “on yıl” kararı kanuna uygundur, ama 9. Daire, tıpkı 6. Daire’nin yaptığı gibi, kritik davaları öncelikle karara bağlayamaz mıydı?
Üstelik Hizbullah dosyası 2 ay önce yeniden 9. Daire’ye gelmiş ve 9. Daire şubat ayına gün vermiş! Gün vereceğine incelemeye alarak 31 Aralık’a kadar geçecek iki ay içinde hüküm veremez miydi?
Hatta sadece Hizbullah değil, benzeri ‘kritik’ davalar için...
Bunun kamuoyuna açıklanması lazım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.