86 yıldır süren siyasi gözbağcılık

86 yıldır süren siyasi gözbağcılık

TRT Haber yeni bir belgesele başladı. Cumhuriyet gazetesinin öyküsünü anlatan ve perşembe akşamları yayınlanan belgeselin yapımcısı İsmail Sert...
Metinleri Cem Yavuz yazmış, sunuculuğunu ise Hülya Hökenek yapıyor.
Altı bölüm sürecek olan program, gayet ilginç bilgiler sunuyor bize. Örneğin "cumhuriyet" kavramı ile "demokrasi" kavramı Türkiye'de hep birbirine karıştırılır ya...
Daha doğrusu, bugün "vesayet rejimi" dediğimiz düzeni savunanlar bu ikisini karıştırır.
Vesayet rejimi tarafından itilip kakılanlar, baskı altına alınanlar, işinden gücünden edilenler ise asla bu iki kavramı birbirine karıştırmaz.
Meğer bu karışıklık taa 7 Mayıs 1924 gününe kadar uzanırmış...
***
Yunus Nadi'nin yönetiminde yayın hayatına atılan Cumhuriyet gazetesi, işte bu iki kavramı birbirinin yerine kullanma gibi bir siyasi gözbağcılıkla yola çıkmış.
Bakın bundan 86 yıl önce, 7 Mayıs günü ilk başyazısında Yunus Nadi ne demiş:
"Cumhuriyet (gazetesi), sadece cumhuriyetin, bilimsel ve yaygın ifadesiyle demokrasinin savunucusudur.
"Cumhuriyet, demokrasi fikir ve esaslarını bozan, yıkan ve yıkmaya çalışan her kuvvetle mücadele edecektir. "
Memlekette her anlamıyla gerçek bir demokrasi kurulması için gazetemiz bütün varlığıyla çalışacaktır."
***
Laf şahane değil mi? Cumhuriyetin bilimsel ve yaygın ifadesi demokrasiymiş...
Bunu yazan adam cahil bir kişi değil. Her şeyi bir yana bırakın... En azından İngiltere'deki rejimin cumhuriyet olmadığını ama orada demokrasinin işlediğini biliyor.
Ama yine de "cumhuriyet eşittir demokrasi" diye uydurabiliyor. (Adeta Kemal Bey!)
Evet, Cumhuriyet gazetesi dönemin Kemalistlerinin yayın organı olarak hayatına devam ediyor. Atatürk'ün kişisel gazetesi olarak yayınlanıyor adeta.
Önemli bir mesele olduğunda, Yunus Nadi, Atatürk'ün dizinin dibine oturuyor ve kendisine söylenenleri özenle kayda geçiriyor.
Sonra ne mi yapıyor? Atatürk'ün dikte ettirdiği metnin altına kendi imzasını atarak yayınlıyor!
***
Dizinin ilk bölümünü izlerken gazeteci Arif Oruç'un başına gelenlere bir kez daha üzüldüm.
Delidolu bir tip olan Arif Oruç, çıkardığı "Yarın" adlı gazete ile Serbest Fırka'yı desteklemekte, yolsuzlukların üstüne gitmektedir.
Kalemine doladığı şaibeli ilişkiler arasında Yunus Nadi'ninkiler de vardır.
İktidarın borazanına saldırmak, riskli bir tutumdur elbette. Kimin tarafından görevlendirildiğini kolayca tahmin edeceğiniz iki adam, Arif Oruç'u fena halde dövüp tehdit eder...
"Piyasadan" çekilmek zorunda kalan "rakibi" için Yunus Nadi ne yazar biliyor musunuz? "Öyle ya da böyle, Arif Oruç'tan kurtulduk!"
***
Cumhuriyet gazetesi çok partili rejime kadar "devletin" yayın organı oldu. Yani Atatürk ve İnönü ne istiyorsa onu yazdı.
Çok partili dönemde ise yerini 1948'de kurulan Hürriyet aldı. Cumhuriyet zamanla eksen kaymasına uğrayarak, bilhassa 1960'lardan itibaren "Sol Kemalizm'in" sesi oldu.
Bugün ise İstanbul büyük sermayesi içindeki bir fraksiyonun maddi desteğiyle yaşamaya çalışıyor.
Belgeselden, Cumhuriyet gazetesinin 1930'ların ikinci yarısında 60 bin civarında sattığını öğrendik.
O zamanlar ülke nüfusu 20 milyon dahi değildi. Şimdi 75 milyona yaklaştık, Cumhuriyet yine o kadar satıyor.
Bunu gazeteyi küçümsemek için değil, bir zihniyeti konumlamak için söylüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi